Yazan: Shawn Hayward
Çeviren: Ümit Sözbilir
Düzenleyen: Nergiz Kaşka
Özet: Yeni yapılan araştırmaya göre sinirsel “imza”, sosyal tecrit duygularına nasıl tepki verdiğimizi yansıtabilir.
COVID-19 nedeniyle sosyal mesafe devam ettiği için bu tatil sezonunda birçok insan yalnızlık çekecek ve bundan dolayı sosyal tecridin sağlığımızı nasıl etkilediğini anlamak önemli. Yeni yapılan bir çalışma, yalnız insanların beyinlerinde, farklı beyin bölgelerinin hacmindeki varyasyonlara ve bu bölgelerin beyin ağları üzerinden birbirleriyle nasıl iletişim kurduğuna bağlı olarak, onları temel şekillerde farklı kılan bir tür imza gösteriyor.
Araştırmacılardan oluşan bir ekip, bilgilerinin Birleşik Krallık Biobank’a, dünyanın her yerinden sağlık bilimcileri için açık erişimli veri tabanına, dahil edilmesine gönüllü olan yaklaşık 40.000 orta yaşlı ve yaşlı yetişkinin manyetik rezonans görüntüleme (MRI) verilerini, genetiklerini ve psikolojik değerlendirmelerini inceledi. Daha sonra genellikle yalnız hissettiğini bildiren katılımcıların MRI verilerini, yalnız hissetmeyenlerle karşılaştırdılar.
Araştırmacılar, yalnız insanların beyinlerinde birkaç farklılık buldu. Bu beyin göstergeleri, hatırlama, gelecek planlama, hayal etme ve başkaları hakkında düşünme gibi iç düşüncelerle ilgili bir dizi beyin bölgesi olan varsayılan ağ denen şeye odaklanıyordu. Araştırmacılar, yalnız insanların varsayılan ağlarının daha güçlü bir şekilde birbirine bağlı olduğunu ve şaşırtıcı bir şekilde, varsayılan ağ bölgelerindeki gri madde hacminin daha büyük olduğunu buldu. Yalnızlık aynı zamanda forniksteki1 farklılıklarla da ilişkiliydi: hipokampustan2 varsayılan ağa sinyalleri taşıyan bir sinir lifi demeti. Yalnız insanlarda, bu lif yolunun yapısı daha iyi korunmuştur.
Geçmişi hatırlarken, geleceği düşünürken veya şimdiyi varsayımsal (hipotetik) düşünürken varsayılan ağı kullanırız. Bu ağın yapısının ve işlevinin yalnızlıkla olumlu bir şekilde ilişkilendirilmesi gerçeği, yalnız insanların sosyal tecritlerinin üstesinden gelmek için hayal gücünü, geçmişin hatıralarını veya geleceğe dair umutları kullanma olasılığının daha yüksek olmasından kaynaklanıyor olabilir.
Çalışmanın başyazarı ve McGill Üniversitesi Neuro’dan (Montreal Nöroloji Enstitüsü-Hastanesi) Nathan Spreng “İstenilen sosyal deneyimlerin yokluğunda, yalnız bireyler, sosyal deneyimleri hatırlamak veya hayal etmek gibi içten yönlendirilmiş düşüncelere karşı ön yargılı olabilir. Bu bilişsel yeteneklere, varsayılan ağ beyin bölgelerinin aracılık ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla, kendi kendine yansıtma ve muhtemelen hayal edilen sosyal deneyimlere bu yüksek odaklanma, doğal olarak varsayılan ağın bellek temelli işlevlerini devreye sokacaktır.” diyor.
Yalnızlık giderek artan bir şekilde büyük bir sağlık sorunu olarak kabul edilmektedir ve önceki çalışmalar, yalnızlık yaşayan yaşlıların bilişsel gerileme ve bunama riskinin daha yüksek olduğunu göstermiştir. Yalnızlığın beyinde kendini nasıl gösterdiğini anlamak, nörolojik hastalıkları önlemenin ve daha iyi tedaviler geliştirmenin anahtarı olabilir.
Çalışmanın kıdemli yazarı, Kanada’ki Mila-Quebec Yapay Zekâ Enstitüsünde CIFAR Yapay Zekâ Başkanı ve The Neuro’da araştırmacı olan Danilo Bzdok “Yalnızlığın beyin üzerindeki etkisini daha yeni anlamaya başlıyoruz. Bu alandaki bilgimizi genişletmek, günümüz toplumunda yalnızlığı azaltmanın ivediliğini daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.” diyor.
[1] Beynin tabanında yer alan kemerli beyaz lif demeti.
[2] Medial temporal lobta yer alan deniz atına benzeyen beyin bölgesidir. Başlıca görevi bellek olup nöroendokrin düzenlenmesinde de rol oynar. [1]