Tıp

Uzun Yaşam Beklentimiz Sonunda Artıyor mu?

Yazar: Vaclav Smil          
Çeviren: Ümit Sözbilir   
Düzenleyen: Esranur Maral

Özet: Google’ın gelecekçi çalışanlarından en çok bilinen Ray Kurzweil, 2029 yılına kadar beklememiz durumunda tıbbi gelişmelerin “yaşam beklentimize her yıl bir yıl daha eklemeye başlayacağını” söylüyor.

Bununla doğum tarihinize göre beklenen yaşam süreniz değil, kalan yaşam süresi beklentiniz kastediliyor. Meraklı okuyucular, bu eğilimin küresel nüfusun büyümesine nasıl etki edeceğini hesaplayabilir ancak burada kendimi hayatta kalma gerçeklerinin kısa bir incelemesiyle sınırlayacağım.

1850’de Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Japonya ve Avrupa’nın büyük bir kısmında erkeklerin ve kadınların toplam yaşam süresi beklentisi yaklaşık 40 yıldı. O zamandan beri bu beklenen değerler, onları neredeyse ikiye katlayarak 80 çıktı. Kadınlar tüm toplumlarda daha uzun yaşıyor ve şu anki en uzun yaşam süresi Japonya’da 87 yaşın biraz üzerinde.

Varlıklı ülkelerdeki yaşlı insanların ortalama yaşam sürelerinin yılda yaklaşık 34 gün olmak üzere 1950’den 2000’e neredeyse doğrusal olarak arttığı göz önüne alındığında eğilim birkaç on yıl boyunca devam edebilir. Ancak biyolojik olarak yaşlanma şeklimizi değiştiren temel keşifler olmadığından bu daha uzun yaşam eğilimi azalmalı ve sonunda sona ermelidir. Japon kadınların yaşam beklentileri incelendiğinde 1990’da 81,91 iken 2017 yılında 87,26’ya çıktığı görülmektedir. Bu durum yaklaşık 90 yıllık yaşam süresine oldukça yakın. Diğer varlıklı ülkeler için sonuçlar giderek artan bir yaşam süresini gösteriyor. Mevcut kayıtlar, artan uzun ömürlülüğün iki farklı döneminin olduğunu ortaya koydu. Buna göre ilk dönem 1950 yılına kadar geçerli olan ve hızla artan bir yaşam süresini gösteriyor. Söz konusu ortalama 50 yıllık dönemde yaşam süresi 20 yıl artmıştır. Bu dönemden sonra ise daha yavaş artan bir yaşam süresi dönemi ikinci dönemi oluşturuyor.

Bir yaşam süresi olduğunu düşünür ve o yaşam süresinin uç noktalarına nasıl daha yakın olacağımızı mevcut yaşlı insanlar üzerinde araştırma yaparak bulabiliriz. Kaldı ki yaşlı insanların yaşam sürelerini uzatması daha olasıydı. Bu, 1970’lerden 1990’ların başına kadar Fransa, Japonya, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’ta yürütülen araştırmalar için gerçekten geçerliydi. Ancak o zamandan beri yaşam süresini uzatabilme durumu dengelendi.

Bizi belirli bir koşu hızıyla sınırlayan hiçbir genetik program olmadığı gibi yaşam süresi için genetik olarak programlanmış özel bir sınır da olmayabilir. Ancak yaşam süresi, genlerin çevre ile etkileşiminden kaynaklanan bedensel bir özelliktir. Genlerin kendileri biyofiziksel sınırlar getirebilir ve sigara içmek gibi çevresel etkiler de bu sınıra neden olabilir.

Kayıtlara geçmiş en yaşlı insan 1997’de vefat eden Fransız bir kadındır. Jeanne Calment adındaki bu kişi 122 yıl yaşamıştır. Garip bir şekilde, yirmi yıldan fazla bir süre sonra, hâlâ hayatta kalan en yaşlı kişi olmaya önemli bir farkla devam ediyor. Ondan sonraki en yaşlı kişi ise 119 yaşında 1999’da vefat eden Amerikalı Sarah Knauss’dur. Onun vefatından sonra kimse 117 yıldan fazla yaşamadı. Şu an hâlâ hayatta olan Japon asıllı Kane Tanaka 117 yaşını doldurmak üzeredir.

Hemen heyecanlanmayın! Atalarınızdan bazıları bu kadar uzun yaşadığı için 100 yaşına ulaşma şansınızın yüksek olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Yaşam süresinin tahmini kalıtım oranının mütevazı olduğunu, sadece %15 ile %30 arasında olduğunu bilmelisiniz. İnsanlar genelde kendisine benzeyen kişilerle evleniyor. Bu durum da çeşitliliğin azalmasına neden oluyor. Mevcut durum herhangi bir değişim geçirmediği müddetçe doğal yollarla yani kalıtsal çeşitlilik ile insan ömrünün artma ihtimali düşüktür.

Elbette, tüm karmaşık konularda olduğu gibi, yayımlanan istatistiksel çözümlemelerin farklı yorumlanmasına her zaman yer vardır. Kurzweil, beslenme müdahalelerinin ve diğer hilelerin büyük bilimsel gelişmeler onu sonsuza kadar koruyabileceği zamana kadar kendi hayatını uzatacağını umuyor. Bu tür bir korumanın nasıl başarılabileceğine dair fikirler olduğu doğrudur. Bunlar arasında insan hücrelerinin telomerlerini, yaşla birlikte yıpranan bir kromozomun uçlarındaki nükleotid dizilerini genişleterek gençleştirilmesini sayabiliriz. İşe yararsa belki yaş sınırımızı 125 yılın çok üzerine çıkarabilir.

Bu içerik asıl kaynak temel alınarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda yazıda ekleme ve çıkarmalar olabilir.

Yoluyla
https://spectrum.ieee.org/biomedical/ethics/is-life-expectancy-finally-topping-out
Kaynak
https://www.nippon.com/en/features/h00250/

Ümit Sözbilir

Sorgulamayı seven bir doktora adayı, yüksek enerji fizikçisi, astronomi sevdalısı, çevre fizikçisi, kitap kurdu, bilmeden konuşmayan. https://www.cern.ch/usozbili

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu