Sosyal Bilimler

Profesör, Yazdıklarınızı Kimse Okumuyor!

Yazan: Asit K. Biswas & Julian Kirchherr

Çeviren: Cevdet Acarsoy             

Düzenleyen: Ümit Sözbilir

Dünyanın en yetenekli düşünürlerinin çoğu üniversite profesörleri olabilir, ancak ne yazık ki çoğu bugünün kamusal tartışmalarını şekillendirmiyor veya politikaları etkilemiyor.

Nitekim, bilim insanları popüler medyada yayım yapma konusuna kötü bakarlar. Oxford Üniversitesinin ev sahipliğini yaptığı bir konferansta bir profesör, “Görüşlerimi halkla paylaşmak için bir popüler bilim yazısı yayımlamak mı? Bana aktivizm gibi geliyor.” dedi.

Profesörlerin kamusal tartışmaları ve politikaları şekillendirmede yokluğu, son yıllarda özellikle sosyal bilimlerde daha da şiddetlenmiş görünüyor.

1930’larda ve 1940’larda, prestijli The American Political Science Review‘daki makalelerin %20’si politika önerilerine odaklandı. Son sayımda, pay %0,3’e kadar geriledi.

Akademisyenler arasındaki tartışmalar bile düzgün işlemiyor gibi görünüyor. Yılda 1,5 milyona kadar hakemli makale yayımlanmaktadır. Bununla birlikte, çoğu bilimsel topluluklarda bile bu makaleler göz ardı ediliyor -beşerî bilimlerde yayımlanan makalelerin %82’sine bir kez bile alıntı yapılmıyor. Hiç kimse sosyal bilimlerde hakemli makalelerin %32’sine ve doğa bilimlerinde %27’ye atıf yapmıyor.

Bir makaleden alıntı yapılmışsa, bu onun gerçekten okunduğu anlamına da gelmez. Bir tahmine göre alıntı yapılan makalelerin yalnızca %20’si gerçekten okunuyor. Hakemli bir dergideki ortalama bir makalenin en fazla 10 kişi tarafından okunduğunu tahmin ediyoruz. Bu nedenle bilimsel topluluk içinde bile hakemli yayımların çoğunun etkileri küçüktür.

Pek çok bilim insanı, kendi disiplinlerinin külliyatına katkıda bulunmayı ve kamu yöneticilerinin karar verme süreçlerini etkilemeyi arzulamaktadır.

Ancak yöneticiler hakemli dergilerde yayımlanan makaleleri çok nadiren okurlar. Nature, Science veya Lancet gibi tanınmış dergilerdeki hakemli makaleleri düzenli olarak okuyan üst düzey bir politikacı veya kıdemli iş insanı bilmiyoruz.

Şaşmamalı.

Çoğu dergiye erişim zor ve akademi dışındaki herkes için çok pahalı.

Mevcut açık erişim hareketi daha başarılı hale gelse bile anlaşılmaz jargon ve makalelerin hacmi ve uzunluğu (genellikle gereksizdir!), yine de yöneticilerin (gazeteciler dâhil) bunları okumasını ve anlamasını engelleyecektir.

Kısa olan anlaşılır. Pek çok hükümet lideri, popüler medyanın kendileri ve politikaları hakkında yazdıkları hakkında her sabah iki sayfalık bir özet hazırlama talimatını sürdürüyor. Hindistan’da bu, eski başbakan İndira Gandhi tarafından uygulandı. Kanada’daki pek çok bakan benzer toplamalarda ısrar ediyor. Orta Doğu’daki hükümetler artık yeni sosyal medyadaki tartışmaların özetlerini bile talep ediyor.

Dünyanın hiçbir yerinde ilgi alanlarına giren bilimsel yayımların düzenli özetlerini isteyen tek bir bakanın varlığından haberdar değiliz.

Akademisyenler, politikacılar ve uygulayıcılar üzerinde bir etki yaratmak istiyorlarsa kendileri tarafından görmezden gelinen popüler medyayı dikkate almalıdırlar -hele ki medya firmaları akademisyenlerin ulaşmasına yardımcı olmak için birçok yenilikçi iş modeli geliştirdiği şu dönemde.

Etkili bir model örneği olan, Project Syndicate (PS), dünyanın düşünce liderlerinin yorumlarını 154 ülkede 300 milyon okuyucudan oluşan 500’den fazla gazeteye dağıtan, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş. PS tarafından kabul edilen herhangi bir yorum, 12 farklı dile çevrilebilir ve ardından tüm ağa küresel olarak dağıtılabilir.

Bazı bilim insanları popüler medyada yayımlamanın önemi konusunda hemfikir olsalar bile sistem onlara karşı oynuyor.

Akademisyenler mevki ve kadro elde etmek için yüksek etkili dergilerde mümkün olduğunca çok sayıda hakemli makale yayımlamalıdır. Hakemli (prestijli) dergilerdeki yayımlar, akademi içinde anahtar performans göstergesi olmaya devam ediyor; herhangi birinin bunları okuyup okumadığı ikincil bir değerlendirme haline geliyor.

Örneğin, su alanındaki en yüksek etkiye sahip bir dergiyi ele aldığımızda, yaklaşık 1,3 milyar nüfusa sahip Hindistan’da bu derginin yalnızca dört abonesi var. Üç yıl önce ne su bakanı ne de onun altındaki üç kademe bu dergiyi duymamıştı bile. Böyle bir dergide bir yayım, bir profesöre övgü getirecek olsa da suyun çok kritik bir konu olduğu Hindistan’da politika oluşturma üzerindeki etkisi sıfırdır.

Akademisyenlerin performansını yeniden değerlendirmenin zamanı gelmiş olabilir. Görev süresi ve terfi hususları için, bunların politika oluşturma ve kamusal tartışmalar üzerindeki etkileri de değerlendirilmelidir.

Bu yayımlar genellikle gerçek dünyadaki sorunları çözmek için araştırma sonuçlarının pratik ilgisini ve potansiyel uygulamasını basit ve anlaşılır bir şekilde iletişim kurma becerisini gösterir.

Kuşkusuz ki etki garanti edilmez. Çoğu politikacı, tercih ettikleri seçenek hakkında zaten makul ölçüde kesin bir fikre sahip.

Politika, her şeyden önce, paydaşlarının bolluğunu tatmin etmelidir. Çok az sayıda karar alıcı yalnızca en uygun ekonomik, sosyal, çevresel, teknik veya politik çözümü arar.

Bilimsel kanıt arayanlar, popüler medyadaki bilim insanlarının daha fazla yayımından büyük ölçüde faydalanacaktır. Bu, yavaş yavaş akademi tarafından kabul edilmektedir.

Örneğin, şimdilerde Singapur Ulusal Üniversitesi öğretim üyelerinin profillerinde gazete yazılarını da listelemeye teşvik ediyor. Bununla birlikte sözde yüksek etkili dergilerdeki yayımlara hala önemli ölçüde daha fazla vurgu yapılmaktadır.

Değişim var ama bir salyangoz hızında gerçekleşiyor.

Yoluyla
https://www.straitstimes.com/opinion/prof-no-one-is-reading-you

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu