Tıp

Az Karbonhidrat Tüketimi Depresyona Yol Açıyor

Yazan: Sachin Rawat

Çeviren: Çisem Özge Biçer

Düzenleyen: Ümit Sözbilir

Özet: Yeni bir çalışmaya göre düşük düzeyde karbonhidrat ihtiva eden beslenme düzeni, çökkünlüğe neden oluyor.

Kişilerin, ruhsal çökkünlük (depression) hâlinde çok fazla yemek yemesi yaygın bir durumdur. Çökkünlükten muzdarip kimseler, sıklıkla çökkünlük durumlarını daha da ciddi bir noktaya taşıyan kişisel yeme bozukluklarının geliştiğini fark ederler. Çökkünlük ile beslenme düzeni arasında bir ilişki olduğu aşikârdır.

Çökkünlük hâlindeki kimselerin niçin fazlaca karbonhidrat tükettiğine dair birçok hipotez bulunmaktadır. Bu hipotezlerden biri, karbonhidrat bakımından zengin beslenme düzeninin, “mutluluk hormonu” olarak bilinen “serotonin”in bireşimi adına gerekli olan “triptofan” isimli aminoasidin beyne fazladan sunulmasını sağladığını öne sürüyor. Bir başka hipotez ise vücudun ruhsal gerilime (stress) yanıtının rolüne işaret ediyor.

Karbonhidrat bakımından zengin beslenen kişiler mi çökkünlüğe yatkın oluyor yoksa çökkünlük mü kişilerin daha çok karbonhidrat tüketmesine sebep oluyor henüz bilinmiyor. Human Behavior dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, bu bilinmezliğe ışık tutuyor. Çalışmada, düşük düzeyde karbonhidrat tüketiminin çökkünlük ile ilişkisinin basit olmadığı ve aslında çökkünlüğe sebep olduğu gösterildi.

Yeni çalışmayı sürdüren araştırmacılar, beslenme düzeni ile çökkünlük arasında neden bakımından bir ilişki olup olmadığını saptamak adına Mendel rastgeleleştirmesi (Mendelian randomization, MR) yöntemini kullandılar. İnsanlar, sperm ve yumurta hücrelerinin oluşum sürecinde rastgele sıralanan, “allel” olarak da bilinen değişik kalıt çiftleri taşırlar. Bundan ötürü MR yöntemi, bir topluluktaki doğal kalıtımsal çeşitliliğe dayanıp üstünlük sağlar. Bu kalıt çiftleri; insanların nasıl göründükleri, nasıl davrandıkları ve hatta hastalıklara karşı doğal yatkınlık durumları gibi birçok sonlanım ile ilişkilidir. İnsanların kendi kalıt çiftlerini seçememeleri ve bu kalıt çiftlerinin insanlara rastgele “atanmış” olmaları dolayısıyla bu deneysel tasarı, bir klinik deneye benziyor.

Nedensel ilişkileri irdelemek maksadıyla MR yöntemini kullanan araştırmacılar, soykalıt (genome) kapsamında ilişkilendirme çalışmalarından üretilen halka açık verileri kullandılar. Bu çalışmalar, binlerce soykalıttan elde edilen veriler aracılığıyla belirli niteliklerle ilişkili kalıtımsal çeşitliliği tanımlıyor. Örneğin bir kalıt çiftinin çökkünlük yaşayan bireylerde mevcut olma ihtimalinin yüksekliği, bu kalıt çiftinin çökkünlük ile bağıntılı olduğu çıkarımını muhtemel kılar.

Araştırmacılar bu çalışmada, beslenme düzeni ve büyük çökkünlük hâli bozukluğu (major depressive disorder) ile ilişkili kalıtımsal çeşitliliği, iki farklı soykalıt kapsamında ilişkilendirme çalışmasından faydalanarak elde ettiler. Beslenme düzeniyle ilişkili olan çalışmadan bağıl karbonhidrat alımına dair güçlü bir öngörü sunan kalıtımsal çeşitliliği belirlediler. Bir başka deyişle ekip, bir kimsenin muhtemel fazla karbonhidrat tüketim durumuyla alâkalı tahminler yürütmelerine olanak tanıyan kalıt çiftlerini belirlediler. Ekip aynı zamanda, yüksek karbonhidrat alımıyla ilişkili kalıtımsal çeşitlerin daha düşük çökkünlük tehlikesi yordanmasına temel oluşturduğunu bildiriyor.

Araştırmacılar, bir başka açıdan yaklaşıp büyük çökkünlük hâli bozukluğuna dair çalışmaya odaklanarak çökkünlükle ilişkili kalıt çiftlerini tanımladılar. Ardından bu kalıtımsal çeşitlerin, aynı zamanda artmış karbonhidrat tüketimiyle ilişkili olup olmadığını saptadılar. Buna dair herhangi bir ilişki tespit edemediler.

Bu iki sonuç, başlangıçta sorgulanan nedensellik ilişkisinin yönünü gösteriyor. Yani düşük karbonhidratlı beslenme düzeni çökkünlüğe neden olurken yüksek karbonhidratlı beslenme düzeni çökkünlüğü engelliyor.

Araştırmacılar, karbonhidrat tüketim düzeyinin kabaca 335 kcal yani yaklaşık 1 standart sapma değeri kadar artmasının büyük çökkünlük hâli bozukluğu gelişim tehlikesini %58 azalttığını özellikle hesapladılar. Buna karşın daha ileri çözümlemeler daha yüksek bir beden kitle katsayısının (body mass index, BMI) bu koruyucu etkiyi azalttığını gösteriyor.

Büyük çökkünlük hâli bozukluğu yüz milyonlarca insanı etkiliyor. Yapılan bu çalışma, artmış karbonhidrat tüketiminin çökkünlük gelişim tehlikesini azaltabileceğini gösteriyor. Buna karşın elbette karbonhidrat alımını arttırmak her şeyin çözümü değil. Fazlaca karbonhidrat tüketimi, başta tip 2 diyabet (şeker hastalığı) olmak üzere birçok soruna sebebiyet veriyor.

Via
Rawat, S. (2022, November 10). Low-carb Diets Cause Depression. Big Think.

Çisem Özge Biçer

Atatürk Üniversitesi/ Tıp Fakültesi

Bir yanıt yazın

Back to top button