Şema Terapiye Giriş
Yazan: Ceren Mısır
Düzenleyen: Ümit Sözbilir & Cevdet Acarsoy
Özet: Jeffrey E. Young tarafından geliştirilen Şema Terapi modeli; kişilik bozuklukları, süreğen yaşam sorunları ve diğer psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan, kanıta dayalı bir terapi yöntemidir. Bu yazıda şema terapiye giriş yapılıp çeşitlerinden bahsedilecektir.
1. Şema Terapi Nedir?
Şema terapi, Psikolog Jeffrey E. Young ve meslektaşları tarafından; bilişsel davranışçı terapi genişletilerek ve Gestalt kuramı, bağlanma kuramı, nesne ilişkileri kuramı, yapılandırmacılık kuramı ve psikanalitik gibi ekollerden de katkılar alınarak geliştirilmiş bir psikoterapi yöntemidir. [1] [2]
Bilişsel davranışçı terapi yöntemi birçok rahatsızlığın tedavisi için işlevseldi. Örneğin, depresyon hastalarında %60’lık bir başarı oranı yakalamıştı. Ancak hasta artık depresif belirtiler göstermediği için terapi kesildiğinde, bu başarı oranı zamanla azaldı. Yaklaşık bir yıl sonra terapi gören hastaların sadece %30’unda depresyon görülmediği tespit edildi. Yani bilişsel davranışçı terapi, kısa sürede tedaviyi vadediyordu ancak uzun soluklu bir iyi oluş için yeni bir terapi yöntemine ihtiyaç vardı. [1]
Şema terapi modeli, ilk olarak kişilik bozuklukları gibi geleneksel bilişsel davranışçı terapide olumlu yanıt alınamayan uzun süreli psikolojik zorlukların tedavisi için geliştirilmiştir. Günümüzde de birçok psikolojik rahatsızlığın tedavisi için kullanılan bir terapi yöntemidir. Kronik depresyon ve anksiyete bozukluğu, yeme bozuklukları ve çiftler arası problemlerde şema terapinin etkili olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca, madde bağımlılarının tedavi sonrası nüksetme durumunu engellemekte ve adli suçlularla tedavide etkili olduğu bilinmektedir. [1] [2]
Bebekler doğduklarında dünyaya dair bilgileri yoktur. Zaman içerisinde, ebeveynlerinin ve çevresindeki diğer insanların yol göstericiliği ile dünyayı öğrenmeye başlarlar. “Şema” kavramı, edindikleri bu bilgiler için söylenebilir. Yani bir bebek; babasını görmesiyle, babasının sesini duymasıyla ve babasına dokunmasıyla “baba şeması”nı oluşturur. Aynı şekilde annesini öğrenmesi ile de “anne şeması” oluşmuş olur. Öğrenmeye devam ettikçe de bebeğin zihninde birçok işlevsel şema oluşmuş olur.
Şemalar, görünürde bebek için pozitif bir etkiye sahiptir. Her seferinde annenin kim olduğunu düşünmesine gerek kalmaksızın anneyi zihninde canlandırabilir. Ancak uyumsuz ve negatif özelliklere sahip olan şemalar da vardır. Bunlara erken dönem uyum bozucu şemalar denir. Şema terapi modelinde erken dönem uyum bozucu şemalar üzerinde durulmaktadır. Yazının geri kalanındaki “şema” kelimesi “erken dönem uyum bozucu şema” kelime dizisini temsil edecektir.
Şema terapi modeline göre şemalar, bebeklikten itibaren kökleri atılan ve yaşam boyu tekrar eden kalıplardır. Şemalar, yaşamın erken yıllarında kişinin kendisi ve dünya hakkında öğrendiği katı inançlardır. Özellikle ebeveynler, kardeşler ve akranlarla olan olumsuz deneyimler sonucunda meydana gelirler. Çocuk, bir şekilde psikolojik, duygusal ve/veya fiziksel zarar görmüştür ve hayatta kalabilmek için şemalarını oluşturması gerekmiştir. Bu sebeple de çocukluk döneminde oluşan bu şemalar, yetişkinlik döneminde de mutlak doğru olarak algılanmıştır. Böylece şema, kişinin hayatının bir parçası hâline gelmiştir. [2] [3]
Şema terapi modeline göre şemalar, kendilik anlayışının merkezinde yer alır. Şemalara olan inançtan vazgeçmek, kişinin kim olduğuna olan inancından ve dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmenin verdiği güvenden vazgeçmektir. Bu nedenle kişi canı yansa bile şemalarından vazgeçmeyebilir. Erken dönemde oluşan şemalar, kişi için bir öngörü ve kontrol hissi sağlarken rahat ve tanıdık gelirler. Kişinin “evinde” hissetmesini sağlarlar. Bu sebeple şemaların değiştirilmesi oldukça zordur. [2]
Çocuklar “anne şeması”nın dışında da şemalar geliştirirler. Örneğin, günlük hayatta anne çocuğuna sarılmıyor olsun. Ancak çocuk, annesinin isteklerini yerine getirdiğinde anne çocuğuna sarılıyor ve ilgi gösteriyor olsun. Bu örnekte çocuğun annesinin isteklerini yerine getirdiğinde önemli bir ihtiyacı karşılanmaktadır: sevgi. Bu sebeple “Eğer ben annemin her isteğini yaparsam annem de beni sever.” düşüncesi çocukta yer edinebilir. Bu düşünce farklı örneklerle çocukta tekrarlandıkça boyun eğicilik şeması (Bkz. Boyun Eğicilik Şeması) oluşabilir.
Aynı çocuk, ilerleyen dönemlerde de benzer davranışlarda bulunabilir. Sevgi ihtiyacını karşılamak için öğretmenlerinin ve arkadaşlarının her istediğini yapmaya eğilim gösterebilir çünkü çocukken çevresinden bunu öğrenmiştir: İsteklerimi yaparsan seni severim!
Çocuk için bakıldığında, bu davranışlar oldukça pozitif bir kazanç olarak görülmektedir: Çocuk sevgi ihtiyacını bir şekilde karşılıyor. Ancak yetişkinlik döneminde işlevselliğini yitirebilir; hatta kişi için zarar verici olmaya başlayabilir. Kişi, partnerinin her istediğini, hatta partnerinin isteyeceğini tahmin ettiği şeyleri bile yapmaya çalışabilir çünkü sevginin ancak istenilenleri yaparsa verileceğine inandırılmıştır. Ancak istenilenleri yapmak kişiyi yıpratabilir. Kendi ihtiyaçlarına kulak vermeyi unutabilir ya da önceliği partnerine verdiği için kendi işlerini aksatabilir. Çocukluk döneminde pozitif etkisi (sevgi) olan bu davranışlar (şemalar) yetişkinlik döneminde negatif etkiye sahip olmaya başlayabilir.
Psikanalitik kurama göre çocukluktaki acılar tekrarlanmaya mahkûmdur. Psikanalitik kuramın öncüsü Sigmund Freud buna “tekrarlanma zorlantısı” adını verir. Şemalarda da görülen budur: Şemalar tekrarlanmaya mahkûmdur. Neredeyse herkes çocukluktan gelen acılarını tekrarlamaya devam eder. Örneğin, babası tarafından duygusal anlamda ihmal edilmiş bir çocuk, yetişkinlik döneminde duygusal anlamda ihmal eden kişilere karşı yoğun bir çekim hissedebilir (Bkz. Duygusal Yoksunluk Şeması). Yaşamının erken döneminde çevresindeki kişiler tarafından işe yaramaz olduğu düşündürtülen bir kişi, meslek hayatında da aynı işe yaramazlık hissini taşıyacağı seçimler yapabilir (Bkz. Kusurluluk/Utanç Şeması). Çocukluk döneminde annesi tarafından her şeyine müdahale edilmiş ve hiç seçim hakkı verilmemiş bir kişi, partnerlerine karşı bağımlılık hissedebilir (Bkz. Bağımlılık Şeması). Bu tekrarlamalar (şemalar) yıkıcı olsa da tekrarlanmaya devam edilebilir çünkü “normal” ve “doğal” gelen, öğrenilen hayat budur. [2]
Genellikle geçmiş ve şimdiki zamandaki şemalar tutarlı bir bütünlük oluştururlar. Yani çocukluk dönemindeki şemalar ile yetişkinlik dönemindeki şemalar tutarlılık gösterirler. Her şemanın çocukluktan gelen bir kökeni vardır. Şemaların oluşması, çocuğun hayatta kalabilmesi için şarttır ancak yetişkinlik döneminde bu şemalar işlevini yitirirler. Çocuk, hayatta kalabilmek için şemalara ihtiyaç duymuştur ancak birlikte yaşadığı ailesinden ve bulunduğu çevreden uzaklaştıkça şemalar görev yapamaz, hatta zarar verir hâle gelebilirler. Bu noktada kişiler genellikle terapiye ihtiyaçları olduğunun farkında varmaya başlarlar. [2] [3]
Şemalar; düşünce, duygu, davranış ve ilişki kurma biçimlerine etki edebilirler. Öfke, üzüntü ve kaygı gibi güçlü duyguların ortaya çıkmasına sebep olabilirler [2]. Örneğin, ebeveynleri tarafından duygusal ihtiyaçları karşılanmamış bir çocuk, yetişkinlik döneminde eşi “yeterince” ilgi göstermediği için öfke duyabilir (Bkz. Duygusal Yoksunluk Şeması). Sadece “Seni seviyorum.” denmesi yeterli gelmeyebilir çünkü çocukluk döneminde kendisinin sevgiye layık olmadığına inandırılmıştır. Bu inancın kırılması da kolay olmayacaktır.
Şemalar; bilişsel, duygusal ve davranışsal ögeler ile desteklenir ve terapi esnasında bütün bu ögelerin ele alınması gerekir. Sadece bir alanda değişimi sağlamak şemaların değiştirilmesine olanak vermeyecektir; şemaların değişmesi için hem bilişsel hem duygusal hem de davranışsal değişimler şarttır [2]. Şema tekrarlayıcı davranışlardan ve düşüncelerden uzak durmak gerekmektedir.
Danışanların büyük bir kısmı temel şemalardan kaynaklı belirtiler ile terapiye gitmeye karar veriler. Terapi sürecinde bu temel şemalar üzerinde durmak, danışanın hayatında birden çok alanda pozitif etkiye neden olabilir. [1]
2. Şemalar
Jeffrey E. Young, şemaları 5 alana ayırmış ve 18 başlık altında toplamıştır [1] [2] [4].
2.1. Ayrılma ve Dışlanma Alanı
Ayrılma ve dışlanma alanındaki şemalara sahip olan kişiler; güven, huzur, sevgi ve kabul görme gibi ihtiyaçlarının karşılanmayacağına çocukluk döneminde inandırılmışlardır. Şimdiki hayatlarında bu ihtiyaçları karşılanıyor olsa bile bunun geçici bir durum olduğunu düşünebilirler.
Bu alandaki şemalara sahip olan kişilerin aileleri genellikle soğuk, mesafeli, dışlayıcı, ani patlayıcı tepkiler veren, öngörülemez, yalnız, reddedici veya taciz edici davranışlarda bulunan kimseler olabilir.
2.1.1. Terk Edilme Şeması
Terk edilme şemasına sahip olan kişiler, çevrelerindeki önem verdikleri kişilerin güvenilmez olduğuna inanırlar. Verilen duygusal desteğin geçici olduğu inancındadırlar. Karşılarındaki kişilerin duygusal olarak dengesiz olduklarını ve ne yapacaklarının önceden kestirilemeyeceğini düşünürler. Hayatlarındaki önemli kişilerin hemen öleceklerine inanırlar.
Terk edilme konusundaki hassasiyetleri ilişkileri üzerinde olumsuz sonuçlar doğurabilir. Örneğin, kişi, iş görüşmesine şehir dışına seyahate gidecek olan eşinin onu terk edeceği hissine kapılabilir. Bu huzursuzluk hissi sebebiyle eşiyle tartışabilir.
Kişi, terk edileceğine o kadar emindir ki ilişki kurmaktan kaçınabilir. Yalnızlığı tercih ederse terk edilmeyeceğini düşünür ancak diğer yandan da ilişkisi olmadığı için kendisini yetersiz hissetmeye (Bkz. Kusurluluk/Utanç Şeması) başlayabilir. Kısır bir döngü içerisinde şemalarını besleyebilir.
Kişi, ilişkiye girebilir ancak partnerini sürekli olarak test edebilir. Böylece partnerinin sınırlarını zorlayıp terk edip etmeyeceğini sınamış olur. Örneğin, ilk buluşmada, karşısındaki kişiye bütün kötü özelliklerinden bahsederek kaçacak mı diye onu test edebilir.
2.1.2. Duygusal Yoksunluk Şeması
Duygusal yoksunluk şemasına sahip olan kişiler, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmayacağı beklentisi içerisindedirler. Duygusal yoksunluğa sahip olan kişiler, ailelerinden doyurucu bir sevgi alamamış ya da sevgiyi hissedememişlerdir. Genellikle aileleri soğuk ve mesafeli kişilerden oluşmaktadır. Duygusal yoksunluğa sahip kişiler, temel duygusal ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için ilişkilerinde çok fazla fedakârlık yapabilirler.
Üç çeşit duygusal yoksunluk vardır:
- Bakılma Yoksunluğu: İlginin, duygusallığın, sıcaklığın veya arkadaşlığın eksikliği hissedilir.
- Şefkat-Sevgi Yoksunluğu: Anlaşılmanın, dinlenmenin, kendini ifade etmenin veya başkaları ile karşılıklı duygu paylaşımının eksikliği hissedilir.
- Kollanma-Korunma Yoksunluğu: Başkalarının kuvvetinin, yönlendirmesinin veya rehberliğinin eksikliği hissedilir.
2.1.3. Kuşkuculuk Şeması
Kuşkuculuk şemasına sahip olan kişiler, başka insanların kötü oldukları inancını taşırlar. Diğer insanların can yakan, küçük düşüren, aldatan, yalan söyleyen, hile yapan ya da istismar eden kişiler olduklarına inanırlar. Kuşkuculuk şemasına sahip olan kişiler, diğer insanlara kıyasla, kendilerinin daha fazla kandırıldıklarını düşünürler.
Kuşkuculuk şemasına sahip olan kişiler, çocukluk döneminde, özellikle yakın çevreleri tarafından, istismar1 edilmiş olabilirler. Çocuklar için gerekli olan güven ortamı onlara sağlanmamış olabilir.
2.1.4. Kusurluluk/Utanç Şeması
Kusurluluk/utanç şemasına sahip olan kişiler, kendilerinin kusurlu, kötü, istenmeyen, aşağı, yetersiz olduklarını ve sevilmeye layık olmadıklarını düşünürler. Eleştiri almaya, suçlanmaya ve dışlanmaya karşı aşırı duyarlılık geliştirmişlerdir. Başka insanların yanındayken utangaç ve güvensiz hissedebilirler. Fark edilen kusurlarından dolayı utanç duyabilirler. Örneğin, yüzünde lekesi olan bir kişi, lekesinin varlığından dolayı kendisini aşağı görüyor ve bu sebeple de başka insanların yanında utanıyor olabilir.
Kusurlar gizli de olabilir. Kişi, bencilliğinden ötürü de kusurlu hissedebilir. Bu utanç duygusunun ve kusurluluk inancının temelinde kişinin kendisiyle ilgili algıladığı eksiklik hissi yatmaktadır.
Kusurluluk/utanç şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle reddedicidirler. Çocuklarını oldukları gibi kabul etmemiş olabilirler. Çocuğu aşırı eleştirmiş, kusurlarını bulmuş ve herkesin önünde aşağılamış olabilirler.
2.1.5. Sosyal İzolasyon Şeması
Sosyal izolasyon şemasına sahip olan kişiler, diğer insanlardan farklı olduklarını ya da herhangi bir grubun parçası olmadıklarını hissederler. Diğer insanların kendilerini dışladıklarını ya da dışlayacaklarını düşünürler.
Diğer şemaların aksine, sosyal izolasyon şemasına sahip olan kişiler, erken çocukluk döneminde değil, geç çocukluk döneminde bahsi geçen şemayı geliştirmek zorunda kalmışlardır. Bu kişiler, aile üyeleri dışındaki diğer kişiler tarafından dışlanmış ve aşağılanmış olabilirler. Bu davranışlar sonucunda da kişiler, çevresi tarafından istenmediği düşüncesine kapılarak zaman içerisinde sosyal ortamlardan uzaklaşmaya başlayabilirler.
2.2. Zedelenmiş Özgürlük Alanı
Zedelenmiş özgürlük alanındaki şemalara sahip olan kişilerde sevdiği kişilerden ayrı kalma korkusu vardır. Zor bir durumdan kurtulamayacaklarına, bağımsız bir şekilde çalışamayacaklarına veya başarılı olamayacaklarına karşı derin inançları vardır.
Bu alandaki şemalara sahip olan kişilerin aileleri, küçük düşürücü veya çocuğun güvenini kırıcı davranışlarda bulunmuş olabilirler. Tam tersi şekilde, çok korumacı davranmış ve çocuğun bireyselleşmesine engel olmuş da olabilirler.
Bu alandaki şemalara sahip olan kişiler, yaşıtlarıyla kıyaslandığında, bağımsız hareket etmekte ve kendi yaşamlarını kolayca idame ettirmekte zorluklar yaşadıkları görülmektedir. Aşırı koruyucu ya da ihmalkâr ebeveynlere sahip olmak, çocuğun kendi yaşı için gerekli kazanımları elde edememesine ve bu durumun yetişkinlik döneminde de görülmeye devam etmesine sebebiyet vermektedir.
2.2.1. Bağımlılık Şeması
Bağımlılık şemasına sahip olan kişilerde başka insanlardan yardım alamazlarsa gündelik sorumlulukları yerine getiremeyeceklerine dair bir inanış vardır. Örneğin, annesi tarafından her işi yapılarak büyütülmüş bir çocuk, yetişkinlik döneminde de her işini yapacak bir partner ya da arkadaş arayışına girebilir; kendine bir nevi annelik yapacak kişileri tercih edebilir. Bu durumun sebebi, kendi kendine her işi yapamayacağına inandırılmış olmasıdır. Bu sebeple de bağımlılık şemasını pekiştirecek insanların arayışı içerisindedir.
Aynı zamanda bir işi başlatma konusunda da zorluklar yaşayabilirler. Genellikle kendilerini çaresiz hissederler. Maddi konularda da genellikle başarısızlık gösterirler.
Bağımlılık şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle aşırı kontrolcü bir yaklaşım içerisindedirler. Çocuğun bağımsız bir şekilde hareket etmesine izin vermemiş ya da kendi kararlarını alabilmesi için destekleyici davranışlarda bulunmamış olabilirler.
2.2.2. Yapışıklık Şeması
Yapışıklık şemasına sahip olan kişilerde bir veya birden fazla önemli kişiye karşı aşırı duygusal bağlılık hissi görülür. Önem verilen kişinin sürekli var olan bir desteği olmazsa yaşayamayacaklarına ya da mutlu olamayacaklarına inanmışlardır. Yapışık yaşadıkları kişi veya kişilere uzun süre vakit ayırdıkları için başka insanlarla sosyalleşmekten ya da bireysel vakit geçirmekten vazgeçme durumu söz konusudur. Yapışık olarak yaşanılan kişiyle her an birlikte olmaktan dolayı bazı zamanlar bunalmış ya da engellenmiş hissedebilirler. Genel olarak amaçsız bir yaşam sürmelerinden dolayı kendi varlıklarını sorgulama ihtiyacı hissedebilirler.
Bağımlılık şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle aşırı koruyucu ve kontrolcü olurlar.
2.2.3. Başarısızlık Şeması
Başarısızlık şemasına sahip olan kişilerin, yaşıtlarına kıyasla, başarısız olduklarına ya da olacaklarına dair derin bir inanışları vardır. Kendilerini yetersiz, güçsüz, aptal, beceriksiz, yeteneksiz, cahil veya seviye olarak düşük hissedebilirler.
Yeterince çabalasa bile başarısız olacağı hissi her alanda var olabilir. Örneğin, kişi okulda, kariyerinde ya da spor aktivitelerinde kendisini yaşıtlarına kıyasla başarısız hissedebilir.
Başarısızlık şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle destekleyici değildir. Tam aksine, ebeveynler çocuklarına karşı, hiç de çocuğun yaşına uygun olmayan bir şekilde eleştiride bulunmuş olabilirler. Başarı odaklı ebeveynlik söz konusudur.
2.2.4. Dayanıksızlık Şeması
Dayanıksızlık şemasına sahip olan kişilerde beklenmedik ya da önleyemeyecekleri bir felaketin kurbanı olacakları korkusu hâkimdir. Kalp krizi geçirmekten, AIDS teşhisi almaktan, felç geçirmekten, çıldırmaktan ya da bayılmaktan korkabilirler. Depreme, asansöre binmeye, terör veya suç kurbanı olmaya ve uçağa binmeye karşı fobi geliştirmiş olabilirler.
Sürekli olarak başlarına felaketler gelebileceğini düşündükleri için bu felaketleri engelleyebilmek adına aşırı dikkatli ve kontrollü davranmaya çalışırlar.
Dayanıksızlık şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu ve insanların da kötü olduklarını çocuklarına aşılamış ve kendi kaygılarının çocuklarına geçmesine sebep olmuş kişilerdir.
2.3. Zedelenmiş/Zayıf Sınırlar Alanı
Zedelenmiş/zayıf sınırlar alanındaki şemalara sahip olan kişilerde sınır koyamama durumu gözlemlenir. Kendi sınırlarını çizemedikleri gibi diğer kişilere karşı sorumluluklarını da yerine getirmekte zorluklar yaşarlar. Uzun süreli amaçları ilerletememe durumu görülür. Diğerlerinin hakkına saygı göstermekte, başkaları ile birlikte çalışmakta, sözleşmeler yapmak ve bu sözleşmelere uymakta, gerçekçi hedefler koymakta ve hedeflere ulaşmakta ciddi sorunlar yaşarlar.
Bu alandaki şemalara sahip olan kişilerin aileleri genellikle aşırı hoşgörülülerdir. Çocuklarına aşırı düşkün ve çocuklarını yönlendirmede eksik olan, sorumluluk almakta zorlanan, iş birliği yapamayan, hedef koymayı beceremeyen ailelerin çocuklarında zedelenmiş/zayıf sınırlar alanına ait şemalar gözlemlenir.
Genel olarak çocuğa özdenetim ve sınırlar öğretilmediği gibi çocuğun üstünlüğüyle ilgili bilgiler de aşılanır. Örneğin “aslan oğlum” diye hitap edilir ya da “prenses kızım” denilerek biricikliği vurgulanır. Çocuğa, her şeyi yapmaya hakkının olduğu hissettirilir.
Çocuğa o kadar rehberlik edilmez ki çocuk normal seviyedeki stresi bile kaldırmakta zorlanır. Çocukluk döneminde ödevlerini yapmak zorunda olmadığı hissettirilir ve bu ödevlerini yapmaması durumu yetişkinlikte son tarihi çok önceden belirlenmiş işi bitirememesine evrilir.
2.3.1. Yetersiz Özdenetim Şeması
Yetersiz özdenetim şemasına sahip olan kişilerin özdenetimlerini sağlayabildiklerini görmek mümkün değildir. Engellenmeye karşı müsamaha göstermekte veya duyguları ve dürtüleri dizginlemekte zorluklar yaşarlar. Huzursuzluk hissinden, ağrı çekmekten, çatışmalara girmekten, yüzleşmekten, sorumluluk almaktan veya aşırı çaba sarf etmek gereken durumlardan kaçarlar.
Yetersiz özdenetim şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle çocuklarına özdenetim konusunda yeterli rehberliği verememiş ve doğru disiplin yöntemini sağlayamamışlardır.
2.3.2. Haklılık/Görkemlilik Şeması
Haklılık/görkemlilik şemasına sahip olan kişiler, diğer insanlara kıyasla kendilerinin daha üstün olduklarını düşünürler. Özel haklara ve ayrıcalıklara sahip olmaları gerektiğine inanırlar. Herkesin uyması gereken kurallar onlar için geçerli değildir. Ne isterlerse yapabileceklerine inanırlar. Hayatlarını genellikle güç ve yetki kazanmak için yaşarlar. Diğer insanların özgürlüklerine, haklarına veya ihtiyaçlarına önem vermezler.
Haklılık/görkemlilik şemasına sahip olan kişilerin ailelerinin çocuklarına aşırı düşkün ve sınır koymayı bilmeyen kişiler olduğu düşünülmektedir.
2.4. Başkaları Yönelimlilik Alanı
Başkaları yönelimlilik alanındaki şemalara sahip olan kişilerde, kendi ihtiyaçlarını gözetmeksizin, sevgi ve onay alabilmek, ilişkinin devam edebilmesi, verilecek istenmeyen tepkiden kaçabilmek veya başkalarının acılarını hafifletebilmek amacıyla başkalarının isteklerine, duygularına ve ihtiyaçlarına aşırı odaklanma durumu söz konusudur. Örneğin, kişi, babasının sevgisini kaybetmemek veya babasını kızdırmamak için babasıyla televizyona bakarken kendi dizisini izlemek yerine babasının izlediği diziyi izleyebilir ve bu duruma itiraz etmekten kaçınabilir.
Bu alandaki şemalara sahip olan kişiler, genellikle kendi isteklerinin ve ihtiyaçlarının farkında olmazlar. Öfkelendiklerini anlayamaz ve kendi duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını bastırırlar.
Bu alandaki şemalara sahip olan kişilerin aileleri genellikle çocuklarına koşullu sevgi verirler. Çocuk; sevgi, ilgi ve onay alabilmek için kendi duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını bastırmak zorunda kalarak büyür. Bu tip aileler genellikle kendi isteklerini, ihtiyaçlarını veya sosyal statülerini çocuğun duygu, düşünce ve ihtiyaçlarından üstün tutarlar.
2.4.1. Boyun Eğicilik Şeması
Boyun eğicilik şemasına sahip olan kişiler; son kararı, denetimi ya da kontrolü başkalarına bırakırlar. Bu durumun sebebi öfkeden, aşırı tepkiden ya da terk edilmekten kaçınmaktır.
Kişi, ihtiyaçlarından ya da duygularından vazgeçer. Kendi isteklerinin, düşüncelerinin ya da hislerinin başkaları için önemsiz olduğuna inandırılmıştır. Bu durum pasif agresif davranışlara, kontrolsüz öfke patlamalarına, psikosomatik2 belirtilere, duyguların hissedilememesine ve ani dışa vurucu davranışların gösterilmesine sebebiyet verebilir. Bunun sebebi uyum sağlamak zorunda kalmakla birlikte birikmiş öfkenin varlığı ve bu öfkenin bastırılmasıdır.
Boyun eğicilik şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle ebeveynlikleri sırasında aşırı kontrolcü davranışlar sergilerler.
İki çeşit boyun eğicilik vardır:
- İhtiyaçlarından vazgeçme: Tercihlerin, kararların ve isteklerin bastırılması
- Duygularından vazgeçme: Duyguların, özellikle de öfkenin bastırılması
2.4.2. Onay Arama Şeması
Onay arama şemasına sahip olan kişiler, dışlanmaya karşı aşırı duyarlılık gösterirler. Diğer insanlardan onay, kabul veya ilgi almaya karşı hassasiyet geliştirmişlerdir. Kendilerini önemli ve değerli hissetmek ve verdikleri kararlardan emin olabilmek için diğer kişilerin onayına ihtiyaç duyarlar. Hayatlarıyla ilgili önemli kararları başkalarının onayına bıraktıkları için genellikle kendi becerileri ve ihtiyaçlarıyla uyumlu tercihler yapmazlar. Örneğin, üniversite veya bölüm tercihini ailelerine bırakırlar. Bu sebeple de ilgilerini çekmeyen bir konuda uzmanlaşmaları gerekir.
Reddedilmeye karşı aşırı savunmasızdırlar. Bu sebeple reddedilmemek amacıyla sosyal statü elde etmeye, güç kazanmaya ve dış görünüşlerine aşırı önem verirler.
Onay arama şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle koşulsuz bir şekilde çocuklarını onaylama davranışı göstermezler.
2.4.3. Kendini Feda Etme Şeması
Kendini feda etme şemasına sahip olan kişiler, başka insanların ihtiyaçlarını karşılamak için aşırı çaba gösterirler. Kendi memnuniyetlerini hiçe sayarak gösterdikleri bu çabayı, başkalarına sıkıntı vermekten ve bencil duruma düşmenin suçluluğundan kaçınmak için yaparlar.
Genellikle başka insanların acılarına karşı aşırı duyarlılık gösterirler. Kendi ihtiyaçlarının göz ardı edildiği durumlarda fedakârlık yaptıkları kişilere karşı öfke duydukları görülür.
Kendini feda etme şemasına sahip olan kişiler, çocukluk dönemlerinde anne ve babalarının problemlerini çözmek zorunda kalmış olabilirler. Bu sebeple de başka insanların problemlerine karşı aşırı hassasiyet geliştirmiş olabilirler.
2.5. Aşırı Duyarlılık ve Baskılama Alanı
Aşırı duyarlılık ve baskılama alanındaki şemalara sahip olan kişiler, kendi duyguları, dürtüleri ve seçimleri üzerinde güçlü bir denetim hissederler. Yanlış yapmaktan kaçınırken katı kurallara ve beklentilere uymaya çaba gösterirler. Mutluluk, kendini ifade edebilme, rahatlama hissi, yakın ilişkiler kurabilme ve sağlıklı olma ikinci plana atılır.
Bu alandaki şemalara sahip kişilerin aileleri aşırı kuralcı, katı ve sıklıkla cezalandırıcılardır. Başarıya ve mükemmelliğe önem verirler. Eğlence ve gevşeme ihtiyacının gereksiz olduğunu düşünürler. Bu sebeple de bu alandaki şemalara sahip kişilerde alarmda olma durumu gözlemlenir. Endişeli olmaya eğilimli oldukları görülür.
2.5.1. Duyguları Bastırma/Aşırı Sorumluluk Şeması
Duyguları bastırma/aşırı sorumluluk şemasına sahip olan kişiler, yanlış yapmaktan korkarlar. Diğer insanlar tarafından kabul göremeyeceklerinden, kötü sonuçlar elde edeceklerinden veya dürtülerini kontrol edemeyeceklerinden dolayı korku hissederler. Bu sebeple doğal davranışları, hisleri veya başkalarıyla olan iletişimlerini denetim altına almaya çaba gösterirler. Huzurun ve güvenin sağlanabilmesi için denetimin ve sorumluluk almanın şart olduğunu düşünürler.
Öfkelerini bastırırlar. Aşırı düzenli ve planlı yaşarlar. Eğlence, oyun ve cinsel dürtüler gibi olumlu ihtiyaçları baskılarlar. Alışkanlıklara karşı aşırı hassasiyet gösterirler; alışkanlıklarını terk etmek istemezler. İncindiklerini dile getirmekte zorlanırlar. Duygularını ve ihtiyaçlarını serbestçe konuşmakta güçlük çekerler. Duygulardan daha çok mantığa önem verirler. Sadece kendilerini değil, çevrelerindeki insanları da aşırı denetimde tutarlar.
Duyguları bastırma/aşırı sorumluluk şemasına sahip olan kişiler, genellikle çocukluk dönemlerinde kendilerini ifade etmek istedikleri zaman engellenmiş ve konuşmalarına izin verilmemiştir.
Baskılanan altı alan vardır:
- Öfke ve saldırganlıklar
- Aşırı düzenlilik ve planlama
- Olumlu dürtüler (neşe, cinsel uyarılma, oyun, eğlence)
- Alışkanlıklar ve âdetler
- İncinmeyi ifade etme ve duyguları, düşünceleri ve ihtiyaçları serbestçe konuşma
- Duygusal istekleri göz ardı etme ve akılcılık
2.5.2. Karamsarlık/Hataya Katlanamama Şeması
Karamsarlık/hataya katlanamama şemasına sahip olan kişilerde hayatın olumlu ve iyimser yanlarını göz ardı etme durumu gözlemlenir. Genellikle hayatın olumsuz yanları üzerine odaklandıkları görülür. Kendi sorumluluklarında olan iş, para, eğitim ve çevreyle ilgili durumlarda kötü sonuçların elde edileceğine dair bir beklentileri vardır. İyi giden şeylerin de aniden bozulabileceğine inanmaktadırlar. Finansal anlamda olumsuz etkilenmekten, aşağılanmaktan, kötü bir durumda kalmaktan veya denetimi yitirmeye sebep olabilecek hatalar yapmaktan korkarlar. Kötü sonuçlara odaklandıklarından dolayı sürekli olarak kaygı ve endişe duyarlar.
Karamsarlık/hataya katlanamama şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle kaygılı kişilerdir.
2.5.3. Yüksek Standartlar/Aşırı Eleştirellik Şeması
Yüksek standartlar/aşırı eleştirellik şemasına sahip olan kişilerde eleştiri almaktan kaçınmak için yaptıkları işin veya davranışın en iyisini yapmaları gerektiğine dair bir inanç vardır. En iyisini yapabilmek için çok çalışmak gerektiğine inandıklarından tatil yapmakta ve kendilerine vakit ayırmakta zorlanırlar.
Kendilerine ve başka insanlara karşı aşırı eleştirel yaklaşımda bulunurlar. Haz almakta ve gevşemekte sorunlar yaşarlar. Sağlıklı olmakta, kendilerine güvenmekte ve başarılı olduklarını hissetmekte zorlanırlar. Tatminkâr ilişki kurmak onlar için oldukça zordur.
Mükemmeliyetçi yaklaşım sergilerler. Detaycıdırlar. Normalin üzerinde bir performans gösterseler bile bunu göz ardı ederler. Ahlaki anlamda da katı kurallara sahip olabilirler.
Yüksek standartlar/aşırı eleştirellik şemasına sahip olan kişiler, çocukluk dönemlerinde anne ve babaları tarafından koşullu bir şekilde sevilmiş ve başarıları ile onları bir türlü mutlu edememiş olabilirler.
Yüksek standartları üç alanda toplayabiliriz:
- Mükemmeliyetçilik, detaycılık veya kişinin normale kıyasla iyi performans sergilemesini göz ardı etme
- Ahlaksal, kültürel ve dinsel prensiplerle ilgili gerçek dışı katı kurallara sahip olma
- Daha fazlasını başarmak için gerekli olan zaman ve yeterlilik ile zihni meşgul etme
2.5.4. Cezalandırma Şeması
Cezalandırma şemasına sahip olan kişilerde insanların hatasız olamayacaklarını düşünememe durumu gözlemlenir. Herkesin yaptıkları hatalar için cezalandırılması gerektiğine inanırlar. Öfkelenmeye, acımasızlığa ve cezalandırmaya karşı eğilimleri vardır. Standartlara uymayan kişilere -bu kendileri olsa bile- katlanamama durumu söz konusudur. Kendilerine ait hataları ve başka insanların hatalarını affetmekte zorluk yaşarlar.
Cezalandırma şemasına sahip olan kişilerin aileleri genellikle cezalandırıcı bir tutum sergilerler.
Bu yazının daha iyi anlaşılıp öğrenilmesi için devamı olan “Şema Terapiye Giriş #2” yazısını okumanız tavsiye edilmektedir.
1 Çocuk istismarı, henüz reşit olmamış çocukların ya da ergenlerin, anne ve babaları, öğretmenleri, koruyucu aile fertleri, vasileri gibi kişiler ya da yabancı kişiler tarafından, bedensel ve/veya psikolojik sağlıklarına zarar veren; fiziksel, duygusal, cinsel ya da zihinsel gelişimlerini engelleyen tutum ve davranışlardır. [5]
2 Zihni ve ruhsal etmenlerin vücut işlevlerini etkilemesiyle ortaya çıkan. (Kaynak: Veteriner Hekimliği Terimleri Sözlüğü)