Tarihçi Bir Prenses: Anna Komnenos
Yazan: Oraj Algın Düzenleyen: Esranur Maral
Özet: Bizans İmparatoru I. Alexios Komnenos’un kızı olan Prenses Anna Komnenos, tarihçiliğinin yanı sıra babasının hükümdarlık dönemindeki askeri, siyasi olayları ve başarılarını anlattığı “Alexiad” isimli bir kitap yazdı. Böylelikle Orta Çağ’dan günümüze bir ışık tuttu.
Giriş
Prenses Anna Komnenos, Bizans İmparatoru ve Komnenos hanedanının kurucusu I. Alexios Komnenos ile eşi İmparatoriçe Eirene Komnenos’un 9 çocuğunun en büyüğü olarak 2 Aralık 1083’te Konstantinopolis’teki imparatorluk sarayında doğdu. Anna, sarayda özellikle tarih, coğrafya, felsefe gibi alanlarda öğrenim gördü. Ailesi edebiyatla ilgilenmesine izin vermemesine rağmen o, ailesinden gizlice edebiyat eğitimi aldı. Prenses Anna Komnenos kendisini ve almış olduğu eğitimi ileride yazacağı “Alexiad” isimli eserinde şu şekilde tanıtır:
“Ben Anna, İmparatorlar Alexios ve Eirene’nin Mor Odada doğmuş ve büyütülmüş kızı. Yazının yabancısı olmamakla kalmıyorum (Bu yazıyı ben yazdım.) ayrıca bir de Helen dilini derinlemesine incelemişliğim var; güzel konuşma sanatını ihmal etmeden Aristoteles’in kapsamlı bilimsel yapıtlarını, keza Platon’un diyaloglarını dikkatle okudum ve tinsel yönümü dörtlü bilgi ile olgunlaştırdım.”
Anna Kommena, 1996 [1]
İmparator I. Alexios Komnenos, Bizans tahtına 1081 yılında Dukas ailesinin yardımlarıyla çıkmıştı. Anna 8 yaşına geldiğinde, babası onu Dukas ailesine mensup İmparatoriçe Maria’nın oğlu Konstantinos Dukas ile nişanlayarak kendinden sonra tahta geçecek imparatoru belirlemiş ve Dukas ailesine olan vefa borcunu ödemiş bulunuyordu. Böylelikle Anna da müstakbel imparatoriçe oldu. Ancak henüz bilmediğimiz bir sebepten bu nişan bozuldu ve Anna’nın tacı tehlikeye girmiş oldu. Daha sonra I. Alexios, oğlu Ionnes’i veliaht olarak ilan etti. Anna’yı da Rum soylusu Nikephoros Bryennios ile evlendirdi. Böylelikle Anna için tahtın kapıları kapanmış oldu. Prenses Anna Komnenos 1118’de babasını, 1123’te annesini ve 1137’de eşini kaybetti. Tüm bu kayıplarından sonra Anna hayatını okumaya, araştırmaya ve tarih bilimine adadı.
Anna Komnenos’un Tarih Bilimine Bakışı
Anna, Bizans’ın ilk ve tek laik kadın tarihçisi unvanına sahip bir bilim insanıdır. O, eğitimi gereği Antik Yunan’a hâkim olduğundan onun yazılarında Antik Yunan yazım gelenekleri göze çarpmaktadır. Anna, büyük eseri Alexiad’ı kadınların toplumsal ve politik olarak baskılandığı bir dönemde kaleme alarak karşısına çıkan engelleri aşan güçlü bir kadın görüntüsü çizmiştir. Anna, Antik Çağ tarihçilerinden Homeros’un insan merkezli üslubundan ve Herodotos tarzı ön söz yazımından oldukça etkilenmiştir. Prenses Anna Komnenos tarih biliminin önemini ve tarihe bakış açısını yapıtının girişinde şu şekilde açıklar:
“Karşı konulmaz biçimde ve kesintisiz bir hareketle akıp giden zaman, var olabilmiş ne varsa tümünü -gerek dikkat çekmeye değmez olayları gerekse büyük ve anımsamaya değer olanları- bir unutmuşluk uçurumuna çekip yutmak için sürükleyip götürür. Tragedyacının dediği gibi, “Gizlenmiş olanı ortaya çıkarıp meydanda olanın üzerine örtü çeker.” Ne var ki tarih bilimi zamanın akışına karşı koyan sarsılmaz bir benttir. O, zamanın karşı konulmaz akışını bir bakıma durdurur; bu akıp gidiş sırasında olan bitenlerden akıntı üstünde yakalayabildiklerini kollarına alıp tutar ve onların sonsuza dek orada kalmak üzere unutulmuşluğun derinliklerine kayıp gitmesine asla izin vermez.”
Anna Kommena, 1996 [1]
Anna’nın bu açıklamasından da anlaşılacağı üzere tarih bilimi onun için zamana karşı duran ve insanlık için son derece önemli bir bilimdir. Bu sebeptendir ki Anna’yı öğretici tarih yöntemi çatısı altında inceleyebiliriz.
Alexiad
Prenses Anna Komnenos, babası İmparator I.Alexios Komnenos’un hayatını, kişiliğini, politik ve askeri başarılarını ve 12. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nu tekrardan güçlendirmek için yaptığı çabaları Alexiad ismini verdiği eserinde toplar. Kitap, Antik Yunanca dilinin Attic lehçesinde kaleme alınmıştır. Alexiad isminin “İmparator Alexios’un Destanı” anlamına gelen ve Anna tarafından türetilmiş bir kelime olduğu düşünülür. Anna’nın dili akıcı ve kolay okunur niteliktedir. Ayrıca o, yapıtındaki önemli kişilerin dış görünüşlerini betimlemede oldukça başarılıdır. Örnek vermek gerekirse Anna, yapıtında Norman asilzadesi Bohemond’u anlatırken onu şu şekilde betimler:
“Öylesine uzun boylu idi ki en uzun kişileri bile neredeyse bir dirsek boyu geçiyordu. Yağsızdı, şişmanlığı yoktu; geniş omuzlu, iri göğüslüydü, güçlü kolları vardı; gövdesi, bütününde ne sıska ne de hantal irilikteydi. Mavi gözlerinde hem yiğitlik hem soyluluk okunuyordu.”
Anna Kommena, 1996 [1]
Örnekten anlaşılacağı üzere Anna, özellikle insanların vücut özelliklerini betimlemekte oldukça başarılı bir yazardır. Bütün bunların yanı sıra Anna, eserini tarih biliminin yöntemine uygun olarak nesnel bir bakış açısıyla yazmamıştır. Bunun sebebini ise tarih biliminin birinci bilimsel kuralı olan nesnel bakış açısının, Anna’nın yaşadığı çağda tam olarak oturmamış olması ve bir prenses olarak sarayın içinden birisi oluşunda aramak gerekir. Eserinde babasının karakterini, başarılarını ve savaşlarını abartılı bir üslupla; başarısızlıklarını ve yenilgilerini ise babasının dışında başka sebeplere bağlayarak anlatır. Bizans gibi Ortodoks olmayan Katolik batılıları Keltler ve Franklar olarak isimlendirip yererken; Ermenilere karşı da küçümseyicidir. Ayrıca onun yapıtında birtakım eksiklikler ve çelişkiler de mevcuttur.
Eserin Tarih Bilimi Açısından Yadsınamaz Önemi
Tüm bu eleştirilecek yanlarına rağmen Alexiad; Anadolu, Balkan Yarımadası ve Doğu Akdeniz’in tarihini aydınlatma açısından çok önemlidir. Eser içerisinde Çaka Bey’den Norman Lideri Robert Guiscard’a, I. Haçlı Seferi’nden savaşlarda kullanılan silahlara kadar birçok konuda ayrıntılı ve derinlemesine bilgiler bulundurur. Alexiad, Bizans tarihçileri arasında çok popüler olmuş ve ondan fazlasıyla faydalanılmıştır. Anna, Helen kültürü ağırlıklı eğitimi ve kendine özgü yazım özellikleri ile hem Bizans tarihçilerini hem de tarih bilimini oldukça etkilemiştir. Anna’nın üslubundaki kapsayıcılık, olayları ayrıntılarıyla derinlemesine anlatması ve kişilerin görünüşlerini betimlemedeki başarısı kendinden sonraki tarihçiler tarafından saygı görmesinde önemli rol oynar. Anna, eserin belirli bölümlerinde kendi iç durumu hakkında da bilgiler verir. Özellikle içerisinde bulunduğu hüzünlü ruh halinden sıkça üstü kapalı veya açık olarak bahseder. İmparator babasının veliaht değişikliği kararı yüzünden asla bir imparatoriçe olamayacağı ve ailesinin ölümü onu derinden yaralamıştır. Böylelikle okuyucu, kitabın yazarının iç dünyası hakkında da bilgi sahibi olur. Bu bağlamda Alexiad, sadece İmparator I.Alexios’un öz geçmişini, başarılarını ve destanını değil Prenses Anna Komnenos’un duygularını ve düşüncelerini de anlatan bir eserdir. Çünkü o, kuşaklar geçse de adından söz ettirecek bir eser bırakmanın yanı sıra duygularını ve iç dünyasını da gelecek nesillere anlatmak istemiştir.
“Bu öykünün anlatımını üstlenişim yazarlık yeteneğimi sergilemek için değil böylesine önemli bir konudan gelecek kuşaklar habersiz kalmasın diyedir çünkü en büyük başarılar bile ileride anımsanabilmelerine olanak verecek yolda, bir bakıma, tarihin korumacılığına emanet edilmezlerse sözü edilmezliğin karanlığında kaybolup giderler.”
Prenses Anna Komnenos