Psikoloji

Depresyonda mıyım Yoksa Sadece Üzgün müyüm?

Yazan: Olivia Guy-Evans

Çeviren: Ceren Mısır

Düzenleyen: Ümit Sözbilir

Özet: Depresyon ile üzüntü arasında farklılıklar vardır çünkü depresyon bir psikiyatrik bozuklukken üzüntü doğal bir tepkidir. Bu yazıda üzüntü ile depresyon arasındaki farklılıklara odaklanılacak, depresyonun belirtilerinden bahsedilecek, üzüntü ile nasıl baş edilebileceği hakkında bilgi verilecek ve depresyonun tanısına, tedavisine ve nedenlerine değinilecektir.

Üzüntü ile Depresyon Arasındaki Fark Nedir?

Zaman zaman herkes üzüldüğünü hisseder. Üzüntü, keyif kaçıran ya da acı verici durumlara karşı tepki olarak verilen doğal bir duygudur. Genellikle üzüntü, belirli tetikleyicilerle1 veya stresli olma, ani gelişen kişisel başarısızlıklar ya da sevilen bir kişinin ölmesi gibi insanları hüzünlendirebilecek olaylarla bağlantılıdır. Diğer duygular gibi üzüntü de zamanla etkisini yitirir.

Üzgün hisseden kişiler; ağlayarak, sorunlarını başkalarına anlatarak veya belki de mizahı kullanıp kendilerini neşelendirerek rahatlama yolları bulabilirler; ancak eğer üzüntü geçmiyorsa ya da kişi hayatın normal işleyişine dönmekte zorluklar yaşıyorsa bu durum daha ciddi sorunların varlığına işaret ediyor olabilir. Üzüntüden farklı olarak majör depresyon bozukluğu2, kişinin neredeyse her gün derin bir üzüntü hissettiği, sosyal ve mesleki alanlarda olduğu gibi kişi için önemli diğer alanlarda da normal seyrin bozulduğu uzun süreli bir psikiyatrik bozukluktur.

Üzgün müyüm Yoksa Depresyonda mıyım? Nasıl Anlarım?

İnsanlar üzgünken her taraftan kuşatılmış gibi hissedebilirler. Üzgün hissetmelerinin yanı sıra hayattan keyif aldıkları anlar da elbette olmalıdır. Diğer tarafta ise depresyondaki insanlar, depresif hislerin hayatlarını tamamen etkilediklerini ve eskiden keyif aldıkları aktiviteler de dâhil olmak üzere herhangi bir şeyden keyif almanın zor, hatta imkânsız olduğunu düşünebilirler. Depresyon bir duygudan çok fazlasıdır; depresyon, zihinsel bir bozukluktur.

Majör depresyon bozukluğu olan insanlar, üzüntü hissedebilecekleri gibi çok derin bir değersizlik hissine veya suçluluk düşüncelerine de sahip olabilirler. İçlerinde bir “boşluk” hissedebilir ve hayatın yaşamak için anlamsız olduğuna inanabilirler. Üzgün bir kişi, bir şeyler için pişmanlık duyuyor olabilir ancak depresyondaki bir insanın hissedebileceği kalıcı değersizlik hissini ya da suçluluk duygusunu hissetmez. Üzgün olan insan ağlayabilir veya yalnız kalmak isteyebilir ancak bir süre sonra normale dönmesi beklenir. Bir süre sonra normale dönme durumu, haftalar ya da aylardır depresyonda olan bir insan için geçerli değildir.

Depresyondaki birçok insanın intihar düşünceleri olabilir. Depresyondaki insanların bazıları depresyondan dolayı kendisine fiziksel bir zarar vermiş, intihar girişiminde bulunmuş veya intihar etmiş olabilir. Kişinin kendisine zarar verecek duruma gelmesi de depresyonun oldukça ciddi bir rahatsızlık olduğunun altını çizmektedir.

Eğer intihar düşünceleriniz var ise “Alo 112 Acil Yardım Hattı”nı aramalısınız. Ücretli veya ücretsiz yardım alabileceğiniz yerlere “Göz Ardı Etmemeniz Gereken 5 Depresyon Belirtisi” isimli yazımızdan ulaşabilirsiniz.

Major Depresyon Bozukluğunun Belirtileri

Aşağıda, depresyondaki bir kişinin deneyimleyebileceği bazı belirtiler listelenmiştir. Şunu belirtmek önemlidir: Depresyon, her insanda farklı şiddette görülebilir; ayrıca her insan her belirtiyi göstermek zorunda değildir. Kişinin yaşına göre de belirtiler değişiklik gösterebilir. Örneğin, çocuklarda ve ergenlerde çökkünlük hâli yerini asabiyete bırakabilir.

Fiziksel Belirtiler

  • Genel görünümde değişimler; üzgün bakma, acınası ve dağınık bir görünümde olma
  • Kabızlık
  • İştahta değişme
  • Cinsel işlev bozuklukları
  • Uyku bozuklukları
  • Diğer: Ağızda kuruluk, sindirim güçlüğü, çarpıntı, baş ağrısı, baş dönmesi, göğüs sıkışması, deri yolma bozukluğu, elleri sıkma, genel bir ağrı ve acı hissetme

Psikolojik Belirtiler

  • Üzgün hissetme/çökkün duygu durumu
  • Yorgun hissetme, bitkinlik, enerji yoksunluğu
  • İlgi/istek azalması ve günlük hayata katılımda düşüş, hiçbir şeyden zevk alamama
  • Kararsızlık/ikircikli hissetme
  • Fiziksel belirtilerle kafayı meşgul etme
  • Yavaş ve tekdüze konuşma
  • Olumsuz konuşma
  • Odaklanmada ve dikkati toplamada güçlük
  • Ölüm veya intihar düşünceleri

Majör Depresyon Bozukluğu Tanısı

Majör depresyon bozukluğu tanısı koymak için DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru Kitabı’ndaki [2] kriterlerin karşılanması gerekir. Kişiler, aşağıda verilen belirtilerin 5 ya da daha fazlasını 2 haftadır deneyimliyor olmalıdır. Ayrıca belirtilerden en az birisi depresif hissetmekle ya da isteğin kaybolmasıyla ilgili olmalıdır.

  1. Neredeyse her gün ve günün büyük bir bölümü depresif hissetme
  2. Neredeyse her gün ve günün büyük bir bölümünde aktivitelerin tamamına ya da tamamına yakınına karşı ilgi kaybı gösterme veya zevk alamama
  3. İstemsiz bir şekilde kilo verme ya da kilo alma veya neredeyse her gün iştahta azalma ya da artma (son bir ayda kişinin kütlesinin %5’inden daha çok değişiklik gösterme)
  4. Psikomotor ajitasyon3 ve retardasyon4 görülme (Kişi kendisi fark etmez; diğerleri tarafından fark edilir.)
  5. Neredeyse her gün yorgun hissetme ya da enerji kaybı yaşama
  6. Neredeyse her gün değersiz hissetme ya da yersiz ve haddinden fazla suçlu hissetme
  7. Neredeyse her gün odaklanma ya da düşünme kabiliyetinde eksilme veya kararsızlık yaşama
  8. Ölümle ilgili tekrarlayan düşüncelere sahip olma, belirlenmiş bir planı olmayan ancak tekrarlayan intihar düşüncelerine sahip olma, intihar girişiminde bulunma ya da intihar etmek için plan yapma

Tanı koyabilmek için belirtilerin kişide klinik düzeyde sıkıntılı hissetmesine ya da sosyal, mesleki ve diğer önemli alanlarda bozulmalar yaşamasına neden olması gerekir. Ayrıca belirtilerin madde kullanımı sonucunda ortaya çıkmış olmaması ya da depresyon dışındaki başka bir tıbbi ya da zihinsel hastalık durumuyla alakasının olmaması gerekir.

Üzüntüyle Başa Çıkma

Depresyonda olduğunu düşünen insanlar için yardım almak ve tedavi görmek, yoğun mücadelelerinin üstesinden gelebilmeleri için önemlidir. Üzgün kişilerin üzüntüyü sağlıklı bir şekilde ifade edebilmeleri ve içerisinde bulundukları duruma yardım alabilmeleri için bazı yollar vardır. Bu yollar, üzüntünün depresyona dönmemesi için önleyici bir yöntem olarak da işe yarayabilir:

  • Üzüntüye izin vermek. Üzülmek, kaçınılmaz olduğu kadar doğal da bir duygudur. Üzüntüyü saklamak kişi için zarar verici olabilir. Saklanan üzüntü, kişinin daha da kötü hissetmesine neden olabilir. Üzüntüyü kabul etmek gerekir. Üzüntünün üstesinden gelebilmek için birinden yardım istenebilir ya da duyguları bastırmak yerine ağlamak kişiye iyi gelebilir.
  • Üzgün hissetmek için bir gün planlamak. Eğer çok fazla üzüntü hissediliyorsa yalnız kalmak için bir günlük ara vermek ve bu bir günlük arada duyguları ve düşünceleri dışa vurmak faydalı olabilir. Bu yöntem, kişinin üzüntüsünden sıyrılmasına ve daha mutlu bir ruh hâline bürünmesine yardımcı olabilir.
  • Neyin üzebileceği ile ilgili düşünmek ve/veya yazmak. Üzüntünün arkasında neler olduğunu anlamak için vakit ayrılmalıdır. Üzüntünün kaynağını keşfetmek daha iyi hissetmeye yarayabilir.
  • Düşünmek için yürüyüşe çıkmak. Doğada temiz hava almak ve sessiz bir ortamda zaman geçirmek, biraz egzersiz ile birlikte, kişinin düşüncelerini detaylı bir şekilde incelemesi ve bakış açısını değiştirmesi için faydalı olabilir.
  • Yakın bir arkadaşla ya da aile üyesiyle konuşmak. Üzgün hissedildiğinde iletişime geçilebilecek destekleyici bir çevreye sahip olmak ya da sadece bir kişinin bile var olması, kişinin duygularını etraflıca düşünmesini ve desteklenmiş hissetmesini sağlayabilir.
  • Kendine karşı nazik olmak. Üzgün hissedildiğinde, kişinin kendisini iyi hissedeceği aktiviteler yapması faydalı olabilir. Örneğin, uzun sıcak bir banyo yapmak, şekerleme yapmak ya da çok sevilen bir yemeği yemek gibi aktiviteler yararlı olabilir.
  • Duyguları belgelemek. Birçok insan, duyguları dışa vurmak için günlük tutmanın yararlı olduğunu düşünüyor. Minnettarlık duyulan pozitif şeyleri yazmak, olumsuz bakış açısının daha olumlu ya da gerçekçi bir bakış açısı ile yer değiştirmesine yarayabilir. Ayrıca, hayatla ilgili hedefleri ve atılması gereken adımları yazmak da kişinin bir şeylere odaklanması ve üzerinde çalışması için faydalı olabilir.

Depresyonun Tedavisi

İlaç Tedavisi

Depresyon için birçok tedavi seçeneği mevcuttur. Hekimler genellikle beynin kimyasal sinir iletim ulaklarını5 etkileyecek ilaç tedavisini tercih ederler. Antidepresanlar depresyonu olanlar için yaygın bir ilaç grubudur ve antidepresanların birçok çeşidi vardır.

Seçici serotonin geri alım engelleyicileri6, bir çeşit antidepresandır. İsminden de anlaşılacağı gibi, bir kimyasal sinir iletim ulağı olan serotonini etkiler. Presinaptik nöron tarafından serbest bırakılan serotoninin, sinaptik boşluktan geri alımını engeller. Böylece serotoninin sinaptik boşlukta daha uzun süre kalmasını sağlayarak serotoninin postsinaptik nöronun reseptörlerine ulaşmasını daha olası hâle getirir.

Seçici serotonin geri alım engelleyicileri, 3-4 hafta gibi uzun bir süre içinde işlevsel hâle gelirler; ancak, insanların bu ilaçlara karşı toleransları (dayanımları) yüksek olduğu, ruh hâlleri üzerinde olumlu etki bıraktıkları ve depresif belirtileri azalttıkları için yaygın olarak reçete edilirler. Ancak tüm bu pozitif etkilere rağmen; baş ağrısı, ağız kuruluğu ve mide bulantısı gibi bazı muhtemel silik yan etkileri vardır.

Serotonin-norepinefrin geri alım engelleyicileri7, seçici serotonin geri alım engelleyicileri gibi çalışırlar: Serotoninin geri alımını engellerler. Buna ek olarak norepinefrinin de geri alımını engellerler. Bu durum, beyinde serbest hâlde daha çok kimyasal olacağı anlamına gelir. Serotoninin ve norepinefrinin beyinde görece yüksek oranda serbest olması, kişinin normal ruh hâline dönmesini sağlarken depresif belirtilerin de azalmasını sağlar. Bazı durumlarda, serotonin-norepinefrin geri alım engelleyicileri, seçici serotonin geri alım engelleyicilerine kıyasla depresyon tedavisinde daha etkili olabilmektedir; ancak, serotonin-norepinefrin geri alım engelleyicilerinin daha fazla yan etkisi vardır ve diğerinin yan etkilerine kıyasla daha baskındır.

Monoamin oksidaz engelleyicileri8, görece eski bir antidepresan çeşididir. Monoamin oksidaz engelleyicileri, kimyasal sinir iletim ulaklarını parçalamak için görevli olan monoamin oksidaz isimli enzimin çalışmasını durdurur. Enzimlerin monoamin oksidaz engelleyicileri tarafından durdurulması beyinde serbest hâlde daha fazla serotonin, dopamin ve norepinefrin olacağı anlamına gelir.

Günümüzde, monoamin oksidaz engelleyicilerinin hekimler tarafından daha az reçete edilmesinin sebebi, bu ilaçların fazla ve baskın yan etkilerinin olması ve kullanımı sırasında beslenme düzeninin değiştirilmesinin gerekliliğidir.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Hekimler, depresyonu daha etkili bir şekilde tedavi edebilmek için ilaç tedavisinin yanı sıra bazı terapileri de tavsiye edebilirler. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), gözde bir terapi çeşididir. Bazı durumlarda, sadece belirtilerden ziyade sorunun kökeniyle de başa çıkmaya yardımcı olduğu için ilaç tedavisinden bile daha etkili olduğu kanıtlanmıştır [2].

BDT, kişinin kendisi hakkındaki olumsuz düşünceleriyle mücadele eder ve bu düşünceleri, daha gerçekçi ve faydalı bir hâle dönüştürmeye çalışır. Terapist ile birlikte, otomatik bir şekilde akla gelen olumsuz düşünce kalıpları ele alınabilir ve terapi seansları tamamlandıktan sonra danışanın ulaşmak istediği nokta için hedefler belirlenebilir. Seanslar sırasında danışanın belirli endişelerinin üstesinden gelinebilmesi için etkinlikler yapılabilir. Ayrıca, seansların dışında da endişelerle mücadele edebilmek amacıyla çalışma kâğıtlarının doldurulması ya da gevşeme egzersizlerinin uygulanması gibi “ev ödevleri” verilebilir.

Araştırmalar, BDT’nin seanslar tamamlandıktan sonra da uzun süre etki göstermeye devam edebileceğini ve bu etkilerin genellikle depresif belirtilerin tekrar nüksetmesini önleyebilecek nitelikte olduğunu öne sürüyor [5].

Beynin Uyarıldığı Terapiler

Diğer terapi çeşitlerinin işe yaramadığı durumlarda, şiddetli depresyon belirtileri olan kişilere beyni uyaran terapi yöntemlerini denemeleri önerilebilir. Bu terapi yöntemlerinden biri, beyne kısa elektrik uyarılarının verilmesini içeren, elektroşok tedavisi olarak da bilinen elektrokonvülsif terapidir (EKT)9. EKT, diğer tedavilere yanıt vermediği kanıtlanan şiddetli depresyon hastaları için etkili sonuçlar ortaya koyabilmektedir.

Çoğu kişi, her biri yaklaşık 10 dakika süren tedavilerin 4 ila 6. seansı sonrasında iyileşme gösterdiklerini bildirmektedir. Baş ağrısı, mide bulantısı ve görece düşük düzeyde bellek kaybı EKT’nin bazı yan etkilerindendir.

Elektrokonvülsif terapi uygulanışı.

Bir diğer beyin uyarıcı terapi yöntemi ise transkraniyal manyetik uyarımdır10. Transkraniyal manyetik uyarım, depresyon belirtilerini iyileştirmeye yardımcı olmak için nöronları uyaran manyetik alanlar yaratır.

Transkraniyal manyetik uyarım ile kişinin kafasına büyük bir elektromanyetik bobin yerleştirilir ve beynin duyguları kontrol ettiği düşünülen bölgelerine kısa süreli atımlar yönlendirilir. Her biri yaklaşık 40 dakika süren birçok transkraniyal manyetik uyarım seansı, bir hafta boyunca uygulanmalıdır.

Bu terapi, psikotik depresyon hastalarına ya da intihar riski yüksek kişilere tavsiye edilmez. Ayrıca yüzde kasılma ve baş ağrısı gibi yan etkileri olabilir.

Transkraniyal manyetik stimülasyonun uygulanışı. [Kaynak: Getty Images/BostonGlobe]

Yaşam Tarzı

Depresyonu tedavi etmenin bir başka yolu da egzersiz yapmaktır. Araştırmalar, aerobik egzersizin, antidepresanlarla ve diğer tedavilerle karşılaştırıldığında depresyon belirtilerini iyileştirdiğini göstermektedir [6]. Egzersizin yanı sıra yoga, meditasyon ya da farkındalık eğitimi11 gibi rahatlatıcı egzersizlere başlamak da bazı depresyon belirtilerinin iyileştirilmesinde faydalı olabilir.

Depresyon Çeşitleri

Depresyon, nedenlerine ve belirtilerine bağlı olarak birçok türde olabilir [2]:

  • Yeğin (majör) depresyon bozukluğu (major depressive disorder)
  • Mevsimsel duygu durum bozukluğu (seasonal affective disorder)
  • Yıkıcı duygu durum düzensizliği bozukluğu (disruptive mood dysregulation disorder)
  • Âdet öncesi (premenstrüel) disfori bozukluğu (premenstrual dysphoric disorder)
  • Maddenin/ilacın yol açtığı depresyon bozukluğu (substance/medication-induced depressive disorder)
  • Süregiden depresyon bozukluğu (distimi) [persistent depressive disorder (dysthymia)]
  • Başka bir sağlık sorununa bağlı depresyon bozukluğu (depressive disorder due to another medical condition)

Depresyonun başka özellikleri de olabilir:

  • Kaygı (anxious distress): Depresif hissetmenin yanı sıra bunalma ya da gerginlik deneyimlenir.
  • Karma özellikler (mixed features): Yüksek enerji, çok fazla konuşma ve yüksek öz saygı dönemleri ile birlikte hem depresyon hem mani12 görülür.
  • Örnek dışı (atipik) özellikler (atypical features): Kişi mutlu olaylardan sonra iyi hissedebilir fakat aynı zamanda çok acıkır, uyumaya çok ihtiyaç duyar ve reddedilmeye karşı hassaslaşır.
  • Psikotik özellikler (psychotic features): Halüsinasyonlar13 ve sanrılar14 görülür.
  • Katatoni15 (katatonia): Kişi, vücudunu normal bir şekilde hareket ettiremez. Ya hareketsiz ve tepkisizdir ya da kontrolsüz hareketleri vardır.
  • Doğumla ilişkili zamanda16 başlayan depresyon (peripartum depression): Hamilelik döneminde ya da doğum sonrası başlayan depresyon belirtileri görülür.
  • Mevsimsel örüntü (seasonal pattern): Mevsim değişikliklerinde, özellikle kışın, depresif duyguların kötüleştiği görülür.

Sebepleri ve Risk Etmenleri

Depresyonun başlamasını neyin tetiklediği ile ilgili bilinen net bir sebep yoktur; birçok etmenin birleşimi depresyona sebep olmuş olabilir. Sebep olabilecek etmenler listelenmiştir:

  • Kalıtsal Özellikler: Depresyon gibi duygu durum bozuklukları aile içi aktarım gösterebilir.
  • Beyindeki Değişiklikler: Beyin görüntüleme çalışmaları, depresyondaki insanların beyinlerinin ön loblarının daha az etkinleştiğini göstermiştir. Depresyon, hipotalamusun17 ve hipofiz bezinin18 (pituitary gland) hormon uyarımına karşı verdiği tepkilerle de ilintilidir.
  • Travma: Eğer erken çocukluk döneminde olumsuz olaylar deneyimlendiyse bu durum beynin korku ve strese karşı tepki verme biçiminde uzun süreli değişimlere neden olabilir.
  • Yaşam Koşulları: İlişkilerdeki değişiklikler, mali durumlar ve kişinin nerede yaşadığı da depresyon üzerinde etkili olabilir.
  • Diğer Tıbbi Durumlar: Uyku problemleri, diğer sağlık sorunları, süreğen ağrı ve anksiyete öyküsü olan kişilerde depresyon gelişme olasılığı yüksektir. Bazı ilaçlar da depresyon belirtilerine neden olabilir.

Depresyondaki kişiler ile yapılan araştırmalarda, kişilere depresyonda olmalarının sebeplerinin neler olabileceği sorulmuş ve verilen cevaplar neticesinde depresyonun olası sebepleri belirlenmiştir. Bu sebepler arasında kişiler arası problemler (zayıf sosyal beceriler ve başkaları tarafından kötü muameleye maruz kalmak gibi), gelişimsel olaylar (çocukluk problemleri ve çözülmemiş aile sorunları gibi), kişilikle alakalı ya da bilişsel sebepler (sebebi olmayan endişeler, duygusal bozukluk ve depresif düşünme gibi), biyolojik etmenler (kalıtsal özellikler ve biyokimyasal dengesizlikler gibi) ve çevresel etmenler (stres ve kişinin kendisinin ya da çevresinin hastalanması gibi) vardır.

Bir biyolojik teoriye göre, depresyon beyindeki kimyasal sinir iletim ulaklarının dengesizliği sonucu ortaya çıkmaktadır. Kimyasal sinir iletim ulakları, nöronlar boyunca yol alan kimyasal taşıyıcılardır. Nöronlar, kimyasal sinir iletim ulaklarının postsinaptik nöron üzerindeki reseptör bölgelere bağlanmasına yardımcı olurlar; böylece kimyasal sinir iletim ulaklarının beyni, ruh hâlini ve davranışları etkileyebilmeleri sağlanmış olur.

Depresyon üzerinde rolü olduğu düşünülen üç önemli kimyasal sinir iletim ulağı vardır:

  • Serotonin: Ruh hâlini, iyi hissetmeyi ve mutluluğu dengede tutan önemli bir kimyasal sinir iletim ulağıdır.
  • Dopamin: Heves, pekiştirme, haz ve ödülle ilgili bir kimyasal sinir iletim ulağıdır.
  • Norepinefrin: Uyarılma, enerji seviyesi, dikkat ve duyguların düzenlenmesinde rol alır.

Bu biyolojik teoriye göre depresyon; beyindeki serotonin, dopamin ve norepinefrin seviyelerinin düşük olması nedeniyle ortaya çıkar. Beyindeki kimyasal sinir iletim ulaklarının seviyelerinin düşük olmasının birçok sebebi olabilir:

  • Bahsi geçen kimyasal sinir iletim ulaklarını üretmeye yardımcı olan moleküller yeterli miktarda değildir.
  • Kimyasal sinir iletim ulaklarının aktarılacağı postsinaptik nöronlarda yeterince reseptör yoktur.
  • Kimyasal sinir iletim ulaklarını serbest bırakan presinaptik nöronlar, kimyasal sinir iletim ulakları reseptörlere ulaşacak şansı bulamadan onları geri alırlar.
  • Kimyasal sinir iletim ulaklarını oluşturan çok az molekül vardır.
  • Belirli kimyasal sinir iletim ulakları çok az sayıda üretilir.
  • Çok sayıda kimyasal sinir iletim ulağı, henüz reseptörlere ulaşamadan, sinaptik boşluktaki19 enzimler tarafından parçalanır.

Depresyonu tedavi etmek için kullanılan ilaçların büyük kısmı serotonin, dopamin ve norepinefrini hedef aldıkları ve depresyon belirtilerini azaltmada etkili oldukları için depresyonun nedenini açıklayan bu biyolojik teori mantıklı görünmektedir.

2020 yılında yapılan bir araştırma sonucunda, Amerika’da yaşayan gençlerin depresyonda olma, kendine zarar verme ve intihar girişiminde bulunma oranının 2011 ile 2018 yılları arasında ciddi bir artış gösterdiği fark edilmiştir. Ayrıca, teknolojiyi yoğun kullanan kişilerin az kullananlara kıyasla depresif hissetme oranının da iki kat arttığı ve daha az iyi hissettikleri bulunmuştur. Teknoloji kullanımı, depresyonun sebebi olmamasına rağmen, teknolojiye ayrılan vaktin artmasının depresyona sebep olabilecek etmenlere katkıda bulunduğu sonucuna ulaşılabilir. [8] Bununla birlikte, hâlihazırda depresyonda olan gençlerin, günlük yaşamın mücadelelerinden kaçmak için teknolojiyi daha çok kullanmayı seçmiş olabilecekleri gibi kendilerini diğer insanlardan izole etmek için de teknolojiye daha fazla vakit ayırdıkları düşünülebilir.

Maddi kaygılar veya sağlıkla ilgili endişeler gibi diğer yaşam olayları da depresyonun artış göstermesine neden olabilirler. COVID-19 salgını ile birlikte birçok insan uzun süreler boyunca kendini izole etmek durumunda kalmıştır. Bu izolasyon süreci ile birlikte, bazı durumlarda, sevdikleri ve destek gördükleri insanlardan ayrı kalmak zorunda kalmış olabilirler. Hatta zevk aldıkları aktiviteleri yapamaz hâle gelmiş olabilecekleri gibi diğer insanların sağlığı hakkında endişelenmiş olabilirler. Sonuç olarak araştırmalar, daha fazla insanın kendisini depresif hissetmesinin veya diğer psikolojik rahatsızlıklardan muzdarip olmasının sebebinin COVID-19 olduğu sonucuna işaret edebilir.


1 Kişiye özel tetikleyici durum veya nesneler olabilir. Örneğin, eski sevgilisinin arabasına benzer bir araba gördüğü zaman kişi tetiklenebilir ve bu durum üzülmesine sebebiyet verebilir.

2 Mutsuzluk, zevk alamama, ilgisizlik, sinirlilik, çaresizlik, değersizlik gibi depresif belirtilerin, tedavi gerektirecek düzeyde şiddetli, kişinin günlük yaşama uyumunu ve ilişkilerini bozacak yoğunlukta yaşandığı duygudurum bozukluğu [Hemşirelik Terimleri Sözlüğü, 2015]. Dünya Sağlık Örgütünün tahminlerine göre dünya nüfusunun %3,8’inde görülen yaygın bir hastalıktır [1].

3 Gerilim ve kaygının yol açtığı aşırı huzursuzluk, genel uyarılmışlık hâli ve amaçsız davranımlar [3]. Kişinin uyaran olmamasına rağmen gösterdiği aşırı tepkililik durumu.

4 Zihinsel ve motor faaliyetlerde yavaşlama [4].

5 İng. neurotransmitter

6 İng. Selective serotonin reuptake inhibitors (SSRIs)

7 İng. Serotonin norepinephrine reuptake inhibitors (SNRIs)

8 İng. Monoamine oxidase inhibitors (MAOIs)

9 İng. electroconvulsive therapy (ECT)

10 İng. transcranial magnetic stimulation (TMS)

11 İng. mindfulness training

12 Aşırı hareketlilik, neşe ve psişik taşkınlık, aşırı konuşkanlık, fikirlerde uçuşma ve dikkatte dağılma ile belirgin; bazen çevreye ya da kendine yönelik zarar verici davranışların da görüldüğü, nöbetler biçiminde gelişen ruhsal bozukluk. [İlaç ve Eczacılık Terimleri Sözlüğü, 2014]

13 Uyanık bir kişinin, dışarıdan bir uyarı olmaksızın var olmayan bir şeyi görme, işitme, tat veya kokusunu alma ile beliren yalancı algılama, varsanım. [İlaç ve Eczacılık Sözlüğü, 2014]

14 Toplumun diğer üyelerinin paylaşmadığı ve doğruluğuna ait bir kanıtın bulunmadığı yanlış inanç, kuruntu, delüzyon. [İlaç ve Eczacılık Terimleri Sözlüğü, 2014]

15 Belli bir duruşta saatlerce, günlerce kıpırdaman kalma. [Hemşirelik Terimleri Sözlüğü, 2015]

16 Doğum öncesi birkaç haftayı, doğum sürecini ve doğum sonrası birkaç haftayı kapsayan süreç [7]

17 Beyin sapının üzerinde, talamusun altında yer alan, yeme, içme, cinsellik, duygu, heyecan gibi güdülenmiş davranışları yöneten, iç salgı işlevlerini düzenleyen ve vücut dengesini koruyan bölüm. [Hemşirelik Terimleri Sözlüğü, 2015]

18 Beyin tabanında yer alan, ön ve arka olmak üzere iki ana lobu bulunan, iç salgı bezilerinin işleyişini denetleyen temel iç salgı bezi, pituiter bez [Hemşirelik Terimleri Sözlüğü, 2015]

19 İng. synaptic cleft

Yoluyla
Guy-Evans, O. & Yeung, F. (2022, November 3). Am I depressed or just sad? Understanding the difference. Simply Psychology.
Kaynak
[1] World Health Organization. (2021, September 13). Depression. [2] Amerikan Psikiyatri Birliği. (2014). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı (DSM-5): DSM-5 (E. Köroğlu, Trans.). Hekimler Yayın Birliği.[3] Karakaş, S. (2017). agitation - ajitasyon. Psikolojisozlugu.[4] Karakaş, S. (2017). psychomotor-retardation-psikomotor-gerilik. Psikolojisozlugu.[5] Driessen, E., & Hollon, S. D. (2010). Cognitive behavioral therapy for mood disorders: Efficacy, moderators and mediators. Psychiatr Clin North Am, 33(3), 537-55. doi: 10.1016/j.psc.2010.04.005[6] Morres, I. D., Hatzigeorgiadis, A., Stathi, A., Comoutos, N., Arpin‐Cribbie, C., Krommidas, C., & Theodorakis, Y. (2019). Aerobic exercise for adult patients with major depressive disorder in mental health services: A systematic review and meta‐analysis. Depression and Anxiety, 36(1), 39-53. doi: 10.1002/da.22842[7] Merhan, O., & Özcan, A. (2010). Peripartum dönemdeki koyunlarda seruloplazmin, hagtoplobin, fibrinojen, albümin ve transferrin düzeylerinin araştırılması. Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 7(1), 13-20. [8] Twenge, J. M. (2020). Why increases in adolescent depression may be linked to the technological environment. Current opinion in psychology, 32, 89-94. doi: 10.1016/j.copsyc.2019.06.036

Ceren Mısır

Orta Doğu Teknik Üniversitesinde Gelişim Psikolojisi alanında yüksek lisans yapmaktayım. Araştırmaktan ve öğrendiklerimi paylaşmaktan keyif alıyorum.
Başa dön tuşu