Çevre

Tarım, İnsanın Doğaya Eklediği En Büyük Kükürt Kaynağı Olarak Fosil Yakıtla Yer Değiştiriyor

Çeviren: Gül Pınar Canik                 Düzenleyen: Esranur Maral

Özet: Yeni araştırma, ekim alanlarına gübre ve pestisit uygulamalarını çevredeki en büyük sülfür kaynağı olarak tanımlıyor. 20.yüzyılın ikinci yarısında asit yağmuru günlerinde görülen en yüksek sülfür yükünden 10 kat daha fazladır.

Tarımsal sistemlerde kullanılan, diğerlerinin yanı sıra, basit sülfür ve sülfat gibi çok sayıda kükürt girdisi vardır.

Tarihsel olarak kömürle çalışan elektrik santralleri, biyosferde asit yağmurlarının bir bileşeni olan en büyük tepkin kükürt kaynağıydı. Yakın zamanda, 10 Ağustos’ta, Nature Geoscience dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma ekili arazilerdeki gübre ve pestisit[1] uygulamalarının artık çevre için en önemli kükürt kaynağı olduğunu gösteriyor.

Bilim insanları; Kuzeydoğu ABD ve Avrupa’daki orman ve su ekosistemlerinin bozulmasını, genellikle yüzlerce kilometre ötedeki sanayi merkezlerinden taşıl yakıt yayınımlarına bağladığında, 1960’larda ve 1970’lerde olan asit yağmuruna dikkat çekti. Bu araştırma, hava kirliliğini düzenleyen ve atmosferik birikimdeki kükürt seviyelerini bugün düşük seviyelere çeken Temiz Hava Yasası ve Değişikliklerini harekete geçirdi.

Boulder’daki Colorado Üniversitesinde Çevre Araştırmaları Profesörü ve çalışmanın başyazarı Eve-Lyn Hinckley, “Kükürtün hikâyesi bitmiş gibi görünüyordu.” dedi. “Ancak analizimiz, ABD ve diğer ülkelerdeki ekilebilir arazilere kükürt uygulamalarının genellikle asit yağmurundaki en yüksek kükürt yükünden on kat daha yüksek olduğunu gösteriyor. Hiç kimse bu eklemelerin çevre ve insan sağlığı sonuçlarına kapsamlı bir şekilde bakmadı.”

Kükürt; esas olarak kararlı, jeolojik biçimlerde bulunan, önemli bir bitki besin maddesi olan ve doğal olarak oluşan bir elementtir. Taşıl yakıt çıkarmanın yanı sıra gübre ve böcek ilaçlarının sentezini de içeren madencilik faaliyetleri yoluyla kükürt havaya, toprağa ve su sistemlerine getirilir. Hızlı tepki verebilir ve asit yağmuru üzerine onlarca yıllık araştırmanın gösterdiği gibi ekosistemin sağlığını, vahşi yaşamı ve insanlar için tehlike oluşturan zehirli metallerin döngüsünü etkiler.

Çalışmanın ortak yazarı ve aynı zamanda Syracuse Üniversitesinde Profesörü olan Charles Driscoll, “Kükürt, mahsullerin üretimini ve sağlığını iyileştirmek için tarım arazilerine uygulanmasına rağmen tarımsal topraklarda ve aşağı havza sularında asit yağmurları altındaki uzak orman doğasında meydana gelenlere benzer şekilde zararlı etkilere sahip olabilir.” diyor.

Araştırmacılar; Orta Batı’daki mısır, Florida’daki şeker kamışı ve Kaliforniya’daki şarap üzümleri dâhil olmak üzere ABD’deki birçok önemli mahsulde kükürt uygulamalarındaki eğilimleri inceledi. Onların yüzey suyu sülfat ihracatı modelleri, New England gibi bölgeler, tarihi atmosferik birikimden kurtulmaya yanıt olarak düşüş eğilimleri gösterirken tarım arazilerinden sülfat ihracatının arttığını göstermektedir.

Driscoll, Florida’daki Everglades tarım arazisi gibi tarım arazilerini kurutan sularda kükürtün tarımsal uygulamalarının etkilerine bir örnek olarak artan metil cıva oluşumu olduğunu söylüyor. Metil cıva; besin zincirlerinde biriken, balıklarda yüksek değişimlere yol açan, bu balıkları tüketen insanlara ve yaban hayatına civanın maruziyetini artıran güçlü bir nörotoksindir.

Tarım dışı ve tarımsal alanlarda kükürtün kaynakları ve etkileri. Tarımsal sistemlerde, diğerlerinin yanı sıra elementsel kükürt ve sülfat da dâhil olmak üzere çok sayıda kükürt girişi vardır. Toprak içindeki dönüşümler (örneğin: elementsel kükürtün yükseltgenmesi ve sülfatın indirgenmesi), kükürt girdilerinin farklı sonuçlarına neden olur. Potansiyel sonuçlar, insan solunum sağlığı üzerindeki etkileri içerir (örneğin: ekilebilir alanlara uygulandıktan sonra gaz akışının boşaltılması). Genel insan ve yaban hayatı sağlığı (örneğin: metil cıva üretiminin uyarılması yoluyla, bir nörotoksin), biyojeokimyasal süreçlerde değişiklikler (örneğin: karbon, fosfor ve ağır metallerin döngüsü), ve alt su sistemlerinin ekolojisindeki kaymalar (örneğin: bitki topluluğunun kompozisyonunu etkileyen koşullar). K. M. Driscoll tarafından çizildi.

Araştırmacılar, taşıl yakıt yayınımlarını düzenlemeye devam eden Çin ve Hindistan gibi yerler de dâhil olmak üzere dünyadaki birçok ekim arazilerinde artan eğilimlerin devam edeceğini tahmin ediyor.

Pek çok araştırma; bugüne kadar ötrofikasyona[2], balıkların ölümüne ve tarım arazilerinin aşağı akışında zararlı alg patlamalarına neden olabilen nitrojen ile fosforlu gübrelerin anlaşılmasına ve düzenlenmesine odaklanmıştır.

Hinckley ve Driscoll, azotlu ve fosforlu gübrelerin tarımda yüksek kükürt kullanımının etkilerini araştırırken öğrenilen dersleri uygulama zamanının geldiğine inanıyor. Bu araştırma yalnızca çevre ve insan sağlığına etkilerini belgelemeyi değil, aynı zamanda kükürt kullanımının nasıl en aza indirilebileceğini araştırmak için çiftçilerle iş birliği yapmayı da aramalı.

Hinckley, “Tarımdaki kükürt ortadan kalkmıyor.” dedi. “Yine de uzun vadeli, çevresel, ekonomik, insan sağlığı hedeflerini koruyan uygulanabilir çözümler oluşturmak için bilim ve uygulamayı bir araya getirme fırsatı var.”

Bu çalışmaya Boulder’daki Colorado Üniversitesi, Carbondale Güney Illinois Üniversitesi ve Syracuse Üniversitesinden araştırmacılar katıldı.


[1] “Bitki ve hayvanları zararlılardan korumak için mücadele amacıyla kullanılan kimyasal ilaçlar, böcek zehri. (Kaynak: TDK)”

[2] “Bir su kaynağında bitki besin tuzlarının artışına bağlı olarak sucul bitkilerin aşırı çoğalmasıyla şekillenen kirlilik. (Kaynak: TDK)”

Yoluyla
https://phys.org/news/2020-08-agriculture-fossil-fuels-largest-human.html

Gül Pınar CANİK

Gebze Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği 1.sınıf öğrencisiyim. Ekoloji, enerji, iklim, sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm konularıyla ilgileniyor ve araştırmalar yapıyorum.

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu