Sabina Spielrein
Yazan: Kübra Nur Canbay
Düzenleyen: Ümit Sözbilir
Özet: Psikanalizin unutulmuş öncüsü Sabina Spielrein, değerli bir hekim olmasının yanı sıra ilk kadın psikanalisttir.
Giriş
Spielrein, varlıklı bir Yahudi ailesinin beş çocuğunun ilki olarak 25 Ekim 1885 yılında Rusya’nın Rostov kentinde dünyaya geldi. Babası Nikolai tarım, annesi Eva ise diş hekimliği eğitimi aldı. Ancak babasının tüccar olarak çalışmaya devam ettiği annesinin de mesleğini yapmadığı bilinmektedir. Spielrein’nin çocukluğu ebeveynlerinin sorunlu ilişkilerinin gölgesinde, anne ve babasından fiziksel şiddet görerek bir taraftan da mücadele etmeye başladığı somatik belirtileri, takıntıları ile oldukça zorlu geçti. Birçok yönden baskıcı, şiddet yanlısı ailesi eğitim konusunda daha farklı bir tutum göstererek iyi eğitim almasına öncülük etti. Fröbel Anaokulu1 ile başladığı eğitim hayatına Rostav’daki Gymnasium Okulu2 ile devam etti. Gymnasium’da bilim, müzik ve dil alanında üstün başarılar elde eden Spielrein, ana dilinin yanı sıra Almanca, Fransızca ve İngilizce olmak üzere üç dili akıcı bir şekilde konuşmayı öğrendi. İlerleyen zamanlarda doktor olmak istediğine karar vererek eğitim almak için yurt dışına gitti. Yaşadığı zorlu çocukluk dönemleri onun ve kardeşlerinin başarılarının önüne bir engel olmadı.
Gençlik Dönemleri ve Tıp Fakültesi Yılları
Tek kız kardeşi olan Emilia’nın ani ölümünün ardından Spielrein’nin akıl sağlığında bozulmalar başladı. 18’li 19’lu yaşlarının başlarında histeri teşhisi konularak tedavi için İsviçre’ye gönderildi. Ağustos 1904’te Zürih yakınlarındaki Burghölzli Kliniğinde yatırılarak tedavi görmeye başladı. Bu klinikte asistan olan Carl Gustav Jung’un[3] gözetiminde olan Spielrein, babasından sık sık şiddet gördüğünden ve bazı mazoşist yaklaşımlara maruz bırakıldığından bahsetti. Jung ilerleyen dönemlerde Sigmund Freud’a[4] mektup yazarak ilk psikanalitik vakası olarak Spielrein’den bahsetti. Freud ve Jung bu vaka üzerinden mektuplaşarak bilgi alışverişinde bulunmaya başladı. Yaklaşık bir yıl süren tedavisi sonunda iyileşen Spielrein, 1905 haziranında da Zürih Üniversitesi Tıp Fakültesine başladı ve bu sırada iyileşmesine rağmen gönüllü olarak Jung’un laboratuvarına gelerek ona yardımcı olmaya başladı. Jung kelime testlerini ve temel psikanaliz yaklaşımlarını Spielrein üzerinde uyguladı. Tedavi gördüğü psikiyatri servisine bu kez kendi seçimiyle asistan olarak dönmüştü. Asistanlığı süresinde stajyer olarak önemli hekimlerle birlikte çalıştı. Spielrein 1911 yılında, Jung tarafında denetlenen, şizofreni bir hastanın söylemleri üzerine bir çalışma olan doktora tezini tamamladı. Bu çalışması, psikanalitik dergide yayımlanan ilk doktora tezi ve şizofreni vakalarının ilk psikanalitik incelemelerinden biri oldu. Spielrein, bir kadın tarafından kaleme alınan ilk psikanalitik tezin sahibi olarak şizofreni hastalarının dilinin daha iyi anlaşılmasına büyük katkılar sağladı. Ayrıca bu alanda yapılacak çalışmaların da önü açtı.
Var Olma Nedeni Olarak Yıkım ile Devam Eden Kariyer
Sabina Spielrein, mezuniyetinin hemen ardından Zürih’ten ayrılarak sanat tarihi öğrenmek için Münih’e yerleşti. Sanat tarihi öğrenirken aynı zamanda ölüm ve seks arasındaki bağlantı üzerine bir makale için çalışmaya başladı. 1912’nin ekim ayında Viyana’ya taşınarak, Viyana Psikanaliz Topluluğuna katıldı. Bu topluluğunun ikinci kadın üyesi oldu. Aynı yıl içerisinde katılmış olduğu ilk toplantılardan birinde yankı uyandıran çalışması, “Var Olma Nedeni Olarak Yıkım”dan sunumlar yaptı, makalenin tam metni ise bir sonraki yıl yayımlandı. Makalenin ana tepkisi, yok edici gücün üretici gücün bir parçası olduğu yönündeki içgüdüsel fikre doğrudur. Spielrein, bu çalışması ile Freud’un en önemli teorilerinden olan Beyond the Pleasure Principle‘da bahsettiği, seks dürtüleri ve ölüm dürtüsü arasındaki etkileşim fikri için öncü olmuştur. Spielrein bu çalışmasıyla birlikte kariyer hayatı boyunca birçok farklı disiplinden, düşünceden ve fikirden yararlanmıştır. 26 yaşına geldiğinde, eserleri yayımlanan en genç isimlerden oldu.
1912 yılında, Spielrein, Doktor Pavel Sheftel ile evlenerek o zamanlar Karl Abraham[5] ile çalıştıkları için Berlin’e yerleşti. Reneta adını verdikleri ilk kızları 1913’te dünyaya geldi. Berlin’de devam ettiği çalışmaları esnasında dokuzdan fazla makale daha yayımladı. Bu çalışmalarından birinde çocukların üreme ve cinsellik hakkındaki inançlarında bahsederek çocuk psikanalizin öncüsü olmuştur. Daha sonraki zamanlarda hayvan fobisi olan bir çocuğun tedavisinden bahsederek ilk çocuk psikoterapi raporunu sunmuş oldu.
I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile Sabina, kızı Reneta ile İsviçre’ye dönerek savaşın sonuna kadar orada kaldı. Bu sırada eşi Sheftel, Kiev’de birliğe katıldığı için Spielrein ile uzun yıllar bir araya gelemedi. Savaş yılları birçok insan gibi Spielrein için de oldukça zorlu bir yoksunluk dönemiydi. Bir süre cerrah olarak göz kliniğinde çalıştı. Ayrıca zaman zaman ailesi de kendisine destek sağladı. O yıllarda Spielrein iki makale daha yayımlamayı başardı. Ayrıca müzik ile ilgilendi ve Fransızca bir roman yazma hazırlığına girişti. Bir yandan da kızı Reneta’nın gelişimini gözlemledi, onun dil ve oyun gelişimiyle ilgili notlar aldı. Freud ve Jung ile yazışmalarına devam etti. Çocuklarda bağlanma teorisiyle bu alandaki çalışmalarını da sürdürdü.
1920 yılında, Uluslararası Psikanaliz Derneğinin Hollanda, Lahey’deki altıncı kongresinde çocuklukta dilin kökenleri ile ilgili konuşma yaptı. Dinleyiciler arasında Sigmund Freud, Anna Freud6, Melania Klein7 gibi psikanalizin önde gelen isimleri de vardı. Ayrıca İsviçre, Cenevre’de bulunan Rousseau Enstitüsünün8 kadrosuna katılarak burada yaklaşık üç yıl çalıştı. Spielrein’nin orada bulunduğu yıllarda ekibe Jean Piaget9 de katıldı. Yakın iş birliklerinde bulundular, Piaget, Spielrein ile sekiz aylık bir psikanaliz sürecine girdi. Almanya, Berlin’de düzenlenen yedinci Uluslararası Psikanaliz Derneği toplantısında Piaget ve Spielrein birlikte sunum yaptı. Oldukça verimli geçen bu döneminde yirmiye yakın makale yayımladı. Bunlardan en önemlisi “‘Baba’ ve ‘Anne’ Kelimelerinin Kökenleri” ile ilgili çalışmasıdır. Speilrein bu çalışmasında; dilin, önce çocuk ve anne memesi arasındaki etkileşimler yoluyla sonra da aile ve sosyal etkileşim yoluyla genetik hazırlığın bir alt katmanında nasıl geliştiğini anlattı. Spielrein, yaptığı çalışmalar ile Jean Piaget ve Melanie Klein dahil olmak üzere zamanın diğer düşünürlerini de etkiledi.
Rusya’ya Dönüş
Cenevre’ye daha sonra dönmek üzere günlüklerini, yazışmalarını ve birçok kişisel belgelerini Rousseau Enstitüsünde bırakarak 1923 yılında psikanalizin gelişimini desteklemek üzere Moskova’ya gitti. Rusya’ya döndüğünde bölgenin en deneyimli psikanalistiydi. Birinci Moskova Üniversitesi Çocuk Psikolojisi Başkanı olarak atandı ve burada çocuk gelişimi üzerine çalışmaya devam etti. Daha sonra dönemin ünlü isimlerinin çocuklarının da bulunduğu bir okulda yeni denenmeye başlayan, çocuklara merak ettikleri her şeyi keşfetme özgürlüğü veren, sınır koymayan bir projeye dahil oldu. Ancak bu okul 1924’te onaylanmayan bazı yöntemleri sebebiyle kapatıldı. Daha sonra Spielrein kızı Reneta ile Moskova’dan ayrılarak eşi Pavel’in de bulunduğu Rostov kentine döndü. Eva ismini verdikleri ikinci kızları 1926 yılında dünyaya geldi. Spielrein yaklaşık on yıl boyunca çocuk doktoru olarak çalışarak psikanalize devam etti. Dersler vermeye devam ederek 1931 yılına kadar çalışmalarına devam etti. Bir süre sonra Rusya’da siyasi iklim, Spielrein’nin kariyer hayatına engeller oluşturmaya başladı. Yasaklanmak üzere olan psikanaliz ile ilgili konuşmalarına, Freud’u destekleyici görüşler belirtmeye devam etti. 1936-1938 yılları arasında başlayan siyasi baskı kampanyası ile tutuklamalar, idamlar başladı. 1936 yılında eşi Pavel öldü, ardında üç erkek kardeşi tutuklanarak idam edildi. Spielrein ve kızları bir süre daha hayatta kalmayı başardılar. Ancak Alman ordusunun, Temmuz 1942 yılındaki işgaliyle yaklaşık 27.000 Yahudi vatandaşıyla birlikte öldürüldüler.
Sabina Spielrein üretkenlik ile dolu başarılı kariyerine, psikanalizin gelişmesine sağladığı büyük katkılara rağmen Batı Avrupa’da çabuk unutuldu. Rousseau Enstitüsünün bodrum katındaki belgelerine çok zaman sonra ulaşıldı. Freud ve Jung ile yaptığı yazışmaları, bazı makaleleri ölümünden yıllar sonra yayınlandı. Ancak erkek egemenliğinin belki de popüler kültürün etkisiyle başarılarından daha çok Carl Gustav Jung ile olan ilişkisiyle gündem hâline getirildi. Jung ile olan ilişkisinden bağımsız olarak psikanalize önemli katkıları olmuştur. Spielrein, Freud’un ölüm dürtüsü, Jung’un dönüşüm ile ilgili düşüncelerinin öncüsüdür. Jung’un Freud ile Spielrein hakkındaki yazışmaları, Freud’un aktarım ve karşı aktarım kavramının çıkış noktası olmuştur. Ortaya çıkan belgeleri ile sadece döneminin değil günümüze kadar gelen bilim insanlarını da etkilemiştir.
Çocukluk yıllarından başlayarak gençlik yıllarında da devam eden zorlu dönemleri, tanıklık ettiği savaş yılları, yakınlarının kaybıyla dolu geçen ömrüne rağmen bilime sağladığı büyük katkıları ile Sabina Spielrein’i saygı ve minnet ile anıyoruz.
1 İlk anaokulu, Alman eğitimci Friedrich Fröbel 1841’de açılmıştır.
2 Rostov, Rusya’da bulunan devlet okulu.
3 Analitik Psikolojinin kurucusu olan İsviçreli bir psikiyatrist.
4 Psikanalizin kurucusu olan Yahudi asıllı Avusturyalı bir nörolog ve psikanalist.
6 Sigmund Freud’un kızı, Yahudi asıllı Avusturyalı psikanalist.
7 Avusturya asıllı İngiliz psikanalist.
8 Avrupa’nın ilk eğitim enstitüsü olarak bilinir.
9 İsviçreli psikolog, gelişim psikolojisi çalışmaları ile bilinir.