Bilim Tarihi

Antik Mısır’da Tıp Bilimi

Yazan/Derleyen: Oraj Algın

Düzenleyen: Şule Selçuk

Kuzey Afrika’da Nil Nehri çevresinde yerleşmiş olan Antik Mısır uygarlığı Astronomi, Matematik, Tıp, Geometri gibi bilimlerle uğraşmıştır. Ancak Antik Mezopotamya uygarlıklarında da görüldüğü gibi Antik Mısır’da da bu uğraşlar bilimsel bir metodoloji çerçevesinde salt bilme ve anlama arzusuna dayalı olarak değil, mistik ve dini içerikli bir araştırma süreci olarak faaliyet görmüştü.

Antik Çağda Mısırlıları diğer Babil, Sümer, Akad gibi uygarlıklardan ayıran en önemli özellik onların tıp biliminde geldikleri noktanın diğerlerinden çok daha ileri olmasıydı. Mısırlılar astronomi ve matematik gibi bilimlerle de ilgilenmişlerdir. Ancak bu konularda Sümer ve Babil gibi uygarlıkların gerisinde kalmışlardır. Antik Mısır tıbbı, tıp tarihini anlamamız açısından oldukça önemlidir.

Tıbbın Antik Mısır’daki tarihi hakkında bilgileri papirüslere borçluyuz. Bize bu konuda bilgi veren Papirüsler:

-Ramesseum Papirüsü: M.Ö 2000’ler

-Edwin Smith Cerrahi: Pairüsü: M.Ö 1600’ler

-Ebers Papirüsü: M.Ö 1500’ler

-Hearts Papirüsü: M.Ö 1500’ler

-Kahun Papirüsü: Kadın hastalıkları ve veterinerlik hakkında 2 adetten oluşan papirüstür.

-Karlsberg Papirüsü: Göz hastalıkları ve doğumla ilgili papirüs.

Mısır mitolojisinde İdis Kuşu ile sembolize edilmiş olan bilimlerin ve yazının yaratıcı tanrısı Thoth’a adanmış 42 tane kitap mevcuttur. Bu kitapların son altısı tıp ile ilgilidir (1. kitap: anatomi, 2. kitap: hastalıklar, 3. kitap: tıp aletleri, 4. kitap: ilaçlar, 5. kitap: göz hastalıkları, 6. kitap: kadın hastalıkları). Bunun yanı sıra Mısır mitolojisindeki tanrıların arasında tıpla ilgili özel güçleri olan birçok tanrı mevcuttur.

Şahin ile sembolize edilen Horus, sağlık ve güneş tanrısıydı. Cüce olarak sembolize edilen Bes’in doğumu kolaylaştırıcı güçleri olduğuna inanılmaktaydı.

antik mısır

Söz konusu tanrıların yanı sıra Mısır’da tıbbın baş tanrısı olarak İmhotep kabul edilir. İmhotep, Antik Mısır’dan günümüze ulaşan tıpla ilgili yukarıda belirtilen papirüslerden daha eski bir tarihte yaşamıştır. M.Ö 2980’de Kral Zoser’in veziri, sarayın baş mimarı ve baş rahibiydi. Eski İmparatorlukta tıp ile ilgili bilgi veren kaynaklarda İmhotep’in hekimlik yaptığı hakkında bilgiler bulunmaz iken Mısır toplumu tarafından çok sevilmesi neticesinde Yeni İmparatorluk döneminde zamanla yüceltilmiş ve Yunan tıp tanrısı Asklepios ile özdeşleştirilmiştir. Grek ve Roma dönemlerinde İmhotep kültü iyice yaygınlaştı. Nil Nehrindeki Philaia adasında bulunan tapınaklara hastalar şifa bulmak amacıyla gelip İmhotep’e dua etmişlerdir.

Antik Mısır’da hastaların tedavisini üstlenen birbirinden farklı 3 tane sınıf vardır. Sekhmet rahipleri olarak bilinen sınıf tanrıça Sekhmet adına inşaa edilen tapınaklarda bazı hastalıkların tedavisi ve küçük cerrahi operasyonlar ile ilgileniyorlardı.

Büyücüler güzel sözleri ile hastalara iyileşeceklerine dair umut veriyorlardı. Nitekim Antik Mısır toplumunda hastalıklara vücuda giren kötü ruhların sebep olduğuna inanılıyordu. Bu kötü ruhlar müshil ve kusturucular ile vücuttan çıkarılmaya çalışıyordu.

Sinu sınıfı ise hastaların tedavisi için hayvan, bitki ve maden kaynaklı ilaçlar hazırlamakla görevlilerdi.

Antik Mısır’da hekimlik, bir hekimin yanında usta-çırak ilişkisine göre veya Per Anhk (Hayat Evi) denilen kurumlarda öğretilirdi. Ayrıca bu kurumlarda cerrahi eğitim de mevcuttu.

Antik Mısır sarayında yüksek mevkilerdeki görevlilerin kendilerine ait hekimleri mevcuttu. Devlet hizmetinde, tapınaklarda ve iş yerlerinde devlet tarafından görevlendirilmiş hekimler vardı. Bunun yanında rahip statüsünde hekimler de mevcuttu ve bunlar normal insanların vermeleri gereken bazı vergilerden muafdılar.

Hastalıkların aşırı beslenme, bayat yiyecekler, aşırı içki gibi nedenlerden olduğu düşünülür ve bu düşünceye Vehedu Kuramı denirdi. Vehedu, kalın bağırsak atıklarında bulunan ve iltihabi hastalıklara sebep açan maddenin ismiydi. Kalın bağırsakta biriken zararlı artıkların kana geçerek hastalıklara yol açtığı düşünülmekteydi. Sağlıklı olmanın şartlarından birinin bağırsaklardaki bu zararlı artıkların boşaltılması olduğuna inanılırdı. Gıda artıklarının vücut sıvıları arasında dengesizliğe yol açtığı gerekçesiyle kan alma, lavman yapma, dağlama, vantuz çekme gibi çeşitli yöntemlerle vücut sıvıları arasındaki dengenin sağlanması çalışılırdı.

Antik Mısırlılar hastalıkların teşhisinde de oldukça başarılıydı. Kalp, karaciğer, safra kesesi, karın boşluğu, ve göz hastalıkları başarılı bir şekilde ayırt edilirdi.

Tedavilerde kullanılan ilaçlar oldukça meşhurdu. Bu ilaçların ham maddelerinin bir kısmı Mısır’dan bir kısmı da Kızıldeniz’in güneyindeki uygarlıklardan temin ediliyordu. İlaçlar hayvansal, bitkisel ve madensel maddelerle hazırlanıyordu. İlaçların mantığı basitti. Toz halinde üretilip ekmek hamurunun, ve şarap, bira, süt gibi sıvıların içine karıştırılarak alınıyordu. Rektum hastalıkları için fitil ilaçlar da mevcuttu. Bütün bunlardan hareketle eczacılığın Antik Mısır’da oldukça gelişmiş olduğunu anlayabiliriz.

Mumyalama

Antik Mısırlılar ölen kişilerin bedenlerinin zaman içerisinde çürümesini en aza indirmek için cesetleri kimyasallar kullanarak mumyalıyorlardı. Antik Mısır’daki mumyalama işlemleri hakkında Halikarnasos’lu Herodotos, Historia adlı eserinin 2. kitabı Euterpe’de oldukça ayrıntılı bilgiler vermiştir. Buna göre Antik Mısır’da mumya yapım ustalardı vardı. Müşteriler mumya ustalarına ölü getirir ve 3 çeşit mumyalama tarzından birini kendi ekonomik durumuna göre seçerdi. En yüksek fiyatlı olan mumyalama tarzında usta, cesedin burun deliklerinden beyni kanca vasıtasıyla çeker, içeride kalanı ilaçla eritirdi. Daha sonra ölünün böğrünü uzunlamasına keser ve içindeki her şeyi boşaltır daha sonra hurma şarabı ile yıkar, güzel kokular püskürtür karnına saf mür koyduktan sonra dikerdi. Daha sonra sodyum karbonat içine cesedi koyar ve 70 gün bekletirdi. 70 günün sonunda cesedi çıkartır, yıkar ve ince tül ile sarardı.

İkinci tip ve nispeten daha ucuz olan mumyalama tarzında ise mumya ustası cesedin karnını yararak iç organlarını çıkartır, içine sedr ağacından elde edilen bir sıvı enjekte eder, gerektiği kadar tuza bırakır, daha sonra çıkarıldığında içindeki sedr likörü çekilirdi. Likör çok güçlü olduğundan beraberinde iç organları da sıvı halinde dışarı çıkartırdı.

Üçüncü tip ve en ucuz olan mumyalama tipinde ise cesedin içi tuzla temizlenir, 70 gün tuza batırılır ve öylece teslim edilirdi.

Antik Mısırlıların mumyalama işlemleri bize onların kimya alanında da belli bir düzeyde olduklarını göstermektedir.

Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere Antik Mısır uygarlığı tıpta oldukça ileri seviyedeydiler. Antik Çağda tıp biliminde bayrağı ellerinde taşımalarına rağmen ne yazık ki uğraşmış oldukları astronomi ve matematik gibi diğer bilimlerde çağdaşı uygarlıklardan geri kalmanın önüne geçememişlerdir. Onların tıp alanında insanlığa kattıkları ve tıp tarihindeki önemli rolleri yadsınamaz.


Kaynaklar:

Ali Haydar Bayat, Tıp Tarihi, Merkez Efendi Geleneksel Tıp Derneği, İstanbul, 2010

Cemal Yıldırım, Bilim Tarihi, Remzi Kİtabevi, İstanbul, 2012

Hasan Sacit Keseroğlu – Güler Demir, Antikçağda Bilim ve Kütüphane, Türk Kütüphaneceliği, c. 30, sy. 3, 2016

Herodotos, Tarih, Kültür Yayınları, İstanbul, 2018

Stephen F. Mason, Bilimler Tarihi, çev. Umur Daybelge, TTK, Ankara, 2013

Görsel Kaynaklar:

https://www.swedishnomad.com/facts-about-ancient-egypt/

https://www.crystalinks.com/thoth.html

https://www.crystalinks.com/egyptmedicine.html

https://www.youtube.com/watch?v=Aw7th4N-8Ww

OrajAlgin

Merhaba. Ben Akdeniz Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisiyim. Bilimin insanlığın tek bilgi kaynağı olduğuna inanıyorum. Bu yüzden hayalim bir gün tarihçi olup zamanın akışına karşı koyan tarih bilimi başta olmak üzere tüm bilimlerin gelişmesi ve ilerlemesi için çalışmak. Gelecek Bilimde'de Tarih kategorisi altında yazılar yazıyorum.

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu