Başıboş Köpek Sorunu Nasıl Çözülür?
Yazan: Zelal Su Değirmenci, Burak Çankaya, Barış Bayraktar
Düzenleyen: Ümit Sözbilir
Malum şu an tüm Türkiye’nin gündemi sokaklardaki üstel bir şekilde popülasyonu artmış ve zaman zaman gruplaştıklarında insanlara saldıran hatta ölümlerine sebep olabilen sokak köpekleri. Konuyu bilimsel zeminde ele almak ve anlamak için gelin birlikte evcilleşme kavramına, köpeklerin evrimsel sürecine ve karakteristik yapısına bir göz atalım. Daha sonra uzmanların sunduğu çözüm yollarını, diğer ülkelerde bu sorunla nasıl başa çıkıldığını konuşalım.
Giriş
Öncelikle gelin kavramları bir netleştirelim. Sokak köpeği nedir, evcil hayvan nedir? İngilizcede domestic dog kavramı vardır. Domestic dog: Evcilleşmiş köpeklerdir. Lakin bu bizimle aynı evde yaşayan anlamındaki “evcil” değildir. Evcil, insanlar tarafından bakılmak üzere seçici olarak yetiştirilen ve onlara yabani benzerlerinden daha fazla faydalı olan bir hayvan (veya bitki) anlamına gelir. Sokak köpeği yani stray dog: Daha önce sahip olunan, şu anda kayıp veya sahipsiz olan bir evcil hayvandır. Anlayacağınız üzere Türkçeye evcil olarak geçen kelimedeki “ev-” bizim yaşadığımız “ev” anlamında değil. “Ehlileştirmek” yani “insanla yaşamaya alışmış” anlamında. Bizim bugünkü pet dediğimiz kavram ise “bizimle aynı evde yaşayan evcil hayvanlar”a verdiğimiz isim. Türkçesine “ev hayvanı” diyebiliriz. Yabani hayvan, hiç sahiplenilmemiş yani başıboş bir anneden doğmuş evcil bir hayvandır. Bu tanımları yaptıktan sonra açıkça göreceğimiz üzere köpekler evcilleştirilmiştir dolayısıyla evcildir.
1. Köpeklerin Evrimi
Arkeolojik kalıntılar köpeğin yani Canis lupus familiaris’in MÖ 12.000 yıllarında Mezopotamya’da evcilleştirildiğini göstermektedir ve ilk evcilleştirilen tür olması muhtemeldir. Bilim dünyası köpeklerin kurtlardan mı türedi yoksa ayrı bir tür olarak mı oluştuğu konusunda hâlâ tartışma hâlindedir. [2]
Evcilleştirildikten sonra günümüze kadar çok sayıda köpek ırkı elde edilmiş olup köpeklerin kullanım amaçlarında değişiklikler olmuştur. Burada ırk ve tür kavramına değinmekte fayda vardır. Tür dediğimiz zaman burada köpek ve kurdu ele alabiliriz.
Memelerin alt takımında yer alan Carnivora yani Etçiller iki aileye ayrılmaktadır: Kedimsiler (Feliformia) ve Köpeğimsiler (Caniformia). Buradaki köpeğimsilerin alt ailelerinden biri Köpekgillerdir yani Canidae. Köpekgillerin altında yer alan Caninae alt ailesinde yaşayan iki oymak bulunmaktadır: kurt benzeriler (Canina) ve tilki benzeriler (Cerdocyonina). Bizim burada ilgilendiğimiz kurtlar yani Canina. Canina oymağının altındaki Canis cinsi. Bunun altında da Canis lupus türü var. Bamteli burası! Canis lupus bizim bildiğimiz kurttur. Canis lupus’un altında yer alan Canis lupus familiaris alt türü ise bizim bildiğimiz köpek. [3] Bugün FCI (Fédération cynologique internationale) yani Uluslararası Kinoloji Federasyonuna kayıtlı 356 köpek ırkı mevcuttur. [4]
İnsan yaşamının değişmesi köpek ırklarının çeşitlenmesine doğrudan etki etmiştir. Köpeklerin evrimi, insanların etkisi altında yapay seçilim yöntemiyle gerçekleştirilen bir süreci kapsamaktadır. Köpeklerin evrimi hem fiziksel hem de sosyokültürel olarak gerçekleşmiştir. Normal şartlar altında canlıların evrim süreci, doğal çevrenin etkisi altında gerçekleşir. Ancak köpeklerin evrimi sırasında insanların ciddi katkıları olmuştur. [2]
İnsanlar tarafından, güvenlik, avcılık, bekçilik, süs vb. nedenlerle kullanılan köpeklerin ırk sayılarındaki artış insan yaşamını iyileştirilmesi için yapılmaktadır. Bu durum köpeklerin normalde sahip olamayacakları özelliklere sahip olmalarına yol açmıştır. [5]
2. Başıboş Köpekler Neden Bir Sorun Olarak Görülüyor?
2.1. Köpeklerden İnsanlara Bulaşabilecek Hastalıklar
2.1.1. Kuduz (Lyssavirus)
Kuduz, Mononegavirales takımının Rhabdoviridae familyasındaki Lyssavirus cinsinin nörotropik virüslerinden kaynaklanır ve tüm memelilere bulaşabilen kuduz yılda 60.000 insan ölümüne, yaklaşık her 10 dakikada 1 ölüme neden olmaktadır. Virüsler insanlara bulaşıcı olduğundan, enfekte olduğundan şüphelenilen tüm insan materyalleri, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından belirtilen uygun güvenlik koşulları altında kullanılmalıdır. Lyssavirusler veya şüpheli hayvan materyalleriyle çalışan laboratuvarlar, ulusal biyolojik muhafaza ve biyogüvenlik düzenlemelerine uymanın yanı sıra biyorisk analiziyle belirlenen uygun biyogüvenlik ve muhafaza prosedürlerini takip etmelidir (Biyogüvenlik seviyesi 3 laboratuvar gerektirir). Hastalığın belirtileri ortaya çıktığında kuduz hemen hemen her zaman hem hayvanlar hem insanlar için ölümcüldür. [6]
Asıl bulaşma ısırma ve tırmalama ile olmaktadır. Kuduz bir hayvanın tükürük, beyin dokusu gibi enfekte materyallerinin direkt olarak gözlere, burna, ağza veya bir yaraya temas etmesiyle de bulaşma mümkündür. Ancak bu şekilde bulaşma ihtimali düşüktür. Bir diğer geçiş şekli transplantasyon olup kornea transplantasyonu başta olmak üzere solid organ nakli ile de kuduz geçişi bildirilmiştir. Hayvana dokunmak, beslemek veya hayvanın sağlam deriyi yalaması ile bulaş söz konusu değildir. [8]
Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2008-2021 yılları arasında kuduz riskli temas sayısının yaklaşık 3 milyon civarıdır yani kayıtlara geçtiği kadarıyla yılda 250.000 kişi köpekler tarafından ısırılıyor. Yine Sağlık Bakanlığının verilerine göre 2008-2021 arasında 22 kişi kuduzdan ölmüştür. Bununla birlikte DSÖ, Türkiye’yi köpek ısırığı konusunda dünyadaki en riskli ülkeler arasında gösteriyor. [9]
2.1.2. İç ve Dış Parazitler
Sokakta yaşayan başıboş hayvanlardan veya bahçede bakılan, paraziter ilaçlamaları düzenli yapılmayan hayvanlardan insanlara iç ve dış parazitlerin bulaşma ihtimali oldukça yüksektir. Özellikle yaz aylarında bu ihtimal artacaktır. Ayrıca köpeklerin dışkılarını toprakla kapatma özellikleri olmadığı için şehir içi yaşamda sinek sayısında artış görülmesi oldukça normaldir.
2.1.2.1. Leishmania (Şark Çıbanı)
Leishmania, 70’ten fazla ülkede endemik olan önemli bir hastalıktır. Hastalık etkeni olan Leishmania infantum, tatarcık sinekleri ile taşınır. Köpeklerin bağışıklık tepkisi enfeksiyonu kontrol altına alabilir ve aktif hastalığı aylarca, yıllarca önleyebilir; enfeksiyon noktasından itibaren hastalık belirtileri ortaya çıkana kadar 7 yıl kadar zaman geçebilir. İtalya, İspanya, Fransa ve Portekiz’de yapılan seroprevalans araştırmalarına dayanarak bu ülkelerde 2,5 milyon köpeğin enfekte olduğu tahmin edilmektedir. DSÖ’nün 1999 tarihli bir raporu, yılda yaklaşık 500.000 yeni insanda iç organ Leishmaniasis vakasının bulunduğunu ve küresel olarak risk altındaki nüfusun 200 milyon kişi olduğunu göstermektedir. Başta Hindistan ve Doğu Afrika olmak üzere Leishmania donovani’nin neden olduğu antroponotik viseral Leishmaniasis, insanlardaki ölümlerin büyük bir kısmından sorumludur. Bununla birlikte, parazit için ana rezervuarın köpek olduğu CaNL, Brezilya ve Akdeniz bölgesi de dahil olmak üzere dünyanın diğer bölgelerinde hastalığın ana formudur. [10] [11]
Köpekler, enfekte dişi tatarcık vektörlerinin ısırıkları sırasında deride biriken Leishmania promastigotları ile enfekte olur. Promastigotlar konakçı hücreleri istila eder ve hücre içi amastigotlar olarak çoğalırlar. Klinik belirtilerin ortaya çıkmasından önceki hastalık kuluçka dönemi aylar ila yıllar sürebilir; bu süre zarfında parazit, konakçının vücudundaki deriden öncelikle hemolenfatik organlara yayılır. İnsanlarda ve ayrıca enfekte donörlerden kan nakli yapılan köpeklerde Leishmania infantum‘un kan ürünleri yoluyla bulaştığı rapor edilmiştir. Her ne kadar Leishmania infantum‘un doğal aktarımı tatarcıkların ısırığı yoluyla gerçekleşse de anneden yavrularına rahim içinde dikey geçiş birkaç raporda belgelenmiştir. Enfekte köpekleri tutmak ve tedavi etmek, toplumdaki insanlara ve evcil hayvanlara bulaşma riski nedeniyle, özellikle uygun vektörlerin bulunduğu bölgelerde sahipler, veterinerler ve halk sağlığı görevlileri için bir ikilem oluşturmaktadır. Tedavi gören köpekler genellikle hastalığın taşıyıcısı olmaya devam eder, tatarcıklara karşı bulaşıcıdır ve sıklıkla klinik nüksetmeler yaşar. Bu nedenle hastalığın kontrolünde köpeklerin tedavisinin yanı sıra vektörlerle mücadele de oldukça önemli rol oynar. [10] [11]
2.1.2.2. Kıl Kurdu (Tenya)
İnsanlarda hastalık oluşturan 3 tür tenya bulunur: Taenia saginata, Taenia solium veya Taenia asiatica. İnsanlar temelde çiğ veya az pişmiş sığır eti (Taenia saginata) veya domuz eti Taenia solium ve Taenia asiatica) yiyerek bu tenyalarla enfekte olabilirler. Ancak aynı ürünleri tüketen köpeklerde etkeni alır ve tenya yumurtalarını dışkı ile yaymaya devam eder. Bu da insanlara bulaşmada önemli bir etkendir. Tenyazisli kişiler tenya enfeksiyonuna sahip olduklarını bilmeyebilirler çünkü semptomlar genellikle hafiftir veya hiç yoktur. Yumurtalar, tenyası olan birinin dışkısından (kakasından) geçer. Tenya yumurtaları gıdalara, suya veya dışkıyla kirlenmiş yüzeylere bulaşabilir. İnsanlar kontamine yiyecek veya su tükettiklerinde veya kontamine parmaklarını ağızlarına götürdüklerinde yumurtaları yutarlar. Otoenfeksiyon, tenyası olan birinin kendisine tenya yumurtaları bulaştırmasıdır. Ayrıca ailedeki başkalarına da bulaştırabilirler. Bulaşmayı önlemek için hayvanlar düzenli olarak paraziter yönden ilaçlanmalı özellikle sokak hayvanları çiğ etle beslenmemeli ve kırsal kesimde kesilen hayvanların iç organları (özellikle beyin ve karaciğer) ve insan tüketimine sunulmayan et kısımları köpeklerin ulaşabileceği yerlere atılmamalıdır. Kesim sırasında içi su dolu keseciklerin (kistler) bulunduğu iç organlar kesinlikle tüketilmemeli ve hayvanlara da yedirilmemelidir. Bu organlar uygun şekilde imha edilmelidir. [13] [14]
Leptospirosise neden olan Leptospira adlı bakterinin birden fazla türü vardır. Bakteriler, özellikle yaz sonlarında ve sonbaharda sıcak ve nemli ortamlarda gelişir ve haftalarca, aylarca hayatta kalabilirler. Yağışların yoğun olduğu dönemler yayılmayı kolaylaştırabilir. Köpeklerin leptospirosise yakalanmasının en yaygın yolu, idrarla kirlenmiş su, özellikle de su birikintileri, göletler veya göller gibi durgun veya yavaş hareket eden sulardır. Diğer bir kaynak ise idrarla kirlenmiş toprak, yatak veya yiyecekle temastır. [16]
Pek çok farklı hayvan, başta kemirgenler ve sıçanlar ve rakunlar gibi küçük memeliler ve hatta bazı çiftlik hayvanları olmak üzere idrarları yoluyla leptospirozu yayabilir. Leptospira vücuda sindirim yoluyla, yaralar veya mukoza (gözler, burun veya ağız) yoluyla girer. Kuluçka süresi veya organizmaya maruz kalma ile semptomların ortaya çıkması arasındaki süre yaklaşık bir haftadır. Leptospirosis zoonotik bir hastalıktır, yani memelilerden insanlara yayılma olasılığı vardır. İdrarla temas hâlinde eldiven giyilmelidir. Yanlışlıkla temas hâlinde eller iyice yıkanmalıdır. Köpekleri aşılamak, enfeksiyona karşı koruma sağlamanın yanı sıra, insanların maruz kalma riskini de azaltacaktır. Önleme, tedavi etmekten çok daha basittir;
- Köpekleri her yıl leptospiroz aşısıyla aşılamak
- Durgun suya erişimi sınırlamak
- Kemirgen popülasyonun kontrolü
- Yaban hayatı ile temastan kaçınma [16]
2.2. Gruplaşan Köpeklerin Saldırması
Köpek davranışlarını belirleyen en önemli husus insan davranışları ve tutumlarıdır. Yani köpeği saldırgan olmaya iten şey aslında bizzat insan davranışlarıdır. Genetik kaynaklı ya da doğuştan saldırganlık çok nadirdir.
Korktuğu için veya avlanma, kendini ya da alanını koruma” dürtüleri nedeniyle “saldırı” davranışında bulunan köpeğe “agresif” ya da “saldırgan” teşhisi konmaz. Bazı köpekler farklı şekillerde de saldırıya kışkırtılabilir ya da agresyon davranışlarında bulunabilse de bir köpeğe “agresif” teşhisi koyabilmek için bazı kriterler vardır ki bu teşhisi sadece işin uzmanı olan kişiler koyabilir. [18]
Peki köpekler neden insanlara saldırır? Birinci sebebi: Korku. İnsanların kullandığı yüksek ses, çok büyük ve aşırı beden hareketleri köpeğin korkmasına ve kendini koruma ihtiyacı hissetmesine neden olabilir. İkinci sebebi: Açlık ve yemeğini koruma güdüsü. Sabit bir noktada düzenli olarak beslenen köpekler bu bölgeyi kendi alanları olarak benimseyip koruma ihtiyacı hissedebilir. Aynı zamanda uzun süre aç kalmış köpekler de yiyeceklerini korumak isteyebilir. Veya mevcuttaki bir bölgeye dışarıdan bir köpek gelirse bu durumda bölgedeki köpek yiyeceğini korumak için saldırabilir.
- Bir diğer sebebi: Alan koruma güdüsü. Bunu sanırım her canlı yapar.
- Bir diğeri: Üstünlük kurma çabası. Köpekler sürü hayvanlarıdır dolayısıyla tanımadığı insanlara karşı sürü psikolojisi ile bir sürü üyesi gibi yaklaşıp onun üzerinde üstünlük kurmak isteyebilir.
- Son olarak da insanlardan gördüğü kötü muamele. Ülkemizde köpeklerin insanlara saldırma oranı yüksek olmakla birlikte insanların köpeklere olan şiddet eylemleri de oldukça fazladır. Daha önce bir insan tarafından şiddet görmüş bir köpek diğer insanlara karşı da kendini koruma ihtiyacı hissedip saldırgan davranışlar gösterebilir.
2.3. Popülasyon Kontrolünü Kaybetmemiz
Evet bir diğer sorun da köpeklerin zaman içinde bir biçimde çoğalarak nüfusunun yaklaşık 7 milyona ulaşması. 2023 yılında Veteriner Hekimler Derneğinin yaptığı açıklamaya göre bu rakam 6,5 milyon. Bu sayı ülkemizdeki toplam sahipsiz köpek sayısını temsil etmektedir. [19]
Popülasyonun artmasının çeşitli sebepleri vardır. Bunlar:
- Merdiven altı veya profesyonel olmayan kişilerce (evinde baktığı köpeği çiftleştirmek gibi) üretimin denetlenmiyor olması, tespiti hâlinde caydırıcı cezalar verilmiyor oluşu,
- Evde bakılan köpeklerin sokağa/ormanlık alana/barınaklara terk edilmelerine caydırıcı cezalar verilmiyor oluşu,
- Köpek ticaretine (profesyonel olmayan kişiler tarafından yapılan) engel olunmaması, sokaktan veya barınaklardan sahiplenmeye teşvik edilmemesi,
- Yetkili kurumlarca sokakta yaşayan hayvanların kısırlaştırma, bakım ve tedavi uygulamalarının etkili şekilde yapılmaması,
- Sokaklarda bilinçsiz şekilde besleme yapılması şeklinde sıralanabilir.
2.4. Köpek Popülasyonlarını Yönetme Yöntemleri
Köpek popülasyonu yönetimi programlarının oluşturulmasından farklı gruplar sorumludur. Bu programlar nüfusu üç ana yolla yönetiyor: itlaf, uzun süreli barınma ve başıboş köpeklerin doğurganlığının kontrolü. Buna ek olarak, programlar sorumlu sahiplik konusunda kamu eğitimini ve köpek sahipliğinin vergilendirilmesini de içerebilir. Bu programların hedefleri, serbest dolaşan köpeklerin sayısını azaltmak, sorumlu sahiplenme uygulamalarına ilişkin farkındalığı artırmak veya serbest dolaşan köpek popülasyonunun sağlığını iyileştirmek gibi değişebilir. Bu hedefler köpek merkezli, insan merkezli ve yaban hayatı merkezli motiflerle desteklenebilir. [20]
2.4.1. İtlaf
Tarihsel olarak, başıboş köpek popülasyonlarını azaltmanın ana yöntemi itlaf olmuştur ancak DSÖ sadece bunu önermiyor. [21] Bunun yerine kayıt, aşılama, halk eğitimi ve kısırlaştırma gibi alternatif yöntemler de öneriyor. Bu önerilere rağmen bazı ülkeler gelir düzeyine göre farklı yöntemlerle itlaf yöntemini hâlâ kullanıyor. Bazı ülkelerde nüfus kontrolü amacıyla köpeklerin öldürülmesini yasaklayan yasalar bulunmaktadır. Ötanazi yapılacaksa bile bu, hayvana en az acı verecek ve en hızlı şekilde sonuca ulaşacak yöntemle yapılmalıdır. Ötanazi işlemi sırasında hayvanlar kesinlikle birbirlerini görmemelidir.
2.4.2. Barınma
Bazı ülkelerde başıboş köpeklerin barınması, köpek popülasyonunu kontrol etmenin yaygın bir yöntemidir. Barınaklar, köpekleri toplumdan uzaklaştırarak nüfus büyüklüğünü azaltmayı amaçlar. Burada köpeklere ötanazi yapılabilir, sahiplenilebilir veya kalıcı olarak barınakta kalabilir. Barınaklar devlet tarafından, özel olarak veya STK’ler tarafından işletilmektedir. Barınağa gelen köpeklerin sayısı çoğu zaman sahiplendirilen köpeklerin sayısını aşıyor ve bu da ömür boyu kalışlara veya ötanaziye yol açıyor.
Bazı ülkelerde ulusal yasalar, sağlıklı hayvanlara ötanazi yapılmasını yasaklayarak uzun süreli barınmalara ve aşırı kalabalığa yol açmaktadır. Barınaklar, maliyetleri nedeniyle yüksek ve orta-üst gelirli ülkelerde daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntem masraf nedeniyle alt-orta ve düşük gelirli ülkelerde uygun olmayabilir. [20] Bu konuyla ilgili birkaç istatiğe bakacak olursak [9]:
- Barınaklardan sahiplenme oranı %5.
- Ülkemizde toplam 100.000 kapasiteye sahip 297 hayvan bakımevi var. Bu bakımevlerinin yıllık kısırlaştırma kapasitesi sadece 405.000 civarında.
- 2023 yılı için de 155.000 hayvanın kısırlaştırılmasına maddi destek sağlanması kararlaştırılmış.
2.4.3. Doğurganlık Kontrolü
Doğurganlık kontrolü cerrahi veya kimyasal sterilizasyon veya doğum kontrolü yoluyla sağlanabilir. Başıboş köpeklerin yakalanıp kısırlaştırılması (CNR, catch-neuter-release) yoluyla cerrahi kısırlaştırma, baskın yöntemdir. Bu yöntem, sabit veya gezici kliniklerde başıboş köpeklerin kısırlaştırılmasını içerir. CNR, İtalya, Hindistan, Bangladeş, Sri Lanka ve Brezilya gibi birçok ülke ve eyalette gerçekleştiriliyor. Ancak yerel halk ile CNR’yi yürüten grup/kurumlar arasında çatışmalar olabiliyor ve bazı topluluklar dini inançlar veya davranış değişikliği konusundaki yanlış kanılar nedeniyle cerrahi kısırlaştırmaya karşı çıkıyor. Ek olarak CNR, vasıflı personele, klinik tesislere ve ilaçlara ihtiyaç duymaktadır ve bu da masraflara yol açmaktadır. [20]
3. Çağdaş ve Medeni Batı ülkeleri ne yapıyor?
Amerika
Kaliforniya’da yer alan bir barınağın verilerine göre, 1970-1997 yılları arasında barınağa gelen her üç hayvandan biri sahiplendirilirken, diğer ikisi ötanazi ile öldürülmüştür. American Society for the Prevention of Cruelty to Animals tahminlerine göre ise Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 6,3 milyon evcil hayvan barınaklara girmekte ve yaklaşık her yıl 920.000 barınak hayvanına ötanazi yapılmaktadır. [22]
Kanada
Kanada’da Toronto eyaletinin yasalarına göre, toplanan sahipsiz köpekler hasta veya sakat ise toplum sağlığının korunması için gecikmeksizin uyutulur. Toplanan sahipsiz köpek Amerika sisteminde olduğu gibi en az 5 gün boyunca tutulur ve bu süre içinde bakımları yapılır. Bu süre içinde köpeğin sahibi varsa köpeği alması beklenir. Köpek alınmazsa veya sahipsiz ise şehre ait olur. Bunun üzerine şehir, köpeği sahiplendirebilir veya uyutabilir. [23]
Hollanda
Belki haberlerde duymuş olabilirsiniz. Hollanda dünyada sokak köpeklerinin olmadığı ilk ülke olduğunu söylüyor. Peki Hollanda bunu nasıl başardı? Hollandalılar bunu ülke çapında hükümet tarafından finanse edilen bir kısırlaştırma programı olan CNVR programı (Toplama, Kısırlaştırma, Aşılama ve Geri Bırakma) aracılığıyla başardı. Dünya Hayvanları Koruma Ajansı bunun başıboş köpek popülasyonu ile mücadelede en etkili yol olduğuna inanıyor. Buna ek olarak, birçok belediye, insanları barınaklardan evsiz köpekleri sahiplenmeye teşvik etmek amacıyla mağazadan satın alınan köpeklere yönelik vergileri arttırıyor. Ayrıca Hollanda, hayvanlara karşı işlenen suçları denetleyen bir hayvan polis gücü kurdu. [24]
İspanya
Her yıl 200.000’den fazla hayvanın terk edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu İspanya’da, proaktif önlemler sokaklarda başıboş köpeklerin tamamen ortadan kalkmasına yol açtı. Çoğunlukla kolluk kuvvetleri tarafından seferber edilen yetkili ekipler, başıboş hayvanları topluyor ve onların karantina, aşılama ve kısırlaştırma da dahil olmak üzere uygun bakımı almalarını sağlıyor. [25]
Yunanistan
Yunanistan başıboş hayvanların sayısını azaltmak amacıyla evcil hayvanlar için nüfus kaydı ve zorunlu kısırlaştırma uygulamasını başlattı. 2021’de yürürlüğe giren yasaya göre sokak hayvanlarıyla ilgilenmek belediyelerin yetki alanında ve çoğunlukla gönüllülerin desteğiyle yapılıyor. [25]
Almanya
Almanya, köpek sahiplik vergisi ve agresif ırklara yönelik özel düzenlemeler getirdi. Sahipsiz hayvanlar veya kaybolan evcil hayvanlar, sahibi bulunamazsa altı ay boyunca mikroçipleri ve barınakları kontrol eden yetkililere bildiriliyor. Alman Hayvan Refahı Yasası, ağır hastalık haricinde ötanaziyi yasaklıyor. [25]
Birleşik Krallık
Birleşik Krallık sokakları temiz tutmak amacıyla başıboş köpeklere yönelik zorunlu mikro çip takma ve sıkı raporlama gerekliliklerini benimsedi. Sokak köpekleri barınak veya diğer kuruluşlara teslim ediliyor ve bir hafta içerisinde sahiplerine kavuşturulması için çaba gösteriliyor. [25] Birleşik Krallık’ta ayrıca birçok barınak Doğu Avrupa’daki köpeklerin kurtarılmasına yardım ediyor. Son 10 yılda Essex merkezli Love Underdogs, Romanya’dan 1.300’den fazla köpek getirdi. [26] Sahibi bulunamazsa veya evlat edinme mümkün değilse ötanazi düşünülür. Birleşik Krallık’ta günde ortalama 21 köpeğe ötanazi yapılıyor. [25]
Polonya
Polonya belediyelere başıboş hayvanlarla mücadele etme görevi de veriyor. Yakalanan hayvanlar çip kontrolünden geçiriliyor, çip bulunması hâlinde sahiplerine iade ediliyor. Çipi olmayan hayvanlar karantinaya alınıyor, aşıları yapılıyor, kısırlaştırılıyor ve ardından barınaklara gönderiliyor. Ötanaziye yalnızca ciddi ihtiyaç durumlarında izin veriliyor. [25]
İsviçre
İsviçre’de, sahiplerine sokaklardan topladıkları kayıp evcil hayvanlarını talep etmeleri için iki aylık bir süre tanınıyor. Eğer sahibi gelmezse hayvan başkası tarafından sahiplenilebilir. Barınaklarda ötanazi, aşırı agresif veya hasta hayvanlara uygulanmakta olup, tüm hayvan barınakları özel veya sivil toplum kuruluşları tarafından yönetilmektedir. Hayvanları sokağa bırakanlara cezai yaptırımlar uygulanıyor. [25]
İtalya
İtalya’da yakalanan hayvanlar sağlık ve mikroçip kontrollerinden geçiriliyor, çip bulunması hâlinde sahibine ulaşmaya çalışılıyor. Sahibi 60 gün içinde hayvanı geri almazsa başkası tarafından sahiplenilebilir. Ötanazi yalnızca evcilleştirilemeyen veya ağır hasta hayvanlar için düşünülür. [25]
Belçika
Belçika’nın yaklaşımı barınaklara, köpekler için zorunlu mikroçip implantasyonuna, kolluk kuvvetleriyle iş birliğine ve cezai tedbirlere odaklanıyor. Polis, bulduğu sokak köpeklerinin mikroçiplerini inceleyerek sahiplerini bulmaya çalışıyor, ardından köpeği bulunduğu bölgedeki en yakın barınağa naklediyor. Köpeklerin sahiplenilmesi için 15 gün boyunca sahip arama çalışmaları sürüyor. Kısırlaştırma zorunlu değil ancak hayvan savunucuları bunun uygulanması için baskı yapıyor. Ötanazi genellikle yalnızca tıbbi amaçlar için düşünülür. [25]
İsveç
İsveç’te köpekler için elektronik çipler 2001’den beri zorunlu. Sahipleri bulunsa bile bazıları iade edilmiyor ve hayatlarının geri kalanında barınaklarda bakılıyorlar. [25]
4. Türkiye Ne Yapabilir?
- Hayvan popülasyonun artmasına neden olan durumlar için caydırıcı cezalar getirilmeli ve bunlar katı bir şekilde uygulanmalıdır.
- Kısırlaştırma politikaları etkili biçimde uygulanmalı. Bu bağlamda barınak kapasitesi, devlet bünyesinde çalışan personel yetersizliği durumunda özel kliniklere ödenek verilip kapasite artırılabilir.
- Sokakta yaşayan hayvanların beslenmeleri için insan yerleşimine belirli uzaklıkta odaklar kurulup besleme sadece görevli kişilerce yapılmalı ve bunun kontrolü sağlanmalıdır (düzensiz ve sabit noktada besleme köpeğin bölgeyi sahiplenmesine ve koruma güdüsünün artmasına sebep olmaktadır. Bu durumda bölgesini/yemeğini korumak için saldırganlık gösterebilir).
- Mevcutta bulunan barınakların şartları iyileştirilmeli, kapasitenin yetersiz kalması durumunda yeni barınaklar yapılmalı. (2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu olmasına rağmen [27] Türkiye’de 1.389 belediyenin 1.200’ünde bakım evi yoktur [28]. Bu belediyeler kısırlaştırmada yapmamaktadır.)
- Profesyonel köpek yetiştiricileri (bu kişiler belgeli ve kayıtlıdır) hariç köpek sahibi olan kişilerin üretim yapması yasaklanmalı ve denetlenmelidir.
- Satın almak yerine sokaktan/barınaktan sahiplenme teşvik edilmelidir. Teşvik edici olması için; belli bir süre veteriner masraflarını karşılama, vergi indirimi gibi birtakım uygulamalar getirilebilir.
- Köpek sahiplenecek kişilere hayvan bakımı, hayvan refahı, hayvan hakları gibi konularda eğitim verilmelidir.
- Saldırgan olduğu tespit edilen hayvanlar rehabilite edilmelidir.
5. Kuduza Ötanazi Tek Başına Bir Çözüm mü?
Öncelikle burada neye karşı çözüm mü bunu sormamız gerekiyor. Popülasyon kontrolünü tek başına çözebilecek gibi dursa bile aslında bunun da mümkün olmadığını anlattık. İnsanlar dışarıya köpeklerini atmaya devam edecek, tüm köpeklerin aynı anda toplanıp kısırlaştırılıp ve eş zamanlı uyutulduğunu varsaysanız bile yerine yenileri hemen gelecektir. Keza 1910 yılında İstanbul’da yaşayan 80.000’den fazla sokak köpeğinin toplu bir şekilde Sivriada’ya gönderilip açlıktan veya birbirlerini yeme sonucu öldükleri Hayırsızada Sürgünü de bunun iyi bir yöntem olmadığını bizlere göstermektedir.
Ötanazinin Hukuktaki Yeri
Geçici bakımevlerinde kaldıkları süre içerisinde; kanunî istisnalar ile bulaşıcı, tedavi edilemez veya tedavi sonrası iyileşme ihtimali olmayan bir hastalığa yakalanan ve alındığı ortama bırakıldığında insan ve çevre sağlığına önlenemez derecede tehdit vereceğine geçici bakımevi veteriner hekimince karar verilen hayvanların dışında hiçbir hayvan öldürülmez. [29] Öldürme işleminde hayvanlara en az acı veren ve süratle ölümünü sağlayan yöntemler uygulanır. Ötanazi işlemi haricinde hayvanları öldürme veya işkence etme hâlleri gerek uluslararası hukukta gerekse hukukumuzda yasaklanmıştır. Bu durum, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu 9. maddede şu şekilde belirtilmiştir [30];
(3) Hayvanlara ötanazi yapmak yasaktır. Ancak,
a) Hayvanlara acı ve ıstırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalık durumlarında,
b) Akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda,
c) Davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda, veteriner hekim tarafından ötanazi yapılmasına karar verilebilir. Ötanazi işlemi veteriner hekim tarafından veya veteriner hekim gözetiminde yapılır.
Ülkemizdeki duruma bakıldığında tek başına ötanazi/itlaf hızlı ve kesin bir çözüm gibi sanılıyor olabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bazı detaylar var.
- Ötanazi ile sokaklarda birden azalan köpek popülasyonu sonucunda kedi popülasyonunda ciddi bir artış buna bağlı olarak da kuş popülasyonunda da ciddi bir azalma görülecektir. Ülkemizin kuş türü konusunda çok zengin bir ülke olduğunu göz önünde bulundurursak bu oldukça trajik bir ekolojik dengesizliğe yol açacaktır.
- Yukarıda belirtilen önlemler alınmadığı takdirde ötanazi/itlaf ile azaltılmış popülasyonun yerini hızlıca başka köpekler dolduracaktır.
- Özellikle kırsal bölgelerde/köylerde köpeklerin olmaması yaban hayvanlarının yerleşim yerlerine inmelerinin artmasına sebep olacaktır. Bu durumda kuduz riskinde herhangi bir azalma olmaz.
- Ötanazi hayvana en az acı verecek şekilde, diğer hayvanların görmediği bir şekilde yapılmalıdır. Bu kadar yüksek sayıda bir popülasyonda bunu uygulamak mümkün olmadığı için aksi uygulamalar vicdan dışı ve ülkemiz kanunlarına aykırı olacaktır.
Tüm bunlar göz önüne alındığında ne ötanazi ne de kısırlaştırma tek başına popülasyon kontrolünü sağlamaya yeterli değildir. Saldırgan olup rehabilite edilemeyenlerin, çok yaşlı, iyileşemeyecek düzeyde hasta, güçten düşmüş, toplum sağlığını tehlikeye sokabilecek zoonoz hastalıkları taşıdığı tespit edilen hayvanlara acı ve ızdırap çektirilmeden veteriner hekimlerce ötanazi yapılıp, diğer hayvanların kısırlaştırılması, barınak şartlarının iyileştirilip yaşam alanlarının oluşturulması, sokaktan/barınaktan sahiplenmenin teşvik edilmesi en uygulanabilir ve uzun vadeli çözüm yöntemidir.
Sonuç
Burada siyah ve beyaz veya taraf seçme bir durum söz konusu olamaz. Bütüncül bir yaklaşımla yapılması gerekenler şunlardır:
- Mevcut ev hayvanlarının (pet) çiple kayıt altına alınması,
- Petlerin sokağa veya ormana atılmasını önlemek için köpek sahiplerine ciddi caydırıcı cezalar verilmesi,
- Barınaklardan köpeklerin sahiplendirilmesinin teşviki ve özendirilmesi (medeni ülkelerdeki gibi vergi indirimi veya masrafların belirli bir süre karşılanması gibi çünkü mevcut ekonomik şartlarda hayvan sahiplenmek istese de birçok insan hayvan sahiplenemiyor),
- Sokaktaki başıboş köpeklerin kısırlaştırılması ve aşılanması,
- Vergilerimizle yeni, hijyenik ve hayvan refahına uygun barınakların inşa edilmesi,
- Bu inşa edilen barınaklara sokaklardaki köpeklerin toplanıp konulması ve sokaklarda başıboş köpek kalmayana kadar bunun devamlı sürdürülmesi,
- Barınak personelinin eğitilmesi,
- Kısırlaştırma, aşılama ve barınaklarda toplanmanın eş zamanlı olması için yetkililer arasında ciddi bir koordinasyon sağlanması,
- Sokak hayvanlarının kontrolsüz bir şekilde insanlar tarafından beslenmemesi; belediye ekiplerinin veya yerel hayvan koruma görevlilerinin bu işi yapması (kontrolsüz beslenme köpeklerin beslendiği alanı sahiplenmesine sebep olabilir ayrıca ev yemeğinin verilmesi köpek açısından da sağlıklı değil),
- Pet sahiplerinin köpeklerini kesinlikle tasmasız gezdirmemesi, yasalarca yasaklı bir ırka sahip köpeği varsa ağızlık olmadan gezdirmemesi,
- Köpek sahipleri petlerini mutlaka her sene kuduza karşı aşılaması,
- Güçten düşmüş, tedavi edilemeyecek düzeyde hasta, saldırgan ve rehabilite edilemeyen ve halk sağlığını tehdit ediyorsa bu hayvanların en az acı çekecek şekilde uyutulması,
- Merdiven altı köpek veya kedi üretimlerinin yasaklanması ve ciddi cezai yaptırımlar olması,
- Yurt dışından kaçak yollarla ülkeye kesinlikle köpeklerin sokulmaması, ülkeye yasal yollardan getiren köpeklerden kuduz titrasyon belgesinin istenmesi,
- Okullarda hayvana yaklaşım, hayvan davranışları konusunda eğitimlerin verilmesi,
- Köpek sahibi olan veya yeni sahiplenecek kişilere eğitimler verilmesi.
Bu yazının YouTube kanalımızdaki video sürümünü de izleyebilirsiniz: