Türkiye’de Petrol
Yazar: Oğuzhan Çamcı
Düzenleyen: Ümit Sözbilir
Özet: Dünya’daki petrol üretiminin %79,5’i OPEC ülkeleri tarafından yapılmaktadır. OPEC ülkeleri içinde ise en çok petrol üreten dördüncü ülke ise güney komşumuz Irak’tır. İkinci sıradaki ülke ise Irak’ın güney komşusu Suudi Arabistan’dır. Kuzeydoğumuzda kalan Azerbaycan OPEC ülkeleri içinde değildir fakat petrol ve doğal gaz üretiminde söz sahibidir. Petrolün bu kadar çok olduğu bu coğrafyada Türkiye’deki petrol rezervleri neden bu kadar az?
Giriş
Yaklaşık 5 bin yıl önce Sümerler, Mezopotamyalılar ve Mısırlılar petrol ürünlerini farklı amaçlar için kullanmışlardır [1]. Petrolün iki ana kullanım alanı bulunmaktadır. Birincisi, enerji üretimidir. Bu enerji; ısınma, aydınlatma, taşıma ve özellikle içten yanmalı motorlarda kullanılmaktadır. İkinci alan ise organik bileşiklerin sentezlenmesidir. Bu açıdan bakıldığında 1965 itibari ile sentezlenen organik kimyasalların %65’i petrolden elde edilmiştir. 1980’ler bu oran %98’lere çıkmıştır ve 2000’de ise %99’a ulaşmıştır. [2]. Görüldüğü üzere organik kimyasalların sentezlenmesinde petrol temelli çözücülerin kullanımı yüksektir. Bunların yarattığı çevre sorunlarını ortadan kaldırmak adına 1990’lerde Yeşil Kimya hareketi başlatılmıştır ve bu kapsamda organik kimyasalların sentezi için çevre dostu ve sürdürülebilir sentez yolları bulma üzerine araştırmalar devam etmektedir ve bazı yöntemlerin atık üretimi azalttığı çalışmalar mevcuttur [3].
Türkiye’de de durum dünya genelinden farklı değildir; petrol kullanımı geçmişten günümüze devam etmektedir. Ancak, Türkiye’nin büyük petrol kaynaklarına sahip olmaması önemli bir sorun teşkil etmektedir. [4] Diğer yandan petrol kaynaklarına sahip birçok ülke bulunmaktadır. 1960 yılının eylül ayında 5 ülke tarafından Irak’ın başkenti Bağdat’ta OPEC (The Organization of the Petrolum Exporting Countries1) kurulmuştur. Bu örgüte üye ülkeler şunlardır: Cezayir, Kongo, Ekvator Ginesi, Gabon, İran, Irak, Kuveyt, Libya, Nijerya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Venezüella. Dünya petrol rezervleri dikkate alındığında OPEC ülkeleri rezervlerin %79,5’ine sahipken OPEC dışında kalan ülkeler ise rezervlerin %20,5’ine sahiptirler. OPEC ülkelerine ait olan %79,5’lik payın içinde Orta Doğu’da bulunan rezerv ise %67,2’dir. OPEC ülkeleri içerisinde petrol rezervi en yüksek olan ülke Venezüella, ikinci sırada Suudi Arabistan, üçüncü sırada İran ve dördüncü sırada ise Irak bulunmaktadır. [5] Orta Doğu ülkeleri dışında Türkiye’nin kuzey doğusunda yer alan Azerbaycan’da da petrol ve doğal gaz rezervleri bulunmaktadır.
1. Petrolün Oluşumu
Ham petrol, genellikle gaz, sıvı ve katı hidrokarbonların bir karışımıdır. Bunun yanı sıra, sülfür ve azot gibi elementler de içerebilir. Petrol, oldukça karmaşık bir yapıya sahip olup, %11-15 arası hidrojen ve %83-87 arası karbon içerir [2].
Ekonomik derecede2 petrolün oluşabilmesi için gerekli bir dizi etmen bulunmaktadır [6]. Bunlardan birincisi kaynak kayanın oluşumunda gerekli olan organik madde varlığıdır Organik maddenin kimyasal bağlarına ayrılıp petrole dönüşebilmesi için 50-250 °C arasında ısınması ve 100.000-1.000.000.000 yıl geçmesi gerekmektedir [7]. Bu sıcaklığın yakalanabilmesi için kaynak kaya oluştuktan sonra başka bir kayanın kaynak kayanın üstünü örtmesi gerekir. Böylelikle altta kalan kaynak kayaya yeteri kadar ısı sağlanmış olur. Organik maddece zengin kaynak kayamız ve bunun üzerine gelen yeni birimimizin petrolü yeteri kadar zaman sonra oluşturduğunu düşünelim. Oluşan petrolün rezervuar kayası içerisine girmesi gerekmektedir. Rezervuar kayasının yüksek geçirgen olması gerekir ki oluşan petrol kaya içerisinde hareket edebilsin. Bu geçirgenliği yüksek kaya petrolü kendi içinden çok rahat geçirdiği için petrolün geçirgen olan birimde kalması için başka bir geçirgenliği az olan kaya tarafından örtülmesi gerekmektedir (Şekil 1). Kaynak kayası, örtü tabakası ve rezervuar kayası arasında bir geçişin olması için ise bu birimleri kesen bir fayın bulunması gerek ki kaynak kayasında oluşan petrol rezervuar kayasına geçebilsin (Şekil 1).
Bu bilgiler ışığında, Irak ile İran sınır komşumuz ve Suudi Arabistan ise Irak’ın güney sınır komşusu olup petrol rezervlerine sahiptir. Diğer yandan kuzeydoğuda ise Azerbaycan sınırları içerisinde petrol bulunmaktadır. Petrolün bu kadar bol bulunduğu coğrafyada Türkiye’de neden çok az bulunmaktadır? Bu sorunun cevabını alabilmek için bölgenin jeolojisine bakmamız gerekiyor.
2. Irak’ın Jeolojisi
Türkiye’nin güneydoğu sınırında yer alan Irak, OPEC ülkeleri arasında en büyük dördüncü petrol rezervine sahiptir [5]. Bu jeolojik komşuluğun anlamını irdelemek için, Irak’ın bulunduğu Arap Plakası’nın evrimini incelemek gerekmektedir. Arap plakasının evrimini genel olarak 5 aşama üzerinden açıklayabiliriz.
- 715-610 milyon yıl önce ada yayları ve mikro kıta parçaları levha tektoniği ile sıkıştırılarak Arap plakasının taban kayasını oluşturmuştur. Bu evreyi Prekambriyen sıkışma evresi olarak adlandırabiliriz. [8]
- 610-364 milyon yıl arasında oluşan genişleme ve çökme olaylarını da ikinci evre olarak tanımlayabiliriz [8]. İnfra-kambriyen yani Ediyakaran (635 Milyon yıl)-Kambriyen (541 milyon yıl) geçiş dönemi çökellerinin birikimi, evaporitler (buharlaşma tuzları) ve karbonatların biriktiği Necid fay sistemi ile ilişkili intrakratonik rift havzalarının gelişimi tarafından kontrol edilmiştir. Silüriyen (444-419 milyon yıl arası) döneminde, geç Ordovisyen’de buzul dizileri de dâhil olmak üzere yüksek enlemlerdeki çökelme ile ilişkili önemli bir kaynak kaya dizisi biriktirmiştir. Çünkü Irak bu dönem içerisinde Gondwana kıtasının kuzeyinde denizel ortamın içerisinde bulunmaktaydı. Bundan dolayı sedimantasyon sırasında Irak’ın olduğu bölgeye organik madde girdisi olmuştur. Aynı zamanda bu dönem içerisinde bölge ekvatora yakın olduğundan ortam sıcaklığı da yüksektir. [8]
- Bu evrede ise Geç Devoniyen ve Orta Permiyeni (364-255 milyon yıl) kapsamaktadır. Bu dönem içerisinde Hercinyen orojenezi etkin olmuştur. Geç Karbonifer Erken Permiyen (307-272 milyon yıl) devreleri arasında ise buzullaşma görülmüştür ve bu buzullaşma Neo-Tetis okyanusu açılmadan bitmiştir. [8]
- Dördüncü evre ise 255 milyon yıl ile 92 milyon yıl arasını kapsamaktadır. Bu evre vadileşme başlar ve buna bağlı pasif kıta kenarı çökelleri ortaya çıkmaktadır. Geç Permiyen-Erken Triyas (255-247 milyon yıl) devrelerine ait kayalar karbonatlardan ve evaporitlerden oluşmaktadır. Diğer yandan Erken Kretase (145-100 milyon yıl arası) kayaları ise Neo-Tetis sahanlığı boyunca çökelen kırıntılılar ve karbonatlardan oluşmaktadır. [8]
- Beşince evre ise Geç Kretase’den günümüze kadar uzanan ve Zagros orojenezini kapsamaktadır. Bu evre sırasında Neo-Tetis okyanusu kapanmıştır. Kapanma sırasında Umman ofiyolitleri yüzeylenmiştir ve Umman dağlarını oluşturmuştur. [8]
Yukarıda bahsettiğimiz yoları özetlemek gerekirse Tetis okyanusunun varlığı söz konusu ve bu okyanus tek bir okyanustan oluşmamaktadır. Proto-Tetis 635-299 milyon yıl arasında, Paleo-Tetis 485-145 milyon yıl arasında ve Neo-Tetis 145-13,8 milyon yıl arasında var olmuştur. 5 evre boyunca okyanusal sahanlık içerisinde sediman çökelimi ve bu sedimanların organik maddece zengin olmaları önemli noktadır. Petrolün oluşumu bölümünde de bahsettiğimiz organik maddelerin petrole dönüşebilmesi için gerekli sıcak ise Neo-Tetis okyanusun kapanması evresinde yakalanmıştır. Okyanusal ortamda çökelen kayalar ise oldukça geçirgenliğe sahiptirler. Yani petrol sisteminde olması gereken her şey Orta Doğu’da mevcuttur. Yapılması gereken şey ise petrol ve doğal gazın olduğu kapanların keşfedilmesidir.
3. Azerbaycan’ın Jeolojisi
Kafkasların oluşumu Azerbaycan’da bulunan petrol rezervlerin oluşumuna büyük etkisi olmuştur. Kafkasların genel hikâyesine baktığımızda Avrasya levhasıyla Afrika-Arabistan levhalarının çarpışması üzerine olduğunu görüyoruz. Bölge kıta-kıta çarpışmasına kadar olan bölümde Tetis okyanusunun suları altındaydı. 350 milyon yıl civarında Paleo-Tetis okyanusu kıta-kıta çarpışması sonucunda kapandı. Bu çarpışma sonu kuzeyde Büyük Kafkaslar, güneyde Küçük Kafkaslar oluştu. Bu iki Kafkas dağlarının ortasında kalan bölgede ise Kura Havzası oluşmuştur [9]. Kura havzası Azerbaycan’da karada bulunan petrol rezervlerini barındıran formasyonların içermektedir. Diğer alanlar ise Apşeron yarımadası, Hazar öncesi Kuba monoklini ve Yevlakh-Agjabedi bölgesidir. Denizel ortamda bulunan petrol kaynakları ise Güney Hazar çöküntü havzasıdır (Şekil 2) [10].
Kura havzası ve Güney Hazar Çöküntü havzasını oluşum süreçlerini inceleyelim.
Kura havzası klasik dağlar arası havza olarak oluşmuştur. Daha önce de bahsettiğimiz gibi kuzeyinde Büyük Kafkaslar güneyinde ise Küçük Kafkaslar bulunmaktadır. Bu alanda önemli nokta ise Pliyosen-Kuvaterner arasında havza merkezinde 10 km’yi bulan sedimanın çökelmesidir. Diğer yandan Hazar Denizine doğru bu kalınlık 20-25 km’yi bulmaktadır [12]. Pliyosen zamanında çökelen sedimanlar Üretken Seri olarak da adlandırılmaktadır [10]. Kura havzasının çökelimi 4 ayrı evrede açıklanabilir. İlki Kretase-Eosen arasında kıtanın yamaçlarında gerçekleşen çökelimlerdir. İkincisi ise Oligosen-Miyosen arasında Tetis okyanusun kapanışı sırasında Büyük ve Küçük Kafkaslardan oluşan kırıntılılardan oluşmaktadır. Üçüncü evre ise Geç Miyosen ile Pliyosen arasında oluşan Üretken Seriyi de kapsayan Paleo-Kura (Geçmiş-Kura) akarsuyunun deltaik sedimanlarından oluşmaktadır. Son evre de ise Geç Pliyosenden-günümüze kadar oluşan sedimanları içermektedir [12].
Güney Hazar Çöküntü havzasının sedimanter kalınlığı yaklaşık 20 km’dir ve bunun neredeyse yarısı Pliyosen-Kuvaterner sırasında çökelmiştir [11]. Bu oluşum Alpin orojenezi sırasında kapanan Neo-Tetis okyanusu ile alakalıdır. Bu havzanın Neo-Tetis’ten önce etkilendiği olay ise Erken Kimmerya orojenizidir. Kimmerya kıtası Paleo-Tetis’in kapanması sırasında Gondwana’dan ayrılmıştır ve kuzeyde Avrasya levhasıyla çarpışmıştır [11]. Kimmerya’nın güneyinde ise Neo-Tetis okyanusu açılmaya başlamıştır. Neo-Tetis’in kuzeye doğru Avrasya levhasının altına batmaya devam etmesi bölgede sıkışma tektoniğine neden olmuştur. Bu sıkışma Karadeniz, Büyük Kafkaslara ait Pontitler ve Hazar yay gerisi havzasını etkileşmiştir. Geç Jura-Erken Kretase arasında doğu Güney Hazar Çöküntü havzasına eklenen bloklar olmuştur. Erken Kretase-Koniasiyen (145-86 milyon yıl arası) arasında okyanus tabına ait kalıntılar yüzeylenmiştir [11]. Kuzeyde Büyük Kafkaslar, güneyde Küçük Kafkaslar oluşmuştur. Bu iki dağ silsilesinde oluşan sediman çökelimi Kura Havzasını oluşturmuş. Paleo-Kura akarsuyu ilk olarak Kretase sedimanların havzanın ortasına çökeltmiştir. Bu akarsu Hazar denizine kadar devam etmektedir. En kalın olan sediman çökelimi de Pliosen-Kuvaterner arasında olmuştur [11].
Özet olarak Büyük Kafkaslar ve Küçük Kafkaslar oluştuktan sonra bu bölgelerde kalan kayaların yüzey şartlarından dolayı ufalanması sonucu sediman çökelimi oluşmuştur. Pliyosen-Kuvaterner arasındaki çökelim 10 km’ye kadar ulaşmaktadır ve bu çökelim 5 milyon yıl gibi jeolojik açıdan görece kısa zamanda gerçekleşmiştir. Sedimanların içerdiği organik maddeler havzalarda toplanmış ve üstleri hızlıca yeni sedimanlarla kapanmıştır. Bu şartlar ise petrol sisteminin elemanlarının oluşumu için fırsat penceresi açmıştır. Şimdi ise yapılması gereken şey ise petrol ve doğal gazın depolandığı kapanların bulunmasıdır.
4. Türkiye Açısından Petrol
Kuzeydoğuda Azerbaycan, güneyde Irak petrol ve doğal gaz bakımından zengin ülkeler olarak göze çarpmaktadır. Yukarıda Azerbaycan ve Irak jeolojisine ait bilgilerden bahsetmiştik. Türkiye bu olayların neresinde kalıyor peki?
Irak’ın ve Azerbaycan’ın jeolojisinden bahsederken kullandığımız Tetis okyanusu Türkiye jeolojisi içinde önemli bir yer tutmaktadır. Tetis evrimi iki parça şeklinde anlatılabilir. Bunlardan birincisi Paleo-Tetis, ikincisi ise Neo-Tetis’tir. Paleo-Tetis güneye doğru batma göstermektedir. Gondwana’nın kuzeyinden ayrılan Kimmerya kuzey hareket etmiştir. Bu hareket sonucunda Paleo-Tetis kapanmıştır. Zamanla Kimmerya güneyinde ise Neo-Tetis okyanusu açılmaya başlamıştır. Bunlar Azerbaycan için de geçerliydi. Azerbaycan’ın güneyinde oluşan Küçük Kafkasların devamı Türkiye’de Pontitlerdir (Şekil 3). Pontitler doğu-batı uzanımlı dağ kuşağıdır ve üçe ayrılırlar; Batı Pontitler, Orta Pontitler ve Doğu Pontitler [13]. Pontitler de Kimmerya ve Alp orojenezinden etkilenmişlerdir. Azerbaycan’da oluşan havzalar Büyük ve Küçük Kafkasların arasında kalmaktadır. Bu durumda Türkiye’de oluşacak havza Pontitlerin kuzeyinde oluşmalıdır. Pontitlerin kuzeyi ise Karadeniz’dir.
Güney sınırımızda ise Tetis okyanusunun etkileri Irak bölümünde anlattığımız gibi etki etmektedir. Arap levhasının kuzeye hareketi sonucunda Avrasya levhasıyla çarpışmıştır. İki levhanın birleştiği yer Bitlis-Zagros Kenet Zondur (Şekil 4). Kenet zonun kuzeyi metamorfik kayaçlardan oluşmaktadır. Kenet boyunca ofiyolitler gözlenmektedir. Ofiyotliter okyanus tabanın kalıntılarını temsil etmektedir. Güneyinde ise Arap levhasına ait otoktonlar bulunmaktadır.
Bu bilgiler ışığında Türkiye sınırları petrol içerebilecek formasyonların ya tam sınırında kalıyor ya da çok küçük parçalarını içermektedir.
Türkiye’de petrolün çıktığı yerlerin başında Batman, Adıyaman ve Diyarbakır gelmektedir. Diğer yandan Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak’ta arama çalışmaları yapılmaktadır. Bu şehirler Arap levhası otoktonu üzerinde kalmaktadır (Şekil 5). Üretim olan şehirlerin çoğunda ofiyolitler yanı okyanus tabanı kalıntıları görülmektedir. Bu da bize bu şehirlerin Arap levhasının kenarında kaldığı ve kıta-kıta çarpışmasında çok deforme olduğunu göstermektedir. Yukarıda verilen bilgiler ışığında Türkiye’de petrolün az olması jeolojik açıdan açıklanmıştır.
Petrol aramaları dünyada olduğu gibi Türkiye’de ve hatta Osmanlı Devleti sınırları içerisinde devlet tarafından yapılmıştır. II. Abdulhamit Musul ve Bağdat şehirlerindeki petrol rezervlerinden yararlanmak için arazi kullanım haklarını Padişah emri ile Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet mülkleri arasına 1890 yılında kaydettirmiştir. Bu tarihten 3 yıl öncesine gittiğimizde Sadrazam Kâmil Paşa’nın İskenderun’un Çengen köyünde petrol araması yapılması için ferman çıkartmıştır. Bu imtiyaz Ahmet Necati Bey adına çıkmıştır. Yaklaşık 10 sondaj yapılmıştır ve ekonomik petrol bulunamamıştır. 1 Mayıs 1913’te ise imtiyaz feshedilmiştir. Mürefte ve Şarköy (Tekirdağ) tarafında bulunan petrol emareleri için 1882 yılında Cavit Bey isminde bir şahsa petrol arama imtiyazı Osmanlı Devleti tarafından verilmiştir. 1897 yılında ise bölgenin imtiyazı Halil Rıfat Paşa’ya ferman ile verilmiştir. 1898 yılında sondajlara başlanmıştır ama ekonomik petrol bulunamamıştır. [17]. 1914 yılında Standart Oil şirketi bölgede jeolojik çalışmalar yürütmüştür Birinci Dünya Savaşından dolayı çalışmalar durdurulmuştur. 1903 yılında İstabul-Bağdat demiryolu hattı için Deutsche Bank ile görüşmeler yapılmıştır. Alman bankasına verilen imtiyaz hat boyunca hattın her iki tarafında 20 km olacak şekilde 2 yıl boyunca petrol ve diğer madenleri arama haklarını kapsamaktadır. 1916-1917 yılları arasında işgal sürerken Ruslar Güney Kafkasya demiryolları hattı boyunca jeolojik çalışmalarda bulunmuşlardır. Hasankale ve Kürzot (Erzurum Van arası) arasında sondaj ve galeri şeklinde işletilmeye çalışılmıştır. Rusya’da ihtilalin çıkmasıyla birlikte bu işler de yarım kalmıştır. [18]. Yunanlar tarafından işgal altında olan Mürefte’de Standard Oil tarafından 1919 senesinde jeolojik çalışmalar yürütülmüştür. 1922’de Omnium Şirketi adına Profesör Grandjean Çımagil, Pulk, Hasankale, Kürzot Siirt yolu ile Cizre’ye kadar olan alanda jeolojik etütler yapmıştır. Şırnak ile Cizre arasında kalan 100.000 hektarlık alan için petrol arama ruhsatı talep edilmiştir fakat Hükümet tarafından reddedilmiştir. [17]
Cumhuriyetin ilanı ile Hükümet petrol işlerini kendi bünyesinde toplamıştır. Bu bağlamda Dr. M. Lucius ile jeolojik petrol aramaları için sözleşme imzalanmıştır. Bu kapsamda ülkenin bilinen petrol olması yüksek ihtimal olan sahaları Dr. M. Lucius tarafından 1925 yılında incelenmiş ve gelecekte yapılacak etütler için altlık oluşturmuştur. 1926’da Mürefte’de verilen imtiyazın bir kısmı Türk Ticaret ve Sanayi Bankasına devredildi. Diğer bir kısmı ise Azeri Türkü Hasan Mustafa Bey’e verilmiştir. Bu kişi Amerikalı O’Brien adlı bir kişiyle ortaklık kurup çalışmalar yürütmüştür. Çalışmalar sondaj aşamasına geldiğinde Hükümet tarafından sondaja izin verilmemiştir. Aynı sene içerisinde Hükümet 792 numaralı petrol kanununu çıkartmış ve böylelikle petrol işleri hükûmete verilmiştir. 1930 yılında ise Dr. M. Lucius tarafından kurulan ve ilk defa Türk mühendis ve jeologlarının da katıldığı bir ekip 1 yıl süre ile jeolojik etütler yapmıştır. 1933 yılında ise Petrol Arama ve İşletme İdaresi tarafından 2 Amerikalı Jeolog ve 1 İsviçreli paleontolog ile petrol olması muhtemel yerlerin araştırmalarını yapmışlardır. Bu çalışmalar sonucunda ilk defa derin kuyu açılmasına gündeme gelmiştir. Amerika’dan gelen sondaj makinesi ve personelleriyle 13.10.1934 tarifinde Mardin’in Midyat ilçesinde derin kuyu çalışmaları başlamıştır. 15.06.1936 yılında kuyu 1351 metre derinliğe ulaştığında kuru kuyu olarak sondaj sonlandırılmıştır. Bir diğer önemli olay ise 20 Haziran 1935 tarihinde “Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü” (MTA)’nın kurulmasıyla olmuştur. 1940-1945 arasında İskenderun çevresinde sondaj çalışmaları yürütülmüştür ne yazık ki petrole ulaşılamamıştır. 1935-1937 arasında Mürefte çevresinde çalışmalar yürütülmüştür. 1 no’lu kuyudan kuvvetli ve devamlılığı olan doğal gaz akışı yakalanmıştır. 3 no’lu kuyu 18 saat süren doğal gaz akışı göstermiştir. 1 no’lu kuyudaki doğal gaz 2 ay sonra tükenmiştir. 1938 yılında Adana ve çevresinde jeolojik ve sismik etütler yapılmış ve bir adet derin kuyu sondajı yapılmıştır. Yapılan sondajlarda doğalgaz emarelerine rastlanmıştır ve jeolojik etütler devam etmiştir. 1954 yıla kadar ise 5 adet derin kuyu sondajı ile bölge test edilmiştir. Kuyulardan olum sonuç alınamamıştır. Ülkemizde bulunan ilk ekonomik petrol Batman’da bulunan Raman dağında yakalanmıştır. İlk etüt 1934 yılında yapılmıştır. 1937-1938 yıllarında da çalışmalar sürmüştür. İlk sondaja ise 24.07.1939 yılında başlanmıştır. Bu kuyu 1940’ta 1048 metrede petrole rastlamıştır. 1945 yılında ise Raman-8 kuyusu tamamlanmıştır ve ilk defa ticari miktara ulaşan petrol ortaya çıkartılmıştır. 1948 yılında ise Batman rafinerisi devreye girmiştir. Garzan2da 1951 yılında bulunan petrolden sonra modern Batman rafinerisi kurulması planlanmıştır ve 1955’te ise inşası tamamlanmıştır. [18]
7 Mart 1954 tarihinde “Petrol Yasası” çıkartıldı. Yeni petrol yasasına dayanılarak Türkiye Petrolleri A.O. (TPAO) kuruldu ve ilgili birimler MTA’dan devralındı [18].
1956 yılında TPAO ilk sondajını gerçekleştirdi (Garzan-17).
1958 ilk keşif (GERMİK-1)
1959, Batman Bölge Müdürlüğü kuruldu.
1960, TPAO, İPRAŞ’ı kurdu.
1961, Batı Raman sahası keşfedildi.
1962, TPAO günümüzdeki amblemi ilk defa kullanıldı.
1963, Türkiye Petrolleri akaryakıt istasyonu kuruldu.
1965, TPAO, PETKİM’i kurdu.
1966, TPAO, ISILİT’i kurdu.
1966, Kızılay’da milli müdafaa caddesindeki yeni binaya taşınıldı.
1966, TPAO, İPRAGAZ’ı kurdu.
1967, TPAO, Aliağa Rafinerisi’ni kurdu.
1968, Toplam üretilen petrol miktarı 1 milyon varili aştı.
1969, TPAO, TÜMAŞ’ı kurdu.
1970, TPAO’nun ilk deniz sondajı yapıldı (PAYAS-1)
1970, TPAO tarafından ilk kez doğalgaz rezervi bulundu (Hamitabat).
1971, Adıyaman’da petrol rezervi bulundu.
1971, TPAO, İGSAŞ’ı kurdu.
1972, Adıyaman-Sarıl petrol boru hattı kuruldu.
1974, TPAO bünyesinde araştırma merkezi kuruldu.
1974, TPAO, DİTAŞ’ı kurdu.
1974, TPAO, BOTAŞ’ı kurdu.
1974, TPAO, Kıbrıs Türk Petrolleri’ni kurdu.
1975, Kerkük-Yumurtalık Petrol boru hattı kuruldu.
1975, TPAO, ISILİTAŞ’ı kurdu.
1975, Toplam petrol üretimi 100 milyon varili aştı.
1983, TPAO, LATEC’i kurdu.
1983, Çemberlitaş sahası keşfedildi.
1984, Trakya Bölge Müdürlüğü kuruldu.
1985, TPAO, Fortune 500 listesine 63. Sırasında yer aldı.
1986, TPAO, Orta Anadolu Rafinerisi’ni kurdu.
1988, TPAO’nun ilk deniz keşfi (Kuzey Marmara-3).
1988, TPAO, TPIC’i kurdu.
1990, Genel müdürlük, Söğütözü2ndeki binasına taşındı.
1991, TPAO’da 3-boyutlu yorumlamaya geçildi.
1991, Karakuş sahası keşfedildi.
1992, Adıyaman Bölge Müdürlüğü kuruldu.
1993, TPAO, Kazaktürkmunay şirketini kurdu.
1993, TPAO Azeri-Çırak-Güneşli (AÇG) projesine katkı sağladı.
1993, TPAO, Türkmenistan’da faaliyetlerine başladı.
1994, TPAO, yurtdışındaki ilk hidrokarbon üretim şirketini kurdu (ETPCO).
1995, TPAO, TPOC’u kurdu.
1996, TPAO, Şah Deniz projesinde yer aldı.
1997, TPAO denizden ilk üretimini Kuzey Marmara Kuyusundan yaptı.
1997, TPAO Ar-Ge merkezi bünyesinde kuyu kontrol eğitimi merkezi kuruldu.
1997, TPAO, TEPCO şirketini kurdu.
1998, TPAO, Batı Anadolu’da ilk keşfini yaptı (Alaşehir-1).
1999, TPAO, Kuzey Marmara depolama tesisini kurdu.
2000, Libya’da proje çalışmalarına başladı.
2002, TPAO, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı projesinde yer aldı.
2002, Güney Kafkasya boru hattı projesine katılım sağlandı.
2003, TPAO, Güney Kafkas boru hattı projesinde yer aldı.
2004, TPAO’nun Karadeniz’deki ilk petrol keşfi (Ayazlı-1).
2007, Silivri doğalgaz depolama tesisi kuruldu.
2007, Irak’ta 4 proje ile faaliyetlere başlandı.
2011, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde proje faaliyetlerine başlandı.
2012, Sismik araştırma gemisi Barbaros Hayrettin TPAO envanterine katıldı.
2014, Rusya’da proje faaliyetlerine başlandı.
2017, Türkiye’nin ilk derin deniz son gemisi Fatih millileştirilerek envantere katıldı.
2018, İlk derin deniz sondaj Fatih sondaj gemisi ile Akdeniz’de Alanya-1 kuyusunda gerçekleştirildi.
2018, Derin deniz sondaj gemisi Yavuz millileştirilerek envantere katıldı.
2019, Türkish Petroleum Offshore Technology Center kuruldu.
2020, Derin deniz sondaj gemisi Kanuni millileştirilerek envantere katıldı.
2020, İlk ankonvansiyonel petrol üretimi Gözalan-1 kuyusunda gerçekleştirildi.
2020, İlk derin deniz keşfi Karadeniz2de Tuna-1 kuyusunda Fatih Sondaj gemisi ile gerçekleştirildi.
2021, Karadeniz’de Amasra-1 kuyusu ile Kuzey Sakarya sahası keşfi Fatih sondaj gemisi ile yapıldı.
2021, Karadeniz’de Türkali-2 kuyusunda ilk akış testi gerçekleştirildi.
2022, Derin deniz sondaj gemisi Abdulhamid Han millileştirilerek envantere katıldı.
2022, Oruç reis sismik araştırma gemisi envantere katıldı.
2022, Şırnak Gabar dağında Şehit Esma Çevik-1 kuyusunda petrol keşfi aralık ayında gerçekleştirildi.
2023, Karadeniz doğal gazı devreye alındı.
2023, Türkiye’nin en büyük ve en kaliteli petrol rezervi keşfi mayıs ayında Şırnak Gabar dağı Şehit Aybüke Yalçın-1 kuyusunda gerçekleştirildi.
2023, Şırnak Bölge Müdürlüğü kuruldu. [19]
1 Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü
2 Para edebilecek kaliteli petrol.