Özgün İçerikPsikoloji

Sosyal Medya Kullanımı ve Depresyon

Derleyen: Oğuzhan Kütük

Düzenleyen: Ümit Sözbilir

Özet: Yapılan çalışmalar sosyal medya kullanımı ve depresyon arasında doğrusal bir ilişki olduğunu göstermektedir fakat ilişkisel çalışmalar doğası gereği nedensel açıklamalarda bulunmaz. Bununla birlikte son yıllarda yapılan deneysel çalışmalar yoğun sosyal medya kullanımının bireylerde depresif duygu-durumuna neden olabileceğini göstermektedir.

Depresyon

Depresyon, yaygın görülen ve değerlendirme ölçütlerinin güncellenmesi ile birlikte görülme sıklığı her geçen gün artan bir duygu-durum bozukluğudur. İşlev kaybına uyarlanmış yaşam yılı (Disability-adjusted life year) verilerine göre depresyon diğer duygu-durum bozuklukları ile karşılaştırıldığında daha uzun süreli işlev kaybına neden olduğu bilinmektedir. 2030 yılında, özellikle gelişmiş ülkelerde işlev kaybına neden olan bozukluklar arasında ilk sırayı alacağı tahmin edilmektedir [1, 2].

Sosyal Medya Kullanımı

Sosyal ağ sitelerinin sık kullanılmasının nedenleri arasında bilgi aramak, kimlik oluşumu, eğlence, diğer kullanıcıları gizlice takip etme gibi birçok amaç yer almaktadır [3]. Günümüz toplumlarında yoğun sosyal medya kullanımının nedenlerine ilişkin pek çok açıklama bulunmaktadır. Bu açıklamalar, sosyal medya kullanımını psikolojik, sosyolojik, iletişimsel ve nörobiyolojik yönlerden ele almaktadır. Nörobiyolojik açıklamaya göre bireyler, zamanlarının yaklaşık %40’ını kendileri hakkında konuşmayla geçirirken sosyal paylaşım ağlarında bu oran hızlı geribildirim ve hemen ödüllendirilme olanağı (beğeni, izlenme sayısı gibi) ile %80’lere yükselmektedir [4]. Konuya ilişkin fonksiyonel manyetik rezonans (fMRI) cihazı kullanılarak yapılan bir deneyde, doğal ödül olarak kabul edilen yemek yeme, seks yapma gibi eylemler sırasında beyinde aktif olan bölgelerin, kişilerin kendileri hakkında bilgi verdikleri sırada da aktif olduğu görülmüştür. Deney sırasında katılımcıların, kendi kişilik özellikleri (Şekil D: 1b-kırmızı renk) ve başka bir bireyin kişilik özelliği (Şekil D: 1b-mavi renk) hakkında sorulan sorulara cevap verdikleri sıradaki beyin aktiviteleri incelenmiştir. Katılımcılar kendilerinden bahsederken beynin ödül merkezlerinden biri olarak kabul edilen nucleus accumbens (NAcc) yapısında daha fazla aktivite olduğu görülmüştür (Şekil 1). Ödül merkezi olarak kabul edilen yapıdaki aktivite artışı, davranışın tekrarlanmasına neden olmaktadır. Yapılan bu çalışma ile günlük hayatta sosyal medyanın yoğun kullanımının nedeni daha iyi anlaşılmaktadır.

Şekil 1: A; katılımcılar, kendi tercihleri (1a-kırmızı renk) ile başkalarının tercihleri (1b-mavi renk) hakkında sorulara cevap verdikleri sırada beyin aktiviteleri incelenmiştir. B; katılımcılar kendi kişilik özellikleri (1b-kırmızı renk) ve başka bir bireyin kişiliği (1b-mavi renk) hakkındaki sorulara cevap verdikleri sırada beyin aktiviteleri incelenmiştir. C; NAcc’in beyindeki yeri. D; A ve B durumlarına ilişkin sonuçların analizidir.

Sosyal Medya Kullanımı ve Depresyon İlişkisi

Sosyal medyanın yoğun kullanılma nedenleri arasında gelişmeleri kaçırma korkusu (fear of missing out, FOMO) olarak adlandırılan bir kavramın bulunduğu düşünülmektedir. FOMO, başkalarının yaşadığı güzel, ilgi çekici deneyimlerden eksik kalma, olan biteni kaçırma, yetişememe korkusu ve bu durumların bireyde yarattığı huzursuzluk, endişe ve eksiklik hissidir. FOMO ile kaygı bozukluğu, azalmış benlik saygısı, depresyon arasında pozitif yönde ilişki olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır [6, 7].

Sosyal medyanın yoğun şekilde kullanılması, bireyin hayatının diğer yönlerini ihmal etmesine, yüz yüze olan sosyal etkileşiminin ve fiziksel aktivitesinin azalmasına, uyku bozukluğu yaşamasına ve ilerleyen dönemlerde depresif duygu-durum yaşamasına neden olabilmektedir [8]. Bireyler, teknoloji vasıtasıyla birbirlerine bağlı gibi görünseler de yüz yüze iletişim eksikliği yaşadığı için “birlikte yalnız” olarak tanımlanmaya başlamışlardır.

Depresif belirtilerin ortaya çıkmasının nedenlerinden biri de sosyal medyada uzun zaman harcayan bireylerin, kendilerini başkalarının idealize edilmiş profillerine yoğun şekilde maruz bırakmasıdır [9]. Profiline baktıkları kişilerin daha mutlu ve daha başarılı hayatlar yaşadığına dair hatalı düşüncelere sahip olabilirler. Amaçsız şekilde tekrar eden ziyaretler, olumsuz benlik imgesinin daha fazla pekiştirilmesine neden olabilmektedir. Bahsedilen tüm durumlar birbirini etkilemekte, sosyal izolasyona neden olmakta ve depresyona yatkınlığı artırmaktadır. Buradaki sosyal izolasyon kavramı, bireylerin çevrelerine ve arkadaşlarına bağlı olsalar dahi yalnızlık duygusuna sahip olmaları ile açıklanabilmektedir. Sosyal izolasyonun, bireylerin kortizol seviyelerinde doğal olmayan artışlar yarattığı ve bu durumun uykuyu, bağışıklığı ve bilişsel fonksiyonları olumsuz yönde etkileyerek bireyin depresyona girmesine neden olan bir faktör olduğu bilinmektedir [10, 11].

Şekil 2: Grafikteki eğriler ergenlerde sosyal medya kullanımı ve depresyon, sosyal medyada çevrimi içi geçirilen zaman ile mutsuzluk, akıllı telefon kullanımı ve düşük psikolojik iyi oluş hali arasındaki ilişkileri gösterir.

Yapılan son geniş kapsamlı çalışmalar depresyon ve sosyal medya kullanımı arasındaki ilişkinin daha net anlaşılmasını sağlamaktadır. Sosyal medyada daha fazla zaman harcayan ergenlerin ve genç yetişkinlerin psikolojik iyi halinin (kişinin kendini kabul etmesi, diğerleriyle pozitif ilişkiler kurması, hayatında bir amaç olması gibi) ve yaşam memnuniyet düzeyinin daha düşük olduğu görülmüştür [12-15]. Grafiğe göre (Şekil 2), elektronik cihaz kullanımı günde 5 saat veya daha fazla olan ergenlerin, elektronik cihaz kullanımı günde 1 saat olan ergenlere göre mutsuzluk düzeylerinin daha fazla olduğu ve depresyon yaşama ihtimallerinin daha fazla olduğu görülmektedir [13].

Sosyal medya kullanımı ve depresyon kavramlarını inceleyen çalışmaların çoğunun nedenselliğe ilişkin bilgi vermediği, ilişkisel olduğu görülmektedir. Yazımızın buraya kadar olan kısmında depresyon ve sosyal medya kullanımı arasındaki ilişki incelenmiştir. İlişkisel çalışmalar, kavramlar arasındaki nedenselliğe ilişkin bilgi vermediğinden akla bazı sorular gelebilmektedir. Örnek olarak hâlihazırda depresyonda olan bireylerin sosyal medyayı daha fazla kullandıkları bu yüzden de sosyal medyanın depresyona neden olabilecek bir faktör olmadığı düşünülebilir fakat son yıllarda depresyon ve sosyal medya kavramları üzerine yürütülen çalışmalar iki kavram arasındaki nedenselliğe dair bilgiler elde edilmesini sağlamıştır. Yürütülen çalışmalarda sosyal medya kullanımının depresif duygu-durumuna neden olabileceği görülmektedir. Çalışmaların ilkinde Facebook kullanıcıları rastgele iki gruba ayrılmış, ilk gruptaki katılımcılardan Facebook kullanmamaları, diğer gruptaki katılımcılardan uygulamayı eski kullanım düzeylerinde kullanmaları istenmiştir. Elde edilen bulgulara göre Facebook kullanımını bırakan gruptaki katılımcılar daha mutlu ve daha az depresif hissettiklerini bildirmiştir [16]. Yürütülen bir diğer çalışmada katılımcılar (üniversite öğrencileri), iki gruptan oluşmaktadır. Birinci gruptaki katılımcılardan sosyal medyayı kullanma sürelerinin günde 30 dakikayı aşmaması istenirken kontrol grubundaki katılımcılardan eski kullanım süreleri kadar sosyal medya kullanmaları istenmiştir. Sosyal medya kullanım süresi kısıtlanan grupta yer alan katılımcılar, bir hafta sonra ve devam eden haftalarda daha az depresif ve daha az yalnız hissettiğini bildirmiştir [17]. Başka bir çalışmada ise rastgele seçilmiş üniversite öğrencilerinden oluşan bir gruptaki katılımcılar 20 dakika Facebook uygulamasında zaman geçirirken, diğer grup 20 dakika internette zaman geçirmiştir. Facebook uygulamasında zaman geçiren katılımcılar daha az olumlu duygu hissettiklerini ve hayatlarını daha anlamsız bulduklarını bildirmişlerdir [18]. Yürütülmüş olan tüm bu çalışmalar yoğun sosyal medya kullanımının bireylerde depresif duygu-durumuna neden olabileceğini göstermektedir.

Kaynak
[1] Murray, C. J., Vos, T., Lozano, R., Naghavi, M., Flaxman, A. D., Michaud, C., ... & Haring, D. (2012). Disability-adjusted life years (DALYs) for 291 diseases and injuries in 21 regions, 1990–2010: a systematic analysis for the Global Burden of Disease Study 2010. The Lancet, 380(9859), 2197-2223. [2] Mathers, C. D., & Loncar, D. (2006). Projections of global mortality and burden of disease from 2002 to 2030. PLoS medicine, 3(11), e442.[3] Barker, V. (2009). Older adolescents' motivations for social network site use: The influence of gender, group identity, and collective self-esteem. Cyberpsychology & behavior, 12(2), 209-213.[4] Guedes, E., Nardi, A. E., Guimarães, F. M. C. L., Machado, S., & King, A. L. S. (2016). Social networking, a new online addiction: a review of Facebook and other addiction disorders. MedicalExpress, 3(1).[5] Tamir, D. I., & Mitchell, J. P. (2012). Disclosing information about the self is intrinsically rewarding. Proceedings of the National Academy of Sciences, 109(21), 8038-8043. [6] Oberst, U., Wegmann, E., Stodt, B., Brand, M., & Chamarro, A. (2017). Negative consequences from heavy social networking in adolescents: The mediating role of fear of missing out. Journal of adolescence, 55, 51-60. [7] Buglass, S. L., Binder, J. F., Betts, L. R., & Underwood, J. D. (2017). Motivators of online vulnerability: The impact of social network site use and FOMO. Computers in Human Behavior, 66, 248-255. [8] Younes, F., Halawi, G., Jabbour, H., El Osta, N., Karam, L., Hajj, A., & Rabbaa Khabbaz, L. (2016). Internet addiction and relationships with insomnia, anxiety, depression, stress and self-esteem in university students: A cross-sectional designed study. PloS one, 11(9), e0161126. [9] Fox, J., & Moreland, J. J. (2015). The dark side of social networking sites: An exploration of the relational and psychological stressors associated with Facebook use and affordances. Computers in human behavior, 45, 168-176. [10] Przybylski, A. K., Murayama, K., DeHaan, C. R., & Gladwell, V. (2013). Motivational, emotional, and behavioral correlates of fear of missing out. Computers in human behavior, 29(4), 1841-1848. [11] Pantell, M., Rehkopf, D., Jutte, D., Syme, S. L., Balmes, J., & Adler, N. (2013). Social isolation: a predictor of mortality comparable to traditional clinical risk factors. American journal of public health, 103(11), 2056-2062. [12] Kelly, Y., Zilanawala, A., Booker, C., & Sacker, A. (2018). Social media use and adolescent mental health: Findings from the UK Millennium Cohort Study. EClinicalMedicine, 6, 59-68. [13] Twenge, J. M. (2020). Why increases in adolescent depression may be linked to the technological environment. Current opinion in psychology, 32, 89-94. [14] Twenge, J. M., Martin, G. N., & Campbell, W. K. (2018). Decreases in psychological well-being among American adolescents after 2012 and links to screen time during the rise of smartphone technology. Emotion, 18(6), 765. [15] Przybylski, A. K., & Weinstein, N. (2017). A large-scale test of the goldilocks hypothesis: quantifying the relations between digital-screen use and the mental well-being of adolescents. Psychological science, 28(2), 204-215. [16] Tromholt, M. (2016). The Facebook experiment: Quitting Facebook leads to higher levels of well-being. Cyberpsychology, behavior, and social networking, 19(11), 661-666.[17] Hunt, M. G., Marx, R., Lipson, C., & Young, J. (2018). No more FOMO: Limiting social media decreases loneliness and depression. Journal of Social and Clinical Psychology, 37(10), 751-768. [18] Yuen, E. K., Koterba, E. A., Stasio, M. J., Patrick, R. B., Gangi, C., Ash, P., ... & Mansour, B. (2019). The effects of Facebook on mood in emerging adults. Psychology of Popular Media Culture, 8(3), 198.

Oğuzhan Kütük

En büyük tutkusu evrende kendisi üzerine düşünebilen tek organı anlamaya çalışmak, bunun üzerine araştırmalar yapmak ve okumak.

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu