Beynin ve Yüzün Şekli Arasında Kalıtımsal İlişki Keşfedildi
Çeviren: Çisem Özge Biçer
Düzenleyen: Ezgi Ordu
Özet: Bilim insanları, Nature Genetics dergisinde bildirdikleri çalışmalarına göre aralarından 76’sının yüzün biçimini etkilediği bilinen 472 kalıtsal bölgenin, beynin biçimini etkilediğini tespit ettiler. Bu çalışmadan elde ettikleri bulgulara dayanan bilim insanları, beyin ve yüz gelişiminin eş güdümlü olduğunu bildirirken bir kimsenin yalnızca yüzünün biçimine bakarak zekâ düzeyine veya davranışsal ve bilişsel işlevlerine dair öngörüde bulunulamayacağını ekliyorlar.
KU Leuven Kalıtımsal İmgeleme Laboratuvarında bir araştırmacı olan Profesör Peter Claes, “Beyin biçiminin temelinin kalıtımıyla ilgili çalışmak için yüzümüzün biçimini belirleyen kalıtım birimlerini tanımlamak adına hâlihazırda kullandığımız bir yöntem uyguladık.” diyor. “Yüz biçiminin kalıtımıyla ilgili önceki çalışmalarda yüzün üç boyutlu görüntülemelerini çözümledik ve bu yüzlere dair kimi veri göstergeleri ile kalıtımsal bilgiler arasında karşılıklı ilişki olduğunu bulduk. Böylece çeşitli kalıtım birimlerinin yüzümüzün biçimini şekillendirdiğini belirleyebildik.” diye ekliyor.
Yapılan güncel çalışmada bilim insanları, “UK Biobank” adlı biyobankada muhafaza edilen, mıknatıslı yankılaşım görüntüleme (magnetic resonance imaging, MRI) ile gözlemlenen 19.644 sağlıklı kimsenin beyin yapısının bilgilerini kullandılar.
Profesör Claes, “MRI verilerini çözümleyebilmek adına taramalarda gösterilen beyinleri ölçmemiz gerekti.” diyor. Sözlerine, “Odak noktamız özellikle, klasik olarak ‘ceviz biçimi’ne benzetilen beynin dış yüzeyindeki katlantılar arasındaki farklılıklardı. Görüntülemelerin çözümlemelerinden elde edilen veriler ile kişilerin kalıtsal bilgileri arasında bir bağlantı kurduk.” diyerek devam ediyor.
Profesör Claes ve ekibi, soykalıtında (genom) beynin biçimini etkileyen 472 bölge tespit etti. Bu bölgelerin 76’sının yüz biçimini etkilediği daha önceden kanıtlanmıştı.
Profesör Claes, “Beynimizin biçimi üzerinde etkisi olan 472 kalıtsal bölge tanımladık. Bu kalıtım bölgelerinden 351 kadarı daha önce hiç bildirilmemişti. Oysaki bizim beynin biçimini etkilediğini bulduğumuz kalıtım bölgelerinin 76’sının yüz biçimi ile ilişkili olduğu hâlihazırda bulunmuş. Bu durum, bir kişinin yüz biçimi ile beyin biçimi arasında kalıtsal ilişki olduğu fikrini makul kılıyor.” diyor.
Aynı zamanda ekip, hem beynin hem de yüzün biçimini etkileyen kalıtımsal imlerin, embriyo gelişimi esnasında yüzü oluşturmak üzere farklılaşan öncü hücrelerin (progenitör) ve beynin gelişimini düzenleyen kalıtım birimlerinin etkinliğini tanzim eden soykalıt bölgeleriyle zenginleştirildiğini buldu.
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesinde bir araştırmacı olan Profesör Joanna Wysocka, “Bu, beyin ve yüz gelişiminin eş güdümlü oldukları anlamına geliyor. Buna karşın, bu karşılıklı gelişimin kalıtsal bakımdan bu denli karmaşık olacağını ve insan değişikliği üzerinde bu denli geniş bir etkisi olacağını beklemiyorduk.” diyor.
Ekip bu çalışmada aynı zamanda Alzheimer hastalığı, şizofreni ve iki uçlu duygu durum bozukluğu (bipolar bozukluk) gibi durumları da kısaca irdeledi.
Profesör Claes, “Çıkış noktasında, diğer araştırma ekiplerinin kimi nöropsikiyatrik hastalıkların kalıtsal temellerine dair daha önceden yayımladıkları sonuçları kullandık.” diyor ve sözlerine devam ediyor: “Yüzümüzün biçimini belirleyen kalıtım birimleri ile nöropsikiyatrik hastalıkların temelinde bulunan kalıtım birimleri arasındaki muhtemel ilişki daha önce hiç irdelenmemişti. Eğer daha önceden mevcut olan bulgularla bizim ulaştığımız yeni bulguları kıyaslarsanız özgül nöropsikiyatrik hastalıklara neden olan kalıtımsal değişkenler ile beynimizin biçimini etkileyen ancak yüzümüzün biçimi üzerinde etkisi olmayan kalıtımsal değişkenler arasında görece büyük bir örtüşme görürsünüz. Diğer bir deyişle; bir nöropsikiyatrik hastalık geliştirme riskimiz yüzümüzden de okunmuyor.”
Profesör Wysocka, “İnsan topluluğunda hem yüz biçimini hem de beyin biçimini etkileyen 76 kalıtsal bölge olduğunu bulduğumuzda afalladık.” diyor. “Bu, hayret verici düzeyde bir örtüşme ve yüz ile beynin gelişimleri sırasında birbirlerini nasıl da yakından etkilediklerini gösteriyor. Sunduğumuz verilerde, bir kimsenin yalnızca yüzüne bakarak davranışsal ve bilişsel işlevlerini ya da şizofreni veya dikkat eksikliği aşırı devinim bozukluğu (DEHB) gibi nöropsikiyatrik hastalıklarının olup olmadığını öngörme imkânının olduğuna dair hiçbir işaret yok.” şeklinde ekliyor.