BiyolojiFelsefeHukukÖzgün İçerikPsikolojiSoru - CevapSosyolojiTıp

Suçlu mu Olunur, Suçlu mu Doğulur?

Yazan: Tuğçe Gül Yeşilyayla

Düzenleyen: Ümit Sözbilir

Özet: Suçlu geni diye bir şey olabilir mi? Olabilir ise suçlular bunu adli bir savunma olarak kullanabilir mi?

Giriş                                                               

Lisedeki münazara yarışmalarının favori sorularından biri olan “İnsanı suç işlemeye toplum mu iter yoksa kişinin kendisi mi?” sorusunun hâlâ tartışmalara açık olduğunu düşünüyorum. Rus klasiklerinden “Suç ve Ceza” kitabını okuyanlar ana karakter olan Raskolnikov’un işlediği cinayet üzerinden kişinin suç işleme eğilimini sorgulamış olabilir. Raskolnikov’u suça itenin toplum olduğunu savunanlar olduğu kadar Raskolnikov’un içinde suç işleme eğilimi olduğunu da düşünenler olabilir. Davranışlarımızın veya kişiliğimizin kaderi DNA dizimizin kararına bağlı olabilir düşüncesi beraberinde akla birçok soru daha getirebilmektedir. Suçlu geni diye bir şey var mı? Genlere bakarak küçük yaşlarda potansiyel suçluları belirleyebilir miyiz? Bir katilin işlediği suçun bedeli ebeveynlerine yüklenebilir mi? Suçlular, bu durumu adli bir kanıt olarak kullanabilir mi?

suçlu geni

2. Suç Eğilimi ve Genetik

İnsan genom projesinin tamamlanmasıyla birlikte davranış özelliklerinin doğrudan gen varyantlarıyla (İng. gene variant1) ile ilişkileri incelenmeye başlanmış ve kişilik-davranış-gen arasındaki ilişki tanımlanmaya çalışılmıştır. Böylece davranış genetiği üzerine çalışmalar da hızla artmıştır. [1] Özellikle şiddet, saldırganlık ve cinayet gibi davranışların kalıtılabilirliği üzerine yoğunlaşılmış ve “Suçlu geni var mıdır?” sorusu üzerine araştırmalar yapılmıştır. Araştırmaların odak noktası insanlardaki şiddete meyilin doğuştan mı geldiği yoksa yetiştirilme tarzı veya kötü yaşam koşullarından dolayı mı olduğu üzerinedir. Katil geni var mıdır, genlere bakarak küçük yaşlarda potansiyel suçluları belirleyebilir miyiz sorularını kısaca cevaplamak gerekirse cevap: “Hayır”. Şiddet eğilimini doğrudan bir genle ilişkilendirmek mümkün değil ancak epigenetik2 etmenlerle birlikte suç işlemeye veya şiddete eğilimi arttıran genetik varyantlar bulunmaktadır. Bu varyantlar tek başına bir anlam ifade etmezken kötü çevre koşullarıyla birlikte tetiklenerek suç işleme eğilimini etkileyebilmektedir. Tabii ki bu etkileşim ortaklaşa bir şekilde gerçekleşmekte. Kötü çevre koşulları gen ifadesini etkilerken etkinin kalıcı olması durumunda ise ilerleyen kuşaklar için genler şiddete eğilimi arttırabilmektedir [2] [4].

“Bazı insanlar dış sinyallere karşı, diğerlerine kıyasla daha hassas olurlar. Bu, genlerin ve çevre etkisinin bir gerçeğidir: Aradaki şey tek yönlü bir belirlenimcilik değil karmaşık ilişkilerden oluşan bir labirenttir. Toplumsal davranış zihnimizi ve vücudumuzu şaşkınlığa uğratan bir dizi olaylar zinciri değildir. Toplumsal davranış, kendi yapımızın doğuştan gelen bir parçasıdır ve genlerimiz sadece toplumsal davranış üretmek amacıyla programlanmamışlardır,  aynı zamanda sosyal etkilere tepki de oluştururlar [5] .”

3. Suça Meyili Arttırabilen Genetik Etmenler

Psikopati, nevrotiklik, saldırganlık, öfke problemi, empati yoksunluğu ve kriminal suça yatkınlık gibi antisosyal davranış özellikleri ile ilişkili birçok genetik etmen bulunmaktadır. Tanımlanmış ortak varyantların şiddetin veya suça yatkınlığın genetik mimarlarının sadece küçük bir kısmı açıklanmakta, genetik×çevre (G×Ç) ilişkisindeki özgül genlerin tam anlamıyla tespiti için daha fazla çaba gerekmektedir. Bu alandaki ilişkiyi anlamak için birçok genetik varyant incelenmiş ve “MAOA, COMT, SCL6A4 ve DRD4” genlerinin şiddet ve saldırganlıkla ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Özellikle MAOA geni “suç işleme ve genetik” konusunda en çok çalışılan genlerin başında gelmektedir. [2] [3] Aynı zamanda bazı davalarda da adı geçen bir gen olduğu için  bu yazımda MAOA geninden bahsedeceğim.

3.1. Monoamin Oksidaz A Geni(MAOA)

Monoamin oksidaz geni (MAO); monoamin oksidaz (MAO) olarak bilinen bir enzimi kodlamaktadır. Monoamin oksidazlar ise monoamin nörotransmitter3 (neurotransmitter) sınıfına ait   olan dopamin, serotonin ve noroadrenelin4 gibi nörotransmitterlerin katabolizinden sorumlu bir enzim ailesidir ve bununla birlikte beyindeki monoamin seviyelerinin düzenlenmesinden sorumludur. Bu süreçten sorumlu iki izoenzim5 bulunmaktadır: MAO-A ve MAO-B. Hem insanlar hem de diğer primatlar bu iki formu da üretmektedir ve bu izoenzimler beyindeki farklı yolaklarda çalışmaktadırlar [6]. MAOA ve MAOB; X kromozomunun kısa kolunda Xp11.23 ve Xp11.4 bantları arasında kuyruktan kuyruğa düzenlenmiş iki sıkı bağlantılı gen tarafından kodlanır [7]. MAO-A, MAOA geni tarafından kodlanırken MAO-B, MAOB geni tarafından kodlanmaktadır. Yüksek oranda benzer dizilere sahip olmalarına rağmen biyolojik etkinliklerinde farklılıklar bulunmaktadır. MAOA dopaminerjik yolaklarda etkili iken MAOB noroadrenerjik ve serotonerjik yolaklarda ifade olmaktadır. Monoaminerjik6 sistemin; nörogelişimsel bozuklukların genetik modellerinde ve yabanıl tip hayvan modellerinde agresif davranışlar ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Ayrıca monoaminerjik sistemin bozulması ağır nöropsikiyatrik bozukluklarla (majör depresif bozukluk, otizm spektrum bozukluğu, şizofreni, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) da ilişkilendirilmiştir. [8] 1990’ların başında, Hollandalı bir ailenin erkek üyelerinde alışılmadık derecede yüksek oranlarda saldırganlık ve antisosyal suç davranışının sergilendiği görülmüş ve bu bireylerin MAOA geninde monoamin oksidaz A enziminin tamamen yokluğuna yol açan nadir bir mutasyon tanımlanmıştır [9]. Tüm bu açıklamalar monoaminerjik yolağın kişilik ve davranış özelliklerinde kritik rol oynadığını açıkça göstermektedir. Bu nedenle hakkında birçok çalışma yapılmış MAOA geni “savaşçı gen” olarak lanse edilmiş, birkaç cinayet davasında “genetik savunma” için argüman olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla tartışmalı bir gen olarak bilinmektedir [10]. İşlev olarak aktif olmayan MAOA geni oldukça nadirdir ve bu genin farklı transkripsiyonel verimliliği bulunan gen varyantları bulunmaktadır. 2000’lerin başında ise Caspi ve arkadaşları bu genin varyantlarına odaklanmıştır. Düşük etkinlik gösteren monoamin oksidaz (MAOA-L) gen varyantları daha az etkilidir ve bu nedenle beyinde daha verimli yüksek etkinlik gösteren varyantına (MAOA-H) göre artmış serotonin seviyesi (Fare ve insanlarda yapılan çalışmalarda artmış serotonin seviyesi MAOA işlev bozukluğu ve serotonerjik sistem bozulması ile ilişkilidir. Aynı zamanda agresiflik ve saldırganlık ile de ilişkilendirilmiştir [9].) ile sonuçlanır.   Caspi tarafından yapılan bu çalışmada çocukluk çağındaki kötü muamele gibi çevresel faktörleri göz önünde bulundurarak antisosyal eğilimlerin gelişiminde G×Ç etkisini beraber incelendi. MAOA-L genotipi ile antisosyal ya da agresif davranışlar arasında doğrudan bir ilişki bulunamadı. Caspi ve ekibi MAOA-L genotipinin Kafkas erkeklerinde saldırgan ve antisosyal davranış riskinin arttığını öngördü ancak bu durum yalnızca katılımcıların çocukluklarında şiddetli kötü muameleye maruz kaldıklarında gerçekleşmekteydi. [11] Toparlamak gerekirse çocukluk çağında kötü muameleyle büyümüş ve düşük etkinlik gösteren MAOA varyantına sahip kişiler saldırganlık ve antisosyal davranışlar göstermektedir. [10] [11].

MAOA geniyle yapılan başka araştırmalarda bu genin VNTR7 (değişken sayıda tekrar dizileri, variable number tandem repeat) bölgesinde kişiler arasında işlevsel polimorfizmin8 mevcut olduğu gösterilmiştir [11].  Bu polimorfizm ise genin ifadesini etkilemektedir [7] [12]. Özellikle genin transkripsiyon9 başlangıç bölgesindeki (promotor region) MAOA-uVNTR olarak isimlendirilen düzenleme bölgesindeki tekrar sayıları kişiden kişiye farklılık (2-6 kat) göstermektedir [12].  Bu bölgede düşük tekrar sayısına sahip kişilerin gen ifadesinde azalmaya bağlı olarak enzim seviyelerinde düşüklük gözlemlenmiştir [7] [12] [13]. Stetler ve ekibinin yaptığı çalışmada ise MAOA-uVNTR’de düşük tekrara sahip kişilerin şiddet suçluları olduğu rapor edilmiştir [13]. Bu durumda da söyleyebiliriz ki MAOA-L kötü çevresel koşullar ile beraber olduğunda şiddete ve suç işlemeye meyili arttırabilmektedir [7] [12] [13].

4. Moleküler Genetik ve Kriminoloji

1990’lı yılların başında Brunner’in MAOA geni üzerinde yaptığı çalışmadan [9] sonra 1995’ten 2010 yılına kadar MAOA “genetik savunma” olarak kullanılmak için İtalya ve ABD’deki mahkeme salonlarında defalarca kez gündeme geldi. Bazı davalarda bazı kriminaller işledikleri suçun bedelini taşıdıkları mutasyonlu genlerine atfettiler.  O yıllardaki bazı kriminal dava jürileri MAO-L’yi dikkate almış, bir savunma olarak kabul etmişti [10]. Hâliyle kişinin psikopat olarak doğmayacağını düşünen birçok bilim insanı, bilim etikçisi, psikiyatrist için bu karar rahatsız ediciydi. Moleküler Genetik ve Kriminoloji arasındaki yeni bir çalışma alanı; kriminal davranış genetiği, beyin ve adalet ilişkisi hakkında araştırmalar yapmak için yeni bir kapının açılmasını sağlamıştır. [10] [14] [15]

5. MAOA Geni Mahkeme Salonunda 

5.1. Stephen Mobley

Moleküler genetik ve Ceza Hukuku arasındaki olası ilişki ve “genetik savunma” kavramı mahkemelerde ilk kez 1994 yılında Stephen Mobley ile gündeme geldi. 1991 yılında Mobley, Georgia’daki bir pizza dükkanının yöneticisini öldürdü ve mahkeme kararıyla suçlu bulundu. Daha sonrasında ise ölüm cezasına çarptırıldı. Doğrudan temyiz sırasında Mobley’in savunma ekibi, çok yakın zaman önce gündem olan Hollandalı bir ailedeki MAOA-L varyantının müvekkilinde olup olmadığını test etmek için izin talep etti. Yargıç mahkemelerin bu tür delilleri değerlendirmeye henüz hazır olmadığına karar verdi ve bu talebi reddetti. Ve sonrasında Mobley 2005 yılında idam edildi. Mobley’in genetik savunma girişimi başarısız olsa da ilerleyen yıllarda MAOA geni mahkeme sonucunu etkileyecekti. [17]

5.2. Bradley Waldroup

Bradley Waldroup; ABD güneydoğu Tennessee’de, kırsal bir bölgede karavanında yaşayan bir adamdı. Tarih 16 Ekim 2006’yı gösterdiğinde  Bradley’in eşi hafta sonu için 4 çocuğunu Waldroup’a bırakmış, daha sonra almak için arkadaşı Leslie Bradshow ile birlikte gelmişti. Kısa bir zaman sonra alkollü olan Waldroup eşiyle arkadaşının evi terk etmesi konusunda tartışmaya başlamış ve sonrasında Bradshow’a sekiz el ateş ederek onu öldürmüştü. Ancak sadece öldürmekle kalmayıp Bradshow’un kafasını bıçakla delmiş, eşini palayla kovalamış ve eşinin parmağını kopartmıştı. Bradley çocuklarının gözü önünde son derece korkunç bir cinayet işlemiş “annenize veda edin çocuklar çünkü onu öldüreceğim.” sözüyle eşini de öldürmeye teşebbüs etmişti. Waldrop’un eşi ise şans eseri ölümden kurtulmuştu. Olay yerindeki polisler Tennessee’deki karavan evin tam bir savaş alanı olduğunu; kilimin, duvarların, arabanın hatta İncil’in bile kan olduğunu belirten ve korku filmi senaryolarını aratmayan ifadede bulunmuştu. Üç yıl sonra mahkemeye çıkan Waldroup ise suçunu kabul etmiş, bir cinnet geçirdiğini söylemişti. Hiçbirini isteyerek yapmadığını belirtmiş ancak bu savunması, Waldroup’u ölüm cezasından kurtaramamıştı. Mahkeme Bradley Waldroup’un canavarca hisle ve eziyetle öldürme suçundan onu suçlu bulmuş ve ölüm cezasına çarptırmıştı.

Bradley Waldroup’un yaralamak için kullandığı bir pala. Sağda Waldroup’un karısı ve arkadaşı evine gelmeden önce okuduğu İncil var [15].

Waldroup’un avukatı müvekkilini kurtaracak bir yol ararken daha önce mahkeme salonlarında görülmemiş bir savunmayla gelmişti: “genetik savunma”. Avukatı Wylie Richardson cinayeti işleyenin Waldroup olmadığını, genlerinden kaynaklandığını iddia etmiş, derhâl Vanderbilt Üniversitesinden adli psikiyatrist William Bernet’e gitmiş ve Waldroup’un DNA’sının incelenmesini sağlamıştı. Araştırmalar sonucunda Waldroup’un MAOA geninde değişiklik gözlemlenmişti. Ayrıca Bernet, Waldroup’un saldırganlık ve şiddete yatkınlık gibi davranışlar için bu genin yüksek riskli varyantına sahip olduğunu söylemiştir. Wylie Richardson başarmıştı, müvekkilini ölüm cezasından kurtarmış ve MAOA geninin mahkeme kararını etkilemesini sağlamıştı. Hâkim ve jüri üyeleri Waldroup’un ölüm cezasını bozarak 32 yıl mahkûmiyet vermişti. Daha sonraları jüri üyelerinden biri bu genetik savunmanın kararda etkili olduğunu da söylemiş ve genetik savunma işe yaramıştı. [14] [15] [16]

Bradley Waldroup

5.3. Abdelmalek Bayout

Genetik savunma 18 Eylül 2009 yılında İtalya’da da işe yaramıştı. Cinayetle suçlanan Abdelmalek Bayout’un ilk duruşmasında yargıç, sanığın şizofreni geçmişi ve suç işlenmeden yaklaşık altı ay önce ilaçlarını almayı bırakmış olması da dâhil olmak üzere hafifletici sebeplerin çeşitli yönlerini dikkate aldı. Avukatları Bayout’un zihinsel olarak sağlıklı olmadığını bu nedenle yaptıklarından dolayı sorumlu tutulmaması gerektiğini iddia ettiler. Bayout, bir adamı bıçakla öldürdüğünü itiraf etmişti bununla birlikte avukatları ve bir grup bilim insanı Bayout’un genetik olarak suçlu olmaya yatkın olduğunu iddia ederek cezasını indirtmeyi başardı. Yargıç bu hafifletici sebepleri sorumluluğun azalmasına gerekçe olarak değerlendirdi ancak delilik olarak kabul etmedi ve dolayısıyla cezayı (olağan on iki yıl yerine) dokuz yıla indirdi. Bu zaten yeterince tartışmalı bir karar olmasının yanında asıl tartışma genetik kanıtların sunulduğu sonraki temyizde oldu. Savunma, Bayout’un MAOA enziminin düşük etkinlik gösteren varyantına yani MAOA-L’ye sahip olduğunu bildirdi. Bu ek bilgilerin ışığında hâkim cezayı bir yıl daha azaltarak toplamda sekiz yıla indirdi. [16]

(Solda) Abdelmalek Bayout ve (sağda) işlediği cinayetin mahallî

Konuyu bitirmeden önce “genetik savunmanın” bir argüman olamayacağının, suçlu olarak dünyaya gelinemeyeceğinin ve genetik anormallikler veya zihinsel durumların (akıl hastalığı bulunan ve ceza ehliyeti olmayan kişiler hariç) Ceza Hukukunda olumlu bir karşılığının olamayacağının  altını çizmekte fayda var. Bu savunmaya güvenen bir sanık da  akıl hastası olarak görülmemekte/görülmemeli. Ayrıca bozulmuş irade kontrolüne dayanan genetik savunmanın aynı şekilde tedavi edilmemesi için de hiçbir neden yoktur.

Davanın belgesine ulaşmak için tıklayınız.

6. Tartışma

Genetik ve kriminoloji dalları arasındaki olası bir ilişki oldukça tartışmalı bir konudur. Her ne kadar geçmiş bazı davalarda bazı genlerin suça iteceği fikri kabul edilmiş gibi dursa da aslında medya ve mahkeme jürileri de genetik etmenler ve şiddet arasındaki ilişkiyi yanlış anladı. Bradley davasının yargıcı da suçluya “Bir dahaki sefere jüriyle bu kadar şanslı olmayabilirsin.” açıklamasında bulunmuştu [15]. Şüphesiz genlerimiz davranışlarımızı etkiliyor ama yönetmiyor, belirlemiyor, davranışlarımızın tek ve temel sorumlusu olmuyor. Herhangi bir şeye karşı genetik yatkınlık gösteriyor olmamız illaki o şey olacağız demek değildir. Örneğin birçok insan genetik olarak kansere yatkın ancak herkes kanser olmuyor. Mesela aile öykümüzde diyabet veya tansiyon hastalığı bulunuyor da olabilir ancak ileride kötü beslenme ve yaşam koşullarıyla bu hastalığın tetiklenebileceğini biliyoruz. Waldroup’un sahip olduğu genetik varyanta benzer birçok kişi olabilir ancak hepsi katil olmamakta.

Ancak genetik ve adli bilimler arasındaki araştırmalarda büyük eksiklikler ve problemler de bulunmaktadır. Bu konuda çalışılan aday genlerin çok küçük bir varyantına odaklanılması, sınırlı hasta kapasitesi, aynı gen ile çalışılan farklı çalışmalardan farklı sonuçlar elde edilmesi gibi problemler davranış genetiği konusunda ilerlemeyi yavaşlatmaktadır. Çalışmaların ilerlemesi, kriminal davranışlar ve genetik arasındaki ilişkinin iyice anlaşılması, genlere bakarak küçük yaşlarda potansiyel suçluları belirlememizi sağlamasa da (her ne kadar etik olmasa da) şiddetin ve suçun kökenini daha iyi anlamamıza ve önlem almamıza büyük katkı sağlayacaktır.

Özetle şiddet eğilimi ve suç işleme gibi son derece karmaşık davranışları tek bir gen ile ilişkilendirmek oldukça hatalı bir yaklaşımdır. Tek bir gen kişiyi suça teşvik etmediği gibi sadece çevresel faktörler de suç işlemeye itmemektedir. Yani sadece çocukluk çağında kötü muameleye ve koşullara maruz kalmış biri illaki suç işleyecek demek değildir. Genetik ve epigenetik etmenlerin yani genler ile çevresel koşulların birlikte etkisi davranış şeklimizi belirlemektedir.


1 Gen varyantı (İng. gene variant); genin DNA dizisindeki kalıcı değişiklerdir. Mutasyon olarak bilinebilir ancak her zaman hastalığa yol açmaz, genetik çeşitlilik oluştururlar.

2 Çevre etkisinin gen etkinliğini DNA dizisinde herhangi bir değişiklik yapmadan etkileyebilmesini inceleyen bilim dalı.

3 Sinir hücreleri arasında iletişimi sağlayan kimyasallar.

4 Dopamin; davranışların ve duyguların sürdürülmesinde görevli bir molekül; serotonin, genelde mutluluk ilişkilendirilmiş duygu ve hafızadan sorumlu molekül; noroadrenalin ise uyanıklık, çevreye karşı uyarı, dikkat ve öğrenmedenile  sorumlu bir moleküldür.

5  Aynı biyokimyasal etkinliğe sahip olmalarına rağmen farklı molekül yapısına sahip enzim tipleri.

6 Monoamin moleküllerin düzenleyici olduğu sinir sistemi.

7 Kısa DNA dizilerinin kopyalarının tamamen rastlantısal olarak ardı ardına dizilmesiyle oluşan   polimorfizm tipi.

8 Gen seviyesinde polimorfizm, popülasyon içindeki farklılığı belirtmektedir.

9 DNA’dan RNA’ya genetik bilginin aktarılma süreci.

Source
[1] Chabris, C. F., Lee, J. J., Cesarini, D., Benjamin, D. J. & Laibson. D. I. (2015). “The Fourth Law of Behavior Genetics. Curr. Dir. Psychol. Sci., vol. 24, no. 4, pp. 304–312. [2] Anand, S. (2023, March 7). Murderers are a product of their environment and a predisposition to a violence gene. The Huntington News. [3] Subramanian, A. (2020, July 21). Born to Kill? The story of ‘Serial Killer’ genes. Berkeley Scientific Journal.[4] Laucht, M., Brandeis, D., & Zohsel, K. (2014). Gene-environment interactions in the etiology of human violence. Current topics in behavioral neurosciences, 17, 267–295[5] Ridley, M. (1999). 11. Kromozom Kişilik. Doğan,M. & Taşçı,N (Eds.). GENOM: Bir Türün Yirmi Üç Bölümlük Otobiyografisi (8th ed., p.205)[6] Westlund, K.N., Denney, R. M., Kochersperger, L.M., Rose, R.M. & Abell, C.W. (1985). Distinct monoamine oxidase A and B populations in primate brain. Science. 230(4722):181-3. [7] Sabol, S. Z., Hu, S. & Hamer, D. (1998). A functional polymorphism in the monoamine oxidase A gene promoter, Hum. Genet., vol. 103, no. 3, pp. 273–279. [8] Van Rhijn, J., Shi, Y., Bormann, M., Mossink, B., Frega, M., Recaioglu, H., Hakobjan, M., Gunnewiek, T. K., Schoenmaker, C., Palmer, E., Faivre, L., Kittel-Schneider, S., Schubert, D. W., Brunner, H. G., Franke, B., & Kasri, N. N. (2022). Brunner syndrome associated MAOA mutations result in NMDAR hyperfunction and increased network activity in human dopaminergic neurons. Neurobiology of Disease, 163, 105587.[9] Brunner, H. G., Nelen, M. R., van Zandvoort, P., Abeling, N. G., van Gennip, A. H., Wolters, E. C., Kuiper, M. A., Ropers, H. H., & van Oost, B. A. (1993). X-linked borderline mental retardation with prominent behavioral disturbance: phenotype, genetic localization, and evidence for disturbed monoamine metabolism. American journal of human genetics, 52(6), 1032–1039.[10] Gavaghan, C., & Bastani, A. (2015). Genes, Blame and Loss of Control: is there a Place in Criminal Law for a ‘Genetic Defense’? Recent Advances in DNA & Gene Sequencing, 8(2), 119125. [11] Caspi, A., McClay, J. L., Moffitt, T. E., Mill, J., Martin, J., Craig, I. W., Taylor, A., & Poulton, R. (2002). Role of genotype in the cycle of violence in maltreated children. Science, 297(5582), 851–854. [12] Huang, Y., Cate, S., Battistuzzi, C., Oquendo, M. A., Brent, D. A., & Mann, J. J. (2004). An Association between a Functional Polymorphism in the Monoamine Oxidase A Gene Promoter, Impulsive Traits and Early Abuse Experiences. Neuropsychopharmacology, 29(8), 1498–1505. [13] Stetler, D. A., Davis, C., Leavitt, K., Schriger, I., Benson, K., Bhakta, S., Wang, L. C., Oben, C., Watters, M., Haghnegahdar, T., & Bortolato, M. (2014). Association of low-activity MAOA allelic variants with violent crime in incarcerated offenders. Journal of Psychiatric Research, 58, 69–75. [14] Willmott, C. (2016). Use of genetic and neuroscientific evidence in criminal cases: A brief history of “Neurolaw.” In SpringerBriefs in ethics (pp. 41–63). [15] Hagerty, B. B. (2010, July 1). Can your genes make you murder? NPR.[16] Baum, M. L. (2011). The Monoamine Oxidase A (MAOA) Genetic Predisposition to Impulsive Violence: Is It Relevant to Criminal Trials? Neuroethics, 6(2), 287–306. [17] Eastman, N., & Campbell, C. (2006). Neuroscience and legal determination of criminal responsibility. Nature Reviews Neuroscience, 7(4), 311–318. [18] Arısan, D. (2017, February 13). Genlerimiz Bizi Katil Yapar mı? Popular Science. [19] Kadur, S. (2023). Is The “Serial Killer Gene” From Riverdale Fact Or Fiction? Science ABC.

Gelecek Bilimde

Gelecek Bilimde, toplum ile bilim arasındaki köprü olmayı amaçlayan popüler bilim değil, bilim iletişimi platformudur.
Back to top button