Henri Pirenne ve Tarih Bilimine Katkıları
Yazan: Oraj Algın
Düzenleyen: Ümit Sözbilir
Özet: Orta Çağ Avrupa tarihinin en önemli isimlerinden olan Belçikalı Tarihçi Henri Pirenne 23 Aralık 1862’de Verviers’de dünyaya gelmiştir. 24 yaşında Ghent Üniversitesinde profesör oldu. İslam Dini’nin 7. yüzyılda ortaya çıkışından sonra Araplar hızla Güney Avrupa’daki Akdeniz sahillerini ele geçirip Avrupa anakarasının içlerine kadar ilerlemişti. Pirenne’e göre bu hadiseler Avrupa toplumunun Orta Çağ’daki çöküşünün temel sebebiydi. Ona göre Arapların Avrupa halklarına olan düşmanca tavırları Germen kavimlerinin istilalarına kıyasla Avrupa’ya daha fazla zarar vermiştir. “Pirenne Tezleri” olarak adlandırılan bu görüşler uzun yıllar boyunca çeşitli tarihçiler tarafından tartışılıp eleştirilmiştir.
Orta Çağ Avrupa tarihinin en önde gelen isimlerinden olan Belçikalı Tarihçi Henri Pirenne 23 Aralık 1862’de Belçika’nın Verviers şehrinde dünyaya geldi. Sekiz çocuklu bir ailenin en büyüğü olan Pirenne’in babası Lucien Henri Pirenne Belçika’nın en önde gelen tekstil fabrikatörlerinden biriydi. Okul hayatında devlet okulunda başladıktan sonra Athénée Royal isimli özel okula geçti. 1879’da Liége Üniversitesi Felsefe Bölümünde lisans eğitimine başladı. 1883 yılında aynı üniversitede doktorasını Orta Çağcı Godefroid Kurth ve Paul Fréricq’in yanında tamamladı. Daha sonra Leipzig, Berlin ve Paris Üniversitelerinde çalışmaya başlayan Pirenne, 1885’te Liége Üniversitesinde paleografya ve siyasal bilgiler okutmaya başladı. Onu takip eden yıllarda emekli olana kadar çalışacağı Ghent Üniversitesine geçti. Buradayken Orta Çağ ve Belçika Tarihi dalında 24 yaşındayken profesör oldu. 1891’de Belçika Kraliyet Tarih Komisyonu üyeliğine seçildi. 1898’de Kraliyet Akademisine girdi.
1916 yılında Belçika Almanlar tarafından işgal edildiğinde Henri Pirenne işgali protesto etmek amacıyla üniversitedeki derslerini durdurdu. Bunun üzerine işgal güçleri tarafından hapse atıldı. İki yıl boyunca hapiste kalan Pirenne bu süre zarfında hiçbir yazılı kaynağa ulaşamadan tamamen aklındaki bilgilerle Avrupa Tarihi isimli kitabını yazdı. Bu kitap ancak onun ölümünden sonra yayımlanabildi. Hapisten çıktıktan sonra ise Liége Üniversitesindeki görevine devam etti. 1919-1922 yıllarında rektörlük yaptı. 1923’te Belçika’da düzenlenen V. Milletlerarası Tarih Bilimleri Kongresi’nde başkanlık görevini üslendi.
Henri Pirenne Oslo’da yapılan bir başka kongrede Orta Çağ’ın doğuşu hakkındaki fikirleri sebebiyle tartışmalara konu oldu. Pirenne’e kadar Orta Çağ’ın başlangıcı olarak Germen kavimlerinin Roma İmparatorluğu topraklarına yaptıkları akınlar neticesinde imparatorluğun yıkıldığı V. yüzyıl kabul ediliyordu. Pirenne öncesindeki tezlere göre Germen kavimlerinin Roma İmparatorluğu toprakları üzerinde kurdukları krallıklarla beraber Avrupa’nın siyasi ve etnik haritası değişmiştir. Ticari hayat oluşan bu güvensizlik ortamı yüzünden neredeyse bitme noktasına gelmişti.
Henri Pirenne’in ortaya attığı ve “Pirenne Tezleri” olarak adlandırılan düşüncelere göre İslam’ın VII. yüzyılda Arap Yarımadası’nda ortaya çıkıp hızlı bir şekilde fetihlerle beraber Cebelitarık’tan Levant’a kadar tüm Akdeniz’e yayılması Avrupa’nın siyasi, etnik ve ticari haritasını Germen kavimlerine kıyasla çok daha derinden etkilemiştir.
Pirenne, İslam fetihlerinin Kuzey Afrika, İber Yarımadası ve Güney İtalya sahillerinde yarattığı tahribatı ön plana çıkartmış ve Akdeniz ticaret hayatının çöküşünü büyük oranda bu gelişmelere başlamıştı. Antik Çağ’dan kalma şehirler ticaretin ve güven ortamının olmayışından zaman içerisinde eski görkemlerini kaybetmiş, kırsal kesime göçler başlamış ve feodal yaşam tarzı Avrupa’da ön plana çıkmıştı. Zamanın üstün gücü olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’na bağlı Venedik gibi birkaç şehir ticaret hayatına devam edebilmişti ama bu Antik Çağ’daki ticaret ile kıyaslanamayacak derecede düşük seviyedeydi. Bizans’ın denizlerdeki üstün gücü sayesinde İslam akınları Ege Denizi’nde tutunamamış ancak Akdeniz ve Tiren Denizi’ni kontrolü altına almıştı. Bizans, Arapların hiç beklenmedik bir zamanda hızlı bir şekilde fetih hareketleri ve alışık olmadıkları savaş taktikleri sergilemeleri sebebiyle Akdeniz’i koruyamamıştı.
Henri Pirenne’e göre Germen kavimleri Roma İmparatorluğu’nun sınırlarına dayanıp imparatorluğun içlerine akınlar düzenledikleri sırada imparatorluğu düşman olarak değil kendilerinden çok daha üstün ve saygı görülmesi gereken bir güç olarak görüyorlardı. İmparatorluğun kurumlarını, dinini ve hukukunu benimsemiş ve kendi kabile gelenekleri ile harmanlamışlardı. Nitekim Franklar gibi kendilerini Papalığın koruyucusu ve Roma’nın devamı olarak nitelendiren kavimlerin oluşu ve pek çok kabilenin de Roma toprakları içerisinde eriyip gitmiş olması Pirenne’in Germen kabileleri hakkındaki düşüncelerini destekler niteliktedir. Ancak Pirenne’e göre Araplar yeni bir dinin verdiği heyecanla beraber Hristiyanlığı Germen kavimlerinin yaptığı gibi benimsememiş ve imparatorluk toprakları içerisinde asimilasyona uğramamışlardır. Aksine kendi dinlerini ve sistemlerini yaymaya çalışmıştır. Fethettikleri yerlerdeki halklarla kaynaşmak yerine onları vergilendirip Müslüman olmayanları kendi cemaatlerinin dışında bırakıp aralarındaki çizgileri kesin bir şekilde belirlemişlerdir. Bu yüzden Arap halkları ile Avrupa halkları arasındaki kaynaşma Germenlerinki gibi olmamıştır. Pirenne’e göre bu gibi sebepler Araplar ile kendisini fethettikleri topraklardaki halkların hizmetkârı olarak gören Theodoric gibi Germen kralları arasındaki farklardı. Pirenne Tezleri çeşitli tarihçiler tarafından yıllar boyu tartışılmış ve eleştirilmiştir.
Henri Pirenne 1929 yılında Annales Dergisi’nin yazı kurulunda görev yaptı. 1933 yılında sosyal bilimler alanında verilen önemli ödüllerden biri olan Franqui Ödülü’nü kazandı.
Çalışmalarıyla Orta Çağ tarihçiliğine yeni bir bakış açısı getirmiş ve pek çok tartışmalara konu olmuş Henri Pirenne 4 Ekim 1935’te vefat etmiştir.