Homo Sapiens Yeni Bir Ekolojik Niş Geliştirdi
Çeviren ve Düzenleyen: Şule Selçuk
Özet: Nature Human Behaviour dergisinde yayımlanan Orta ve Geç Pleistosen (300 – 12 bin yıl önce) dönemindeki insansıların Afrika içine ve ötesine dağılmasına ilişkin artan arkeolojik ve paleo – ortamsal veri kümelerinin kritik bir değerlendirmesi homo sapiensin eşsiz bir uyum gösterdiğini belirtiyor. Atalarımız ve çağdaş akrabalarımızın aksine, türümüz sadece çöl, tropik yağmurlar, yüksek rakım ve paleo – arktik ortamlar gibi zorlu çevre koşullarını kolonileştirmekle kalmamış aynı zamanda bu zorlu ortamlara uyum sağlamada uzmanlaşmıştır. Bilim insanlarının yeni iddialarından bir tanesi de Geç Pleistosen dönemi ile birlikte Dünya’nın büyük çoğunluğunda çeşitli çevresel şartlarda yaşayan insanların yeni bir ekolojik duruş olan ‘kültürlü uzman’a işaret ettğini iddia ediyorlar. Türümüzdeki ‘kültürlü uzman’ nişini test etmek, araştırmayı Gobi çölleri ve Amazon yağmur ormanları gibi daha önce paleoantropolojik ve arkeolojik çalışma için ümitsiz olarak reddedilen daha zorlu çevrelerde yapmayı sağlamıştır. Böyle bir araştırmanın ilerlemesi özellikle homo sapiensin evrimsel beşiği olan ve ilk insanların ekolojik alışkanlıklarını araştırırken daha önemli hale gelen 300 – 200.000 yıl öncesine ait detaylı arkeolojik ve çevresel kayıtların bulunduğu Afrika için önemlidir.
Nature Human Behaviour dergisinde yayımlanan Orta ve Geç Pleistosen (300 – 12 bin yıl önce) dönemindeki insansıların Afrika içine ve ötesine dağılmasına ilişkin artan arkeolojik ve paleo-ortamsal veri kümelerinin kritik bir değerlendirmesi homo sapiensin homo neanderthalenesis ve homo erectus gibi önceki ve çağdaşı insansılara göre eşsiz bir çevresel oluşum ve uyum gösterdiğini belirtiyor. Türümüzün dünyada çeşitli ve ekstrem ortamlarda bulunması diğer insansı sınıfların ekolojik uyumuna tam bir tezat teşkil ediyor ve bu türümüzün gezegendeki son yaşayan insansı olmasını açıklığa kavuşturabilir.
Max Planck İnsanlık Tarihi ve Bilim Enstitüsü’nden ve Michigan Üniversitesi’nden bilim insanları tarafından yayımlanan makalede insan olmanın ne demek olduğunu anlama çalışmaları ‘sanatın’, ‘dilin’ ya da teknolojik ‘karmaşıklığın’ en erken izlerini bulma çabalarından türümüzü ekolojik olarak eşsiz kılan şeyin ne olduğunu anlama çabalarına dönüşmesi gerektiğini söylüyorlar. Atalarımız ve çağdaş akrabalarımızın aksine, türümüz sadece çöl, tropik yağmurlar, yüksek rakım ve paleo – arktik ortamlar gibi zorlu çevre koşullarını kolonileştirmekle kalmamış aynı zamanda bu ekstrem ortamlara uyum sağlamada uzmanlaşmıştır.
Atalarımızın Ekolojisi—Erken ve Orta Pleistosen İnsansılarının Ekolojisi
Homo sınıfını oluşturan tüm insansılar akademik çevrede ve kamu çevresinde sıklıkla ‘insan’ olarak nitelendirilmesine rağmen, Afrika’da 3 milyon yıl önce ortaya çıkmış bu evrimsel grup çok kapsamlıdır. Homo türünün bazı üyeleri (homo erectus gibi) 1 milyon yıl önce İspanya’ya, Gürcistan’a, Çin’e ve hatta Endonezya’ya kadar vardılar. Ancak fosil hayvanları, antik bitkiler ve kimyasal yöntemlerden elde ettiğiimiz bilgiler bütün bu grupların orman ve çayır gibi ortamları takip ettiği ve sömürdüğünü gösteriyor. Homo erectus ve ‘Hobbit’in ya da Homo fluresiensis’in sırasıyla 1 milyon yıldan 100,000 ile 50,000 yıl öncesine kadar Güneydoğu Asya’daki nemli, kıt kaynaklı tropik yağmur ormanlarını kullandığı söyleniyor. Ancak bilim insanları bunu kanıtlayan güvenilir bir bilgi bulamadılar.
Ayrıca en yakın insansı akrabalarımız olan homo neanderthalenesis – ya da neanderthallerin – de 250,000 ila 40,000 yıl önce Avrasya’nın yüksek enlemlerinde bulundukları söyleniyor. Bunun kanıtı olarak da muhtemelen soğuk iklime uyum sağlamış bir yüz şekli ve tüylü mamut gibi büyük hayvanların avlanması veriliyor. Bununla beraber başka bir kanıt da bilim insanlarını neanderthallerin başlıca orman ve çayır alanlarında yaşadıkları ve Avrasya’dan Akdeniz’e kadar farklı sıcaklıklardan çeşitli hayvanları avladıkları sonucuna ulaştırdı.
Çöller, Yağmur Ormanları, Dağlar ve Arktik
Homo cinsinin diğer üyelerinin aksine, türümüz -homo sapiens – 80 – 50,000 yıl önceki insansı atalarından ve çağdaşlarından daha yüksek bir nişe varmıştır ve en az 45.000 yıl önce Asya, Melanezya ve Amerika boyunca bir grup paleoarktik yerleşim yeri ve tropik yağmur ormanları şartlarını hızla kolonileştirmiştir. Ayrıca bilim insanları Tibet ve And dağları da dahil kuzey Afrika, Arap Yarımadası ve kuzeybatı Hindistan çöllerini aşan türümüzün daha iyi tarihlenmiş, daha yüksek kalitede çevresel veri setlerinin toplanmaya devam edilmesinin türümüzün bu bölgelere girdiğinde gösterdiği kolonileşmenin ne derece olduğunu daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Bu ekolojik “plastisite”nin ya da birçok farklı ortamda yaşamanın kökenlerini bulmak, özellikle homo sapiensin 300 – 200,000 yıl önceki kökenlerine dönülünce, Afrika’da gayet zor oluyor. Ancak bilim insanları insan habitasyonunun çevresel bağlamına ve bu zaman diliminden sonra Afrika boyunca bununla bağlantılı teknolojik kaymalar olduğuna dair ipuçları olduğunu tartışıyorlar. Bu değişikliklerin sebeplerinin özellikle yerel paleoekolojik veri ile birleşen arkeolojik kanıtlarla gelecekte daha iyi anlaşılacağını düşünüyorlar. Örneğin makalenin baş yazarı Dr. Patrick Roberts “Yeni fosiller ya da türümüzün ve atalarımızın genetik tasnifine odaklanmak insansı türlerinin zamanlama ve yerleşmelerinin bir taslağını çizmesine rağmen, böyle çabalar çeşitli çevresel biyokültürel seçilim üzerinde genellikle sessiz kalıyor.” dedi.
Tam Bir Sapiens Duruş: Kültürlü Uzman
Bilim insanlarının yeni iddialarından bir tanesi de Geç Pleistosen dönemi ile birlikte Dünya’nın büyük çoğunluğunda çeşitli çevresel şartlarda yaşayan insanların yeni bir ekolojik duruş olan ‘kültürlü uzman’a işaret ettğini iddia ediyorlar. Robert’ın da belirttiği gibi “Çok çeşitli kaynakları kullanabilen ve çeşitli çevresel koşullarda ikamet edebilen ‘kültürlüler’ ile kısıtlı beslenme şekilleri ve dar çevresel toleransları olan ‘uzmanlar’ arasında geleneksel ekolojik bir ikililik vardır. Ancak, homo sapiens geleneksel olarak ‘kültürlü uzman’ türler içerisinde tanımlanan dağ yağmur ormanları avcıları ya da paleoarktik mamut avcıları gibi ‘uzman’ popülasyonlarının kanıtını veriyor.
Çalışmanın yardımcı yazarı Dr. Brian Stewart bu ekolojik yeteneğin Pleistosen homo sapiensde akraba olmayan bireyler arasındaki kapsamlı işbirlği ile geliştirilmiş olabildiğini söylüyor. Dr. Brian Stewart “Akraba olmayan bireyler arasındaki yemek paylaşımı, uzun mesafe değişimi ve ritüel ilişkiler toplulukların ‘refleks olarak’ bölgesel, iklimsel ve çevresel dalgalanmalara adapte olmasına ve diğer insansı türlerine üstün gelmesine ve yerine geçmesine olanak sağlamıştır” diye belirtti. Esas itibarıyla madde ya da fikir formunda geniş bir birikimsel kültürel bilgi toplanması, çekilmesi ve nesilden nesile aktarılması Pleistosen’deki türümüz tarafından kültürlü uzman duruşun oluşum ve sürdürülmesinde önemli bir yere sahip olmuş olabilir.
Eski Uygarlıkların Peşinde Bulduğumuz Sonuçlar
Bilim insanları bu meselenin varsayımsal kalacağından ve ‘zorlu’ çevrelerin homo türünün diğer üyeleri tarafından kullanıldığı kanıtı ile yanlışlığının ispatlanabileceğinden eminler.Ancak türümüzdeki ‘kültürlü uzman’ nişini test etmek, araştırmayı Gobi çölleri ve Amazon yağmur ormanları gibi daha önce paleoantropolojik ve arkeolojik çalışma için ümitsiz olarak reddedilen daha zorlu çevrelerde yapmayı sağlamıştır. Böyle bir araştırmanın ilerlemesi özellikle homo sapiensin evrimsel beşiği olan ve ilk insanların ekolojik alışkanlıklarını araştırırken daha önemli hale gelen 300 – 200.000 yıl öncesine ait detaylı arkeolojik ve çevresel kayıtların bulunduğu Afrika için önemlidir.
Ayrıca insansılar arasındaki çiftleşmeler ve türümüzün Afrika’daki karmaşık anatomik ve davranışssal kökeni arkeologların ve paleoantropologların fosillerin çevresel ilişkilerine odaklanmaları gerektiğinin altını çiziyor. Stewart “Biz daha çok yeni fosil ve genomların keşifleri ile heyecanlanırken, belki de asıl yapmamız gereken bu keşiflerin davranışsal etkileri ile ilgili düşünmek ve dikkatimizi bu yeni bulguların bize ekolojik eşiklerin geçilmesi ile ilgili ne söylediğine vermektir” diye belirtti. Farklı insansıların genetiklerinin nasıl yüksek rakım kapasiteleri ya da UV toleransı gibi ekolojik ve fiziksel yararları sağladığına odaklanan çalışmalar bu bağlamda çok meyveler vermektedir.
Roberts “İnsan kökeninin diğer tanımlarıyla birlikte, korunma sorunu insan kökeninin ekolojik bir güç olarak yerini belirlemeyi de zorlaştırmaktadır. Ancak türümüzün kökenine ve doğasına ekolojik bir bakış açısından baktığımızda homo sapiensin dünyanın çeşitli kıta ve çevrelerine hakim olmaya devam ederken ki eşsiz yolculuğuna ışık tutuyor” diye belirtti. Bu hipotezin test edilmesi araştırma için yeni yollar açmalı ve eğer doğruysa ‘kültürlü uzman’ın büyüyen sürdürülebilirlik ve çevresel sorunlar karşısında başarılı bir şekilde uyum sağlamaya devam edip etmeyeceğine dair yeni perspektifler sağlamalıdır.
İleri Okuma: New analysis suggests body size increase did not play a role in the origins of Homo genus
Patrick Roberts et al, Defining the ‘generalist specialist’ niche for Pleistocene Homo sapiens, Nature Human Behaviour (2018). DOI: 10.1038/s41562-018-0394-4
Dergi Referansı : Nature Human Behaviour
Sağlayan : Max Planck Society
Kaynak Metin: https://phys.org/news/2018-07-homo-sapiens-ecological-niche-hominins.html