
Yazan: National Center for Advancing Translational Sciences
Çeviren: Buse Mehmetoğlu
Düzenleyen: Ümit Sözbilir
Özet: Birincil Bağışıklık Yetmezliği Tedavi Kurulu (PIDTC) araştırmacıları, nadir görülen ve bebeklerin hayatını tehdit eden bir bağışıklık sistemi hastalığı olan Ağır Birleşik Bağışıklık Yetmezliği (SCID) için yapılan yenidoğan taraması sonucu konulan erken tanı ile hastaların hayatını kurtarabildiğini kanıtladı.
Halk arasında balon çocuk hastalığı olarak bilinen ve doğuştan bağışıklık sistemi olmayan bebeklerde görülen Ağır Birleşik Bağışıklık Yetmezliği (SCID), bebeklerin enfeksiyonlara karşı savunmasız kalmasına ve hastalıklarla mücadele edememesine yol açmaktadır. Nadir Hastalıklar Klinik Araştırma Ağı (RDCRN)’nın bir alt kolu olan Birincil Bağışıklık Yetmezliği Tedavi Kurulu (PIDTC), SCID alanında modern tıbbın temel kaynaklarından biri hâline gelmiştir.
PIDTC son 15 yılda, hastalığın seyrini izleyerek gen terapileri de dâhil olmak üzere hayat kurtarıcı tedaviler geliştirmiştir. PIDTC şu anda 49 ayrı iş birliği yapan tıp merkezi ve 7 hasta savunuculuk grubundan oluşmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH)’ne ait Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Ulusal Enstitüsü (NIAID), Ulusal Translasyonel Bilimler İlerleme Merkezi (NCATS) ile bu gruplara finansal destek sağlamaktadır.
SCID, bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerdeki genetik mutasyonlar nedeniyle enfeksiyonlarla mücadele eden hücrelerin işlevselliğinin bozulduğu, farklı klinik biçimler sergileyebilen nadir bir genetik hastalıktır. Bağışıklık sistemini onaran bir tedavi uygulanmadığı takdirde, SCID’li çocukların yaşam süresi genellikle iki yılın ötesine geçemez. Hastalığın standart tedavisi, en iyi eşleşme sağlanan bağışçıdan, hematopoietik kök hücrenin (HKH)1 hastaya nakledilmesiyle yapılmaktadır. Bu tür kök hücreler, enfeksiyonlarla savaşan beyaz kan hücreleri dâhil, her türlü kan hücresine farklılaşabildikleri için tercih edilmektedir. Tedavi uygulanan çocukların yüzde 70’inden fazlası, beş yıldan uzun süre hayatta kalabilmişlerdir. [2] Enfeksiyona yakalanmadan kök hücre tedavisine başlanan çocuklarda daha iyi sonuçlar alınmış ancak hastalığa yakalanmadan önce SCID tanısını koyabilecekleri bir yöntemin eksikliğini yaşamışlardır.
2005 ila 2008 yılları arasında, mevcut PIDTC başkan yardımcısı Tıp Hekimi Jennifer Puck önderliğindeki klinik araştırmacılar, SCID için bir yenidoğan tarama testi geliştirmişlerdir. Testin yaygın kullanımının sağlanmasıysa bundan iki yıl sonra gerçekleşmiştir.
2023’te, bir tıp dergisi olan The Lancet’te de bahsedildiği üzere [3], PIDTC bünyesindeki bilim insanları, doktorlar ve hasta aileleri tarafından öngörülen bir gerçeği kanıtlamışlardır: SCID için uygulanan yenidoğan tarama testleri, hastalığa sahip bebeklerin erken tespit edilmesini sağlayarak gerekli tedaviye erken başlanmasına olanak tanımış ve bu süreç, hayat kurtarıcı olmuştur.
PIDTC araştırmacıları tarafından yapılan, 900’ün üzerinde SCID’li çocuğun incelendiği araştırmada, yenidoğan taramasıyla sağlanan erken tedavinin, beş yıl hayatta kalma oranını tarama öncesindeki yüzde 73’ten yüzde 87’ye yükselttiği görülmüştür. Taramayla hastalığı tespit edilen çocukların, hastalandıktan sonra tespit edilen veya aile geçmişine dayanarak hasta olma olasılığı olan çocuklara kıyasla, tedavi sonrası yüzde 92,5’inin beş yıl veya daha fazla yaşadığı belirlenmiştir. [2]
Çalışmanın yazarlarından ve PIDTC’nin eski başkan yardımcısı olan pediyatrist Donald Kohn araştırmanın önemini şu şekilde vurgulamıştır: “SCID, yenidoğan taramasının faydalarının en belirgin örneğidir. On yıllar boyunca tedavilerde kademeli iyileştirmeler oldu, bunlar arasında gelişmiş destekleyici bakım yöntemleri ve bağışıklık sistemini baskılamak için yeni yaklaşımlar da bulunuyor. Ancak yenidoğan taraması sayesinde hastalığı tespit etmeye ve erken tedavi uygulamaya başlayana kadar hayatta kalma oranında hiçbir fark yaratılmadı. Yenidoğan taraması, hastalığın tespit edilme yöntemini değiştirdi ve şimdi ebeveynlerle farklı konuşmalar yapıyoruz.”
Tıp Hekimi Puck, alınan sonuçlar karşısındaki şaşkınlığını, “Amacımız, SCID’yi on yıllar boyunca incelemekti. Başlangıçta kademeli bir iyileşme beklerken 1982’den 2010’a kadar hayatta kalma oranının değişmediğini gözlemledik. Ardından bu oran aniden artış gösterdi.” şeklinde özetlemiştir.
SCID için yapılan yenidoğan taramasının başarısı, nadir genetik hastalıkların daha geniş bir yelpazede taranması ihtiyacını vurguladığını söyleyen RDCRN program denetleyicisi Dr. Tiina Urv: “Bu çalışma, erken tanı ve erken tedavinin değerini göstermesiyle araştırmacıları, yenidoğan taramaları için yeni teknolojilerin geliştirilmesine teşvik etmelidir. Tanı ve tedavi arasındaki köprüyü kısaltmak üzere yenidoğan tarama testlerinin kullanımını yaygınlaştıracak yeni yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır.”
2021 yılında NCATS’nin önderlik ettiği akademi, sanayi ve hükûmetten onlarca bilim insanı, gen hedefli tedavilerin mevcut durumu ve geleceği üzerine tartışmak için NIH’da üç günlük bir toplantıda bir araya gelmiştir. 2023 yılının başlarında, nadir hastalıkların nasıl daha iyi teşhis edilebileceği ve tedavilere daha kolay erişimin nasıl mümkün olduğuna odaklanan bir dizi makale yayımlamışlardır.
PIDTC, SCID Alanındaki Dinamikleri Değiştiriyor
PIDTC tarafından yönetilen bir araştırma, SCID ve diğer bağışıklık yetmezliği bozuklukları hakkında bilinenleri değiştirmiştir. Araştırmacılar, hastalığın yıllar içindeki değişimini ve ilerlemesini anlamak üzere hasta çocukları, doğal tarih çalışmaları aracılığıyla on yıllar boyunca gözlemlemişlerdir. Elde ettikleri veriler sayesinde, gelecek vadeden gen terapileri dâhil olmak üzere, yeni tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.
Kohn ve arkadaşları, adenozin deaminaz2 enziminin eksikliğinden kaynaklanan SCID biçimi için etkili bir gen tedavisi geliştirmiştir. Benzer şekilde Puck ve UCSF’deki meslektaşı Mort Cowan, Artemis3 eksikliğinden kaynaklanan SCID’den hastalanan çocuklara, farklı bir gen tedavisi uygulamıştır.
Nadir hastalıklar için, ABD Gıda ve İlaç Dairesi onayı da dâhil olmak üzere, bir tedavi geliştirmek hâlâ bir zorluk teşkil etmektedir. Nadir kategorisine giren binlerce hastalığın yanında şirketler, piyasaya yönelik özel bir gen tedavisi getirebilmek için gereken yıllarca sürecek araştırma ve milyon dolarlar içeren yatırımı yapmak konusunda isteksizdir veya yapabilecek durumları bulunmamaktadır.
Araştırma kapsamına üç hastalık türüne ek olarak yeni bir kategori ekleyen PIDTC, kendini geliştirmeye devam etmektedir. Birincil bağışıklık düzenleyici olarak adlandırılan bu hastalıklar, yüzden fazla otoimmün bozukluğu kapsamaktadır. Bahsi geçen hastalıklar, tip 1 diyabet gibi kronik ve hatta ölümcül olabilmektedir.
Başka bir güncel araştırma konusu ise, kemoterapi tedavisinin kullanımını azaltmayı amaçlayan koşullandırma tedavisi ismi verilen bir yaklaşım üzerinedir. Bu yöntem, hastaların tedavi öncesinde kemik iliğinde yeni kan hücrelerinin büyütülmesini destekleyerek kök hücre tedavisi için zemin oluşturmaktadır.
NIH’ın desteğiyle PIDTC’nin; hastaları, kaynakları ve deneyimleri bir araya getirerek bağışıklık yetmezliği araştırma topluluğunu yeniden birleştirdiğini belirten Kohn, sözlerini şu şekilde noktalamıştır: “Temel çalışmalar yayımladık, hayat değiştiren tedaviler geliştirdik, yenidoğan taramasının önemini kanıtladık ve yeni nesil bilim insanları ile hekimler yetiştirerek büyük bir başarı elde ettik.”
1 Kan hücrelerini üreten ve yenileyen, bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde kritik bir role sahip kök hücrelerdir.
2 Enfeksiyonlara karşı bağışıklık tepkisinde rol oynayan beyaz kan hücrelerinin aktivasyonunu sağlayan bir enzimdir.
3 Bağışıklık sistemi hücrelerinin, bağışıklık yanıtını alabilmesini sağlayan alıcıların oluşumunda görevli bir proteindir.