Davranışçı Yaklaşım
Yazan: Saul McLeod
Çeviren: Asiye Betül Topçu
Derleyen: Ceren Mısır
Düzenleyen: Ümit Sözbilir
Özet: Davranışçılık akımı, 1913 yılında John Watson’ın yayımladığı yazı ile doğar. Tüm davranışların klasik ve edimsel koşullanma ile öğrenildiğini savunur. Davranışların, kalıtsal olarak aktarılmadığını, insanların boş bir zihin ile doğduğunu ileri sürer.
Giriş
Davranışçı psikoloji olarak da bilinen davranışçılık; tüm davranışların koşullanma adı verilen bir süreç yoluyla, çevreyle etkileşim sonucunda öğrenildiğini vurgulayan bir öğrenme teorisidir. Yani davranış, basitçe söyleyecek olursak, çevresel uyaranlara verilen bir cevaptır.
Davranışçılık, sadece gözlemlenebilir olan etki-tepki davranışları ile ilgilenir çünkü davranışçılık, sistematik ve gözlemlenebilen olgular üzerinde durur.
Davranışçılık akımı, 1913 yılında John Watson’ın “Psychology as the behaviorist views it (Davranışçı gözüyle psikoloji)” adlı yazıyı yazması ile başlar. Bu makalede metodoloji ve davranış analizi ile ilgili birçok varsayımdan bahsedilmektedir.
Davranışsal Perspektifin Varsayımları:
- Bütün davranışlar çevreden öğrenilir.
Davranışçılık, doğuştan gelen ya da kalıtsal olarak aktarılan tüm faktörleri dışlayarak, sadece çevresel faktörlerin davranışları etkilemesi üzerindeki rolünü vurgular. Bu, tamamen öğrenmeye odaklanmak anlamına gelir.
Biz, yeni davranışları klasik1 ya da edimsel2 koşullanma aracılığıyla öğreniriz3.
Bu yüzden, davranışçı yaklaşıma göre, doğduğumuzda zihnimiz boştur. Bu boş olma durumuna “tabula rasa (boş levha)” adı verilir.
- Psikoloji bir bilim olarak görülmelidir.
Teoriler, dikkatli ve kontrollü bir şekilde yapılmış olan gözlemler ve davranış ölçümleri sayesinde elde edilen deneysel veriler kullanılarak desteklenmelidir. John Watson, “Davranışçı gözüyle psikoloji, doğa bilimlerinin tamamen nesnel bir deneysel dalıdır. Psikolojinin teorik amacı, davranışı tahmin etmek ve bunu kontrol etmektir.” demiştir.
Bir teoriğin bileşenleri mümkün olduğunca basit olmalıdır. Davranışçılar, işlemsel tanım4 kullanılmasını önerir.
- Davranışçılık; düşünme ve duygu gibi içsel olayların aksine, gözlemlenebilir davranışlarla ilgilenir.
Birçok davranışçı için başlama noktası, ana akım psikolojinin çoğunluğunun üzerinde durduğu içgözlem tekniğini5 reddetmektir.
Davranışçılar genellikle bilişin ve duyguların varlığını kabul etseler de bu konularla çalışmayı tercih etmezler. Onlar sadece nesnel ve bilimsel olarak ölçülebilen gözlemlenebilir olgularla çalışmayı tercih ederler.
Davranışçı yaklaşımın teorisyenleri, insanların “zihin”lerinin olduğunu kabul etseler de insanların özlemlerinin ve arzularının, hatta düşüncelerinin, güdülerinin ve anlamlarının nesnel bir şekilde ölçülmesinin imkânsız olduğunu savunurlar.
Bu yüzden, davranışçı yaklaşıma göre, düşünmek gibi içsel olaylar ya davranışsal terimler ile açıklanmalıdır ya da tamamen ortadan kaldırılmalıdır.
- İnsanlarda gerçekleşen öğrenme ile hayvanlarda gerçekleşen öğrenme arasında çok az fark vardır.
İnsan ve hayvan davranışları arasında temel (niteliksel) bir farklılık yoktur. Bu nedenle, insanlar kadar hayvanlar üzerinde de araştırmalar yapılabilir.6
Bundan dolayı, yaşam alanları kolayca kontrol edilebildiği için, fareler ve güvercinler, davranışçılar için ana veri kaynağı hâline gelmiştir.
- Davranış, etki-tepki sonucunda oluşur.
Ne kadar karmaşık olursa olsun, her davranış, basit etki-tepki ilişkisine indirgenebilir. John Watson, psikolojinin amacını şöyle tanımlar: “Uyaran verildiğinde nasıl bir tepki verileceğinin tahmin edilmesi ya da tepki verildiğinde bu tepkiye neden olan durumun veya uyaranın belirtilmesidir.”
Davranışçılığın Türleri
Tarihsel olarak davranışçılığın çeşitleri arasındaki en önemli ayrım; Watson’ın orijinal “metodolojik davranışçılığı” ve daha sonra onun çalışmalarından ilham alan ve toplu olarak “neo-davranışçılık” (ör. radikal davranışçılık) olarak bilinen davranışçılık biçimi arasındadır.
Metodolojik Davranışçılık
Watson’ın bahsi geçen makalesi, davranışçılığın prensiplerini de açıkladığı için “davranışçılığın bildirgesi” olarak anılır: Davranışçı gözüyle psikoloji, doğa bilimlerinin tamamen nesnel deneysel bir dalıdır. Teorik amacı, davranışların tahmini ve kontrolüdür. İçgözlem, davranışçılığın yöntemlerinin bir parçası değildir. Verilerin bilimsel değerleri, bilinç açısından yorumlanması ile ölçülmez. Davranışçı kişi, hayvan tepkisinin bütünsel bir şemasını elde etmek için çabalarken, insan ve hayvan arasında hiçbir ayrım tanımaz. İnsan davranışı, tüm inceliği ve karmaşıklığıyla, davranışçısının tüm araştırma planının yalnızca bir parçasını oluşturur.”
Radikal Davranışçılık
Radikal davranışçılık, B. F. Skinner tarafından kurulmuştur ve metodolojik davranışçılığın “Psikolojinin amacı, davranışın tahmini ve kontrolüdür.” görüşüyle hemfikirdir.
Watson gibi Skinner da içsel zihinsel olayların rolünü kabul etmiştir ve bu tip özel olayların davranışı açıklamak için kullanılamayacağını kabul ederken, davranış analizinde açıklanması gerektiğini önermiştir.
Metodolojik ve radikal davranışçılık arasındaki bir diğer önemli ayrım ise, davranışı etkileyen çevresel faktörlerin davranışı ne ölçüde etkilediği ile ilgilidir. Watson’ın metodolojik davranışçılığı, doğduğumuzda zihnin tabula rasa olduğunu ileri sürer. Buna karşılık, radikal davranışçılık, organizmaların doğduklarında bazı davranışları bildiği görüşünü kabul eder. Böylece, genlerin ve biyolojik bileşenlerin davranış üzerindeki etkisini tanır.
Davranışçılığın Tarihi
- 1897 yılında Ivan Pavlov, köpeklerin sindirimi konusunda çalıştıktan sonra koşullanma üzerine bir deneyin sonuçlarını yayımladı.
- 1913 yılında John Watson, “Davranışçı gözüyle psikoloji” isimli makaleyi yayımlayarak davranışsal psikoloji yaklaşımını başlatır.
- 1920 yılında John Watson ve Rosalie Rayner, Albert B (Küçük Albert) isimli bir çocuğu, beyaz bir fareden korkması için şartladılar.
- 1905 yılında Edward Thorndike “etki yasası”nı resmileştirdi.
- 1938 yılında B. F. Skinner, “The Behavior of Organisms (Organizmaların Davranışı)” isimli kitabı yazdı. Edimsel koşullanma ve davranış şekillendirme kavramlarını tanıttı.
- 1943 yılında Clark Hull, “Principles of Behavior (Davranış Prensipleri)” isimli makaleyi yayımladı.
- 1948 yılında B. F. Skinner, davranışçı ilkelere dayanan ütopik bir toplumu tanımladığı “Walden Two” isimli kitabı yazdı.
- 1958 yılında “Experimental Analysis of Behavior (Davranışın Deneysel Analizi)” isimli dergi yayımlanmaya başladı.
- 1959 yılında Noam Chomsky, Skinner’ın davranışçılığını eleştirdiği “Review of Verbal Behavior (Sözlü Davranışın Kritiği)” isimli yazıyı yayımladı.
- 1963 yılında Albert Bandura, bilişsel ve davranışsal yapıları birleştirdiği “Social Learning Theory and Personality Development (Sosyal Öğrenme Teorisi ve Kişilik Gelişimi)” isimli kitabı yayımladı.
- 1971 yılında B. F. Skinner, özgür iradenin bir yanılsama olduğunu savunduğu “Beyond Freedom and Dignity (Özgürlüğün ve Onurun Ötesinde)” isimli kitabını yayımladı.
Eleştirel Bir Değerlendirme
Davranışçılığın en belirgin üstünlüğü, davranışı net bir şekilde tanımlayabilme ve davranıştaki değişiklikleri ölçebilme yeteneğidir. Basitlik yasasına göre (Law of Parsimony), bir teori ne kadar az varsayım yaparsa o kadar güvenilirdir. Dolayısıyla davranışçılık, bilimsel bir bakış açısı ile insan davranışının basit açıklamalarını arar.
Bununla birlikte, davranışçılık nesnel olarak görülebilen insan davranışını kısmi olarak açıklar. Duygular, beklentiler ve üst düzey motivasyon gibi önemli faktörler dikkate alınmaz ya da açıklanmaz. Bir davranışçı açıklamayı kabul etmek, önemli faktörleri ortaya çıkarabilecek başka bakış açılarını daha fazla araştırmayı engelleyebilir.
Davranışçılığın aksine, hümanizm, değişkenleri kontrol etme ve ölçümleme deneylerini kullanan bilimsel yöntemleri reddetmektedir; çünkü bu, yapay bir çevre yaratır ve ekolojik geçerlilikleri düşüktür.
Hümanistik psikoloji, insanların hayatlarında kendi kararlarını alma konusunda özgür iradeye (kişisel eylemlilik) sahip olduklarını ve bilimin deterministik (rastgele olmayan) yasalarına uymadıklarını varsayar. Ayrıca hümanizm; davranışçılığın nomotetik7 yaklaşımını, insanları benzersiz gördüğü ve insanların (talep edilen niteliklere duyarlı olmayan) hayvanlarla kıyaslanamayacağına inandıkları için reddeder. Bu, bir deyimsel yaklaşım olarak bilinir.
Sigmund Freud’un psikodinamik yaklaşımı, bilinç dışı zihnin davranış üzerindeki etkisini hesaba katmadığından ve bunun yerine dıştan gözlemlenebilir davranışa odaklandığından dolayı davranışçı yaklaşımı eleştirir. Freud ayrıca, insanların tabula rasa olarak doğdukları fikrini reddeder ve insanların içgüdüleri (ör. eros ve thanatos) ile doğduklarını savunur.
Biyolojik psikoloji, tüm davranışların fiziksel/organik bir nedeni olduğunu belirtir. Doğanın çevreden daha çok rolü olduğunu vurgular. Örneğin, kromozomlar ve hormonlar (ör. testosteron) çevreye ek olarak insan davranışlarını da etkiler.
Bilişsel psikoloji; bellek, düşünme, problem çözme gibi meditasyon süreçlerinin uyaran ve tepki arasında gerçekleştiğini belirtir.
Bu eleştirilere rağmen; davranışçılık, psikolojiye önemli katkılarda bulunmuştur. Bunların hepsi, şartlanma açısından açıklanmış öğrenme, dil gelişimi, ahlaki gelişim ve toplumsal cinsiyet gelişimi ile ilgili öngörüleri içerir.
Davranışçılığın katkısı pratik uygulamalarda görülebilir. Davranış terapisi ve davranış değişikliği, anormal davranışların tedavisinde en önemli yaklaşımlardan birini temsil eder ve klinik psikolojide yaygın şekilde kullanılır.
1 Klasik koşullanma: Tepkisel koşullanma olarak da bilinen klasik koşullanmada, bir davranış bilinçli olmayarak ya da otomatik olarak öğrenilir. [1]
2 Edimsel koşullanma: Bir öğrenme metodu olan edimsel koşullanma, istenilen bir davranışı ödül vererek pekiştirme ya da istenmeyen bir davranışı ceza vererek azaltma amacı taşır. [2]
3 Klasik ve edimsel koşullanma öğrenme teorisi olarak bilinir.
4 Bir kavramın, o kavramın elde edilmesinde kullanılan işlemler yoluyla tanımlanması. [3]
5 İçgözlem: Bireyin; kendi duygularını, düşüncelerini, bilişsel süreçlerini, algılarını, anılarını, güdülerini vb. inceleyerek, ruhsal durumuyla ilgili bilgi vermesi. [Hemşirelik Terimleri Sözlüğü, 2015]
6 Karşılaştırmalı psikoloji alanının konusudur.
7 Soyut, genel, evrensel önermelerle, yasa ve ilkelerle ilgili olan. [4]
Başarılar ve kolaylıklar dilerim