Orta Çağ’da Bir Bilim Akademisi: Dârülhikme
Yazan: Oraj Algın Düzenleyen: Nergiz Kaşka
Özet: Fatımi hükümdarı Hâkim Biemrillâh tarafından Şii İsmaili mezhebinin propagandasını yapması ve Abbasi Devleti’nin Bağdat’a kurduğu bilim akademisi Beyt’ül Hikme ile yarışması amacıyla 1004 yılında Kahire’de kurulan Dârülhikme, bünyesinde bulunan pek çok bilim insanı ile insanlığın ortak bilim mirasına katkı sağlamıştır. Fizik, kimya, matematik, optik, coğrafya, tıp, doğa bilimi ve sosyal bilimler gibi alanlarda araştırmalara ev sahipliği yapan Dârülhikme 1171’de Selahattin Eyyûbi tarafından yıkılmış ve bünyesindeki 1.600.000’e yakın kitap çeşitli medreselere dağıtılmıştır.
813 yılında tahta çıkan Abbasi Devleti’nin 7. Halifesi El Me’mûn başkent Bağdat’a Beyt’ül Hikme isimli bir bilim akademisi kurmuştu. Orta Çağ’ın belki de en önemli bilim kurumu olan Beyt’ül Hikme, bünyesinde bulundurduğu bilim insanları ve çevirmenlerle pek çok bilimsel çalışmaya imza atmıştı. Abbasi Devleti bilimi bir devlet politikası haline getirmiş ve bu sayede diğer devletlerin önüne geçmeyi başarmıştı. Şii İsmaili mezhebine mensup Mısır’daki Fatımi Devleti ise hilafeti (halifelik yetkisi) ellerinde bulunduran Abbasi Devleti’nin aksine hilafet hakkının kendilerinde olduğunu savunuyordu. Fatımî hükümdarı Hâkim Biemrillâh, Abbasiler ile rekabet edebilmek için çeşitli yollara başvurdu. Bu sebeple 1004 yılında Kahire’de Dârülhikme isimli bir bilim akademisi kurdu. Bu akademinin amacı Bağdat’taki Beyt’ül Hikme ile rekabet etmek ve Şii İsmaili mezhebini yaymaktı.
Dârülhikme’nin Kütüphanesi, Beyt’ül Hikme’deki gibi fizik, kimya, matematik, optik, coğrafya, tıp, doğa bilimi ve sosyal bilimler gibi alanlarda araştırmalara ev sahipliği yapmıştır. Dârülhikme’nin kütüphanesi, Hâkim Biemrillâh’ın özel gayretleriyle kısa sürede 1.600.000 adet kitap sayısına ulaştığına dair kaynaklarda bilgiler mevcuttur. Eğer bu sayıyı dikkate alacak olursak Orta Çağ gibi bir dönemde bu derece fazla yazma eseri bünyesinde bulundurabilen Dârülhikme, o dönemdeki diğer bilim akademileriyle rahatlıkla yarışabilecek düzeydedir. Ayrıca pek çok bilimsel aletin de icat edildiği bir akademidir. Burada çalışan bilginlere yüksek maaşlar ödeniyor, ihtiyaçları olan kâğıt, kalem, mürekkep gibi malzemeler eksiksiz olarak sağlanıyordu.
Hâkim Biemrillâh akademiye finansal kaynak olması adına Kahire’deki bazı vakıfların ve camilerin gelirlerini doğrudan Dârülhikme’ye yönlendirmişti. Ayrıca bu akademi bilimsel çalışmaların yanı sıra İsmaili mezhebini yaymaya yönelik toplantılara da ev sahipliği yapıyordu. Akademi sözünden çıkarılabilecek anlamın tersine Dârülhikme bir yüksek sınıf kurumu değildi. Halkın her tabakasından her türlü insan istediği gibi buraya gelip kütüphaneden yararlanabiliyordu. Optik Biliminin kurucusu ve Karanlık Oda Deneyi gibi pek çok deneyin de sahibi İbn’ül Heysem ve Orta Çağ’ın önemli hekimlerinden İbn Rıdvân Ali Dârülhikme’de bulunmuş önemli bilim insanlarındandır.
1068 yılında Fatımî hükümdarı Müstansır Billâh’ın kötü yönetimi sonucu devlette ekonomik sorunlar baş göstermiş ve askerlerin maaşları ödenemez olmuştu. Bunun üzerine askerler Dârülhikme’nin kütüphanesini yağmalayarak buradaki kitapları satmak için İskenderiye şehrine götürürken bedeviler (çölde yaşayan göçebeler) bu kitaplara el koymuş ve ciltlerinden ayakkabı yapmışlardır. Uğradığı bu büyük yağmadan sonra Dârülhikme’nin bilimsel görkemi ciddi şekilde zarar görmüş ancak tüm olumsuzluklara rağmen akademi ayakta kalmayı başarmıştır.
Fatımiler arasında imâmet (ümmetin idaresini üstlenen kişi) yetkisinin kimde olduğu konusunda tartışma çıktığında bir grup, bu yetkinin Müstansır Billâh’ın oğlu Nizâr’a ait olduğunu savunurken bir başka grup ise diğer oğlu Müsta’li Billâh’a ait olduğunu savunuyordu. Dârülhikme’dekiler Nizâr taraftarıydılar. Ancak yönetimi ellerinde bulunduran Müsta’li Billâh taraftarları tam da bu sebepten ötürü Dârülhikmeyi bir süre durdurdular. Ancak vezir Me’mûn el Batâihî’nin uğraşlarıyla Dârülhikme 1123’te tekrar açılmış ama bu kez önceden şahit olduğu tartışmalardan zarar görmemesi için saraydan uzak bir yere taşınmıştır.
1171 senesine gelindiğinde Eyyûbî Devleti’nin kurucusu Selahattin Eyyûbi, Mısır’ı hâkimiyeti altına alarak Fatımi Devleti’nin bu topraklar üzerindeki iktidarına son verdi. Bu esnada Kahire şehri ve Dârülhikme de yaşanan gelişmelerden zarar gördü. Dârülhikme yıkılarak kalıntılarının üzerine Şafii medresesi inşa edildi. Akademinin kitapları ise yeni medrese Şafii medresesi ve diğer medreseler arasında paylaştırıldı.
Fatımi hükümdarı Hâkim Biemrillâh tarafından Şii İsmaili mezhebinin propagandasını yapması ve Abbasilerin Beyt’ül Hikme’si ile bilimsel açıdan rekabet etmesi için kurulan bu medrese ne yazık ki hiçbir zaman Beyt’ül Hikme’nin görkemine ulaşamamıştır. Bunun sebebi Beyt’ül Hikme’deki akademisyenlere sağlanan hoşgörü ortamının hiçbir zaman tam anlamıyla Dârülhikme’deki akademisyenlere sağlanamaması olabilir. Ancak Dârülhikme, bütün bunlara rağmen “Karanlık Çağ” olarak adlandırılan Orta Çağ’da sanılanın aksine bilimin tamamen terk edilmediğini göstermesi açısından son derece önemlidir.