Fiziğin Babası Galileo Galilei
Yazan: Oraj Algın
Düzenleyen: Ümit Sözbilir
Galileo Galilei 15 şubat 1564 yılında İtalya’nın Pisa şehrinde 6 çocuklu bir ailede dünyaya geldi. Ailesi soyluydu fakat maddi durumları iyi değildi. Babası Vincenzo müzik ve matematik dersleri vererek para kazanıyordu ve ailesini bu şekilde geçindirmeye çalışıyordu. Galileo çocukluk yaşlarından itibaren müziğe ilgi duydu. Ud ve org çalıyordu. Müzik dışında resim yapmaya da ilgisi vardı. Bunların yanı sıra ufak oyuncaklar yapabilecek el becerisine sahip olduğu da bilinmektedir.
Galileo, Vallombrasa manastırında eğitim görüyordu. Manastırda aldığı eğitim skolastik ve Aristotelesçi gelenek eksenindeydi. Latince, Yunanca ve mantık dersleri alıyordu. Manastırdaki öğretmenlerinin onu tarikata yönlendirmeye çalışması üzerine babasının teşvikiyle Pisa Üniversitesi’nde Tıp okumaya başladı. Galileo’nun yaşadığı dönemde maddi geliri en yüksek olan mesleklerden biri de tıp idi.
Pisa Üniversitesi’nde eğitim görmeye başlayan Galileo burada yaşadığı çağın bilimsel metodu olan Aristotelesçi geleneğin kendisine uygun olmadığını keşfetti. Aristotelesçi geleneğe göre bilimsel yöntem aracı olarak sadece tümevarım (endüksiyon) ve tümdengelim (dedüksiyon) kullanılırdı. Fakat Galileo sadece bu iki akıl yürütme yöntemiyle elde edilen sonucun niteliksel kalacağını ve niceliksel (matematiksel) boyuta asla geçmeyeceğini düşünüyordu. Galileo artık Aristotelesçi gelenekten vazgeçmeye ve yeni bir bilim yapma modeli oluşturmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyordu. Ona göre önemli olan doğayı matematiğe dayanarak gözlemlemekti. Ayrıca mantık kaldırılarak yerine matematiğin gelmesi gerektiğine inanıyordu.
Bütün bunları düşünüp geleneğe başkaldırırken henüz 17 yaşında olan Galileo üniversitede matematik derslerinin tıp derslerinden daha fazla ilgisini çekmesi sebebiyle önceleri matematik derslerini kapı arasından gizlice dinlemeye başladı. Daha sonra öğretmenlerinin bu durumu fark etmesi üzerine üniversite yönetimi onun tıp bölümünden matematik bölümüne geçmesine izin verdi.
Fakat bir süre sonra Galileo ailesinin maddi durumunun iyice kötüye gitmesi üzerine üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı. Bu kararında üniversitede yaygın gelenek olan Aristoteles yerine deneyi ön plana çıkaran Eueklides(Öklid) geleneğine bağlı olması da etkiliydi. Okulu bıraktıktan sonra yaşamını Floransa’da özel ders vererek geçirmeye çalıştı. Bu esnada bilimsel olarak da kendini tanıtma fırsatı yakalamıştı. 25 yaşına geldiğinde ayrıldığı okulu Pisa Üniversitesi’ne matematik okutmanı olarak çağrıldı ve burada iki yıl görev yaptı. Daha sonra Pisa Üniversitesi’ni bırakıp Padova Üniversitesi’nde matematik profesörü olarak görev yapmaya başladı. Bu süreçte Galileo’nun maddi geliri artmaya başladı. Böylelikle kendi bilimsel araştırmalarına daha çok vakit ayırabilecek duruma gelmişti.
Galileo Galilei ve Fizik
Galileo yaşamı boyunca fizik ile yakından ilgili olmuştur. Onun fizikteki başlıca çalışmaları cisimlerin devinimleri (dinamik) hakkında yaptığı çalışmalardı. Bu çalışmalarının en büyük iki meyvesi eylemsizlik ilkesi ve serbest düşme yasasıdır.
Aristoteles’e göre eşit yükseklikte bırakılan iki cisimden yoğunluğu daha fazla olanı düşme mesafesini yoğunluğu az olan ikinci cisme göre düşme mesafesini daha hızlı katederdi. Galileo’ya göre bu gözlemin sonucu cisimlerin yoğunlukları ile ilgili değil düşme eyleminin gerçekleştiği ortamın özellikleriyle ilgiliydi. Ona göre düşme eylemini engelleyecek herhangi bir unsurun bulunmadığı ideal bir ortamda cisimlerin yoğunlukları her ne olursa olsun düşme mesafesini eşit zamanda tamamlardı. Ayrıca düşen cisimler düşme mesafesini saniyede 10 metre hızlanarak katediyorlardı. Galileo’nun cisimlerin düşmelerini gözlemlemek için Pisa Kulesi’nin tepesinden yere birbirinden farklı yoğunlukta iki küre bıraktığı rivayet edilir ancak bunun doğru olmadığı da söylenmektedir.
Serbest Düşme Yasası yasasına göre serbest düşen bir cismin düştüğü mesafe, düşme süresinin karesiyle doğru orantılı olarak değişir. Matematiksel olarak formülü: s=1/2gt^2. Bu denklemde ”s” düşme mesafesini, ”t” düşme süresini, ”g” ise kütle çekimi ivmesini göstermektedir ve sabit bir değerdedir.
Galileo’nun fizikte çığır açan bir diğer popüler ilkesi ise Eylemsizlik İlkesidir. Galileo’ya gelene dek cisimlerin devinimlerinin ancak bir dış güç yardımıyla devam ettireceklerine, eğer bu dış güç olmazsa bir süre sonra zorunlu olarak duracaklarına inanılıyordu. Galileo ise bu sanıya ters olarak cisimlerin hareketlerini engelleyen unsurlar ortadan kalktığı zaman cisimler hareketlerine devam edeceğini düşündü. Yani ona göre dış unsurlar cisimlerin hareketlerinin devam etmesini değil durdurmasını sağlayan şeylerdi.
Bunların yanı sıra Galieo’nun atılan bir merminin izlediği yolu saptama hakkında da çalışmaları bulunmaktadır. Atılan bir merminin izlediği yol iki ayrı hareketin bileşimidir. Bu hareketlerden ilki doğrusal niteliktedir, diğeri dikey bir düşmedir. Bunlardan birincisi eylemsizlik ilkesine, ikincisi cisimlerin serbest düşme yasasına bağlıdır. İkisinin birleşimi olan hareketin izlediği yol ise parabol biçimindedir.
Galileo Galilei ve Astronomi
Galileo 1609’da Hollandalı bir gözlükçü olan Hans Lippershey’in uzaktaki cisimleri yakınlaştırıcı bir mercek icat ettiğinin haberini aldı ve hemen bu fikirle bir teleskop icat etti. Galileo’nun teleskobu onun astronomik gözlemler yapmasını sağladı.
Ptolemaios’a(Batlamyus) göre dünya evrenin merkezindeydi ve diğer cisimler dünyanın çevresinde dönmekteydi. Kopernik ise buna karşın güneşi evrenin merkezine almıştı. Fakat Kopernik güneşin merkezde olduğunu ilk söyleyen kişi değildi. Ondan önce Pythagorasçılar(Pisagorcular), ve Sisamlı Aristarhos tarafından da defalarca dile getirilmişti.
Galileo geliştirdiği teleskop sayesinde Jüpiter’in etrafında dönen uydular (Ganimed, Kalista, İo, Europa) olduğunu gözlemledi ve bu direkt olarak Ptolemaiosçu, dünya merkezci evren teorisine ters düşmekteydi. Ayrıca Aristoteles’in söylediğinin tersine ayın yüzünün pürüzsüz olmadığı, birçok krater ve vadilerin bulunduğunu gözlemledi. Yine Aristotelesçi görüşe ters olarak gök cisimlerinin mükemmel olmadıklarını ve dünyadan üstün cisimler olmadıklarını keşfetti. Bunların yanı sıra Venüs gezegeninin de ay gibi hilalden tam bir çembere kadar değişen evreleri olduğu ve Güneş’in lekelerinin olduğunu keşfetti. Ayrıca dünyanın döndüğünü de ispatlamıştı.
Galileo’nun geleneksel görüşlere ters düşen birbiri ardına gözlemleri sonrasında özellikle Kilise ve Padova Üniversitesi’nden geleneksel Aristotelesçi görüşü savunan kişiler onun teleskobunun içinde şeytan olduğunu öne sürdüler.
Galileo Galilei geleneksel görüşü yalanlayan bulguları sebebiyle 1633 yılında Engizisyon Mahkemesi’ne çıkartıldı. Ondan dünyanın döndüğü hakkındaki söylemlerini yalanlanması istenildi.
Galileo yaşamı boyunca geleneklerden bağımsız, sözünü esirgemeyen ve başına buyruk bir karaktere sahipti. Fakat artık 70 yaşına gelmiş ve sağlık problemleri baş göstermiş olduğu için belki de kendinde yeteri güveni bulamadığından mütevellit dünyanın döndüğü hakkındaki savını bir daha ağzına almayacağına dair tövbe etti. Aksi taktirde öldürüleceğini çok iyi biliyordu. Bir rivayete göre Galileo, kendisinden istenilen bu vaadi yapmadan önce ”Eppur si muove” yani ”ve yine de hareket ediyor” diye mırıldandığı söylenir.
Galileo’dan 30 yıl önce Bruno’yu yakarak cezalandıran Engizisyon, Galileo’ya yumuşak davranmış ve göz hapsi cezası vermişti.
Galileo Galilei hayatının son yıllarında bir hastalık(Güneş lekelerini gözlemlerken filtre kullanmadığından ötürü olduğu söylenir) sebebiyle görme yetisini tamamen yitirdi. Fakat ne Engizisyon ne de körlük onun bilime olan aşkına engel olamadı ve devinim üzerine en büyük yapıtı olan ”İki Yeni Bilim Üzerine Diyalog” isimli eserini hazırlayıp arkadaşları aracılığıyla Hollanda’da yayımlattırdı. Galileo 8 Ocak 1642’de Arcetri’de öldü.